Aklım takıldı..
Bir şey diyeceğim..
Yok, yok demiyeyim..
Vazgeçeceğim..
Aslında başka bir şeydi söylemek istediğim.
Yazdım, sildim…
Yazdım, sildim…
Seni düşünüyorum ne yalan söyleyeyim. Ama sorsan
söylemem.. Sen anla.. Hisset ya da.
Sen anla..
Konuşmak istemiyorum kısaca. Konuşacak ne var ki? Benim sana
gelene kadar ne yaptığım mı, senin bana gelene kadar ne
yaşadığın mı?
Saçma..
Ne geçmişe aidim artık ne de geleceğe ve
kaçırmak istemiyorum şu anı da, olmuşların,
bitmişlerin, gelmişlerin, geçmişlerin laf
kalabalığında. Olacakların, biteceklerin ve
geleceklerin kurgusunda ya da…
Ama şimdi burada, seni düşünüyorum ne yalan
söyleyeyim. Ama sorsan söylemem.. Sen anla.
Ne şu andan öncesi ne şu andan sonrası… Dedim ya;
bir tek şu an'ın ciddiyetindeyim.
Hayallerim yok sana uzun uzun anlatabileceğim ama çok istersen
kurarım tabi senin için ve illa merak ediyorsan
hatırlarım elbet canımın
yanmışlığını da zira unutmuş
değilim.
Ruhumda dikiş izlerim…
Yeni bir alfabe arıyorum konuşabilmek için. Hiç
söylenmemiş sözler duymaya ihtiyacım var, ve belki
yeniden cümleler kurmaya ihtiyacım var, yetmiyor bildiklerim.
Şimdilik, baş edilir gibi değil içime
çekilmişliğim...
Sözlerini duyuyorum; düşüncemi zorlayan,
aklımı sana uçuran. Her anlamaya
çalışığımda merak edilen oluyorsun. Anlamak
istemiyorum merak etmekten korktuğum için..
Masallar tadındayım… Zehirli elma hevesindeyim. Bul beni.
Lakin ne soru istiyor canım ne cevap. Ne bir beklentim var ne de bir
söz verebilirim.
Bulursan, sadece bulduğuna sevineceğim. Ve eğer geleceksen,
seni burada bekleyeceğim.
Ama ben sana, gün dünü unutmadıkça ve beyaz
sayfalar gibi olmadıkça ruhum, gelmeyeceğim…
Özür dilerim be canım
kimisi beni ukala, kendini beğenmiş bilsin, ama ben buyum
işe...