Deprecated: Function set_magic_quotes_runtime() is deprecated in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_system.php on line 22

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 315

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 315

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 1415

  Samstag, 18. Mai 2024 23:37   User Online: 22 

Community

myCommunity

Resim
Dostluk 1Manzara -14BeyazgulSevimli 16IrmakAglayanBebek -1AslanUymuslarSevimli 15Fantazi Resim 4adam_ve_guel.jpgKusTabiat 4ZambakGoek_Bayrak.jpgBayrak Gul1Kedi -1CigdemDostluk 3

Hauptmen

Internes

Serbest Genel - Allgemein - Rtsel Sie sind nicht eingeloggt

Als letztes aktiv: 18/5/2024 um 21:37

Nach unten
« vorheriges  nächstes »
Aufsteigend sortiern Absteigend sortieren      print
Autor: Betreff: Kadin olmak ülkellere gÖre Degisiyorumu?
Administrator
Posting Freak

Rojin
Beiträge: 1061
Registriert: 11/9/2006
Status: Offline
Geschlecht: weiblich
red_folder.gif erstellt am: 19/9/2008 um 21:32  
Selam bugün sizle paylasacagim Türkiyde kadin olmak! bu konu nerden icap eti der iseniz,Bugün sohbette Cem_ss ile bir yazilim oldu ve forumda Paylasim yapalim istedim.Ben kendi düsüncemi en basta yazim Kadin olmak sadace Türkiye diye sinirli deildir.

Kadin olmak her ülkede nasil paylasimlarimiza"da gÖrecegiz..

1.Gün be gün Kadının adı yok haline daha da cok yaklastırılandır.

2.Türkiye'de kadınların isgücünde en yogun oldukları sektÖr, tarımdır.

3.Tütün, tekstil, giyim, gıda, mesrubat, kimyasal maddelerin ambalajlanması gibi hafif imalat sanayisi ve hizmet sanayisinin alt bÖlümleridir.

4.Devamlı mücadele eden kadındır.

5.Tarih Öncesinde kul, ilk ckÖle, ortacağda serf, yeni çagda kÖylü olmanın yakın çagdaki karsılıgıdır.

6.Türkiyede Kadin olmak zor bir yolculuktur, yürek ister, zeka ister, fedakarlık ister, eger .Bunlar yoksa her anlamda Kadinin Adi yoktur...

Halbuki erkek olmak ne kadar kolay bu ülkede, kimler olmadı ki...




Diger ülkelerin Kadinlarinda zaman icinde paylsacam Sizlerle...


simdi sizlerin yorumlarini bekliyorum tabi Cem_ss inde ;)


____________________
Drt Sey Geri Gelmez Atlan Ok, Sylenen Sz, Kacrlan Frsat ve Gecen Zaman ...
Profil anzeigen Homepage besuchen Nach allen Beiträgen dieses Users suchen
Administrator
Posting Freak

Rojin
Beiträge: 1061
Registriert: 11/9/2006
Status: Offline
Geschlecht: weiblich
red_folder.gif erstellt am: 19/9/2008 um 21:41  
Bu soruda bana sorulmustu aklima gelmis iken onuda Paylasim sizlerle...



Kadin islamiyete yeri nerede



Нslam Dini, kadına en büyük degeri vermis ve onun namuslu, temiz, vakarlı, haysiyetli ve serefli bir tarzda yasamasını saglamıştır. islam nazarında kadın, sefkat,

Merhamet, hürmet duyulması ve nezaket gösterilmesi gereken asil ve nezih bir varlıktır. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, kadınların narin, nazik ve kibar olduklarına isaretle, onların hic kırılmaması ve incitilmemesi gerektigini tavsiye etmislerdir.


____________________
Drt Sey Geri Gelmez Atlan Ok, Sylenen Sz, Kacrlan Frsat ve Gecen Zaman ...
Profil anzeigen Homepage besuchen Nach allen Beiträgen dieses Users suchen Antwort 1
Junior Member
Junior Member

umut1960
Beiträge: 57
Registriert: 16/5/2008
Status: Offline
red_folder.gif erstellt am: 20/9/2008 um 08:35  
islamiyetin kadına bakışı hakkında syleyecek şeyim yok Ama Нslamcıların kadına verdiği değer ortada. Fazla söze gerek yok sanırım Kadını ikinci sınıf bir yaratık gören sözde müslümanlar
onu aşağılamak için hertürlü oyunu oynamaya onları kullanmaya devam etmektedir ve bu artık günümüzde yobazlık derecesine ulaşmıştır.
hALBUKН kADIN kUTSALDIR Bektaşilere göre kadında ALLAHIN isimlerinden Biri Olan RAHНM bulunmaktadır ve Kadın yaratıcıdır. Halbuki Günümüzde Нslamcılar Kadını değil erkeği ön plana çıkartmışlardır. onlar içinde sadece Erkeğine hizmet eden köle gibi görülmüş Onları peçe türban gibi şeylere alet etmişlerdir.iLERНDE BU KONUDA DĞÅ“ĞŞĞÅ“NCELERНMН iLETMEK НSTНYORUM .
Profil anzeigen E-mail senden Nach allen Beiträgen dieses Users suchen Antwort 2
Administrator
Posting Freak

Rojin
Beiträge: 1061
Registriert: 11/9/2006
Status: Offline
Geschlecht: weiblich
red_folder.gif erstellt am: 21/9/2008 um 11:38  

Zitat:
islamiyetin kadına bakışı hakkında syleyecek şeyim yok Ama Нslamcıların kadına verdiği değer ortada



Slm umut bende islamda Kadinin yerinin asil ne oldugunu yazdim.Benim asil merak etigim ĞÅ“llkellere göre degim oluyormu ? Bizim ĞÅ“lkemizdemi ,Sadece Kadinin Adi yok?


____________________
Drt Sey Geri Gelmez Atlan Ok, Sylenen Sz, Kacrlan Frsat ve Gecen Zaman ...
Profil anzeigen Homepage besuchen Nach allen Beiträgen dieses Users suchen Antwort 3
Junior Member
Junior Member


Beiträge: 39
Registriert: 6/12/2006
Status: Offline
Geschlecht: männlich
red_folder.gif erstellt am: 21/9/2008 um 18:48  
Tüm kadinlarimizin dil,din, irk farki gözetmeksizin erkeklerle esit hak ve özgürlüklere sahip olmasi gerektigine olan inancimi belirtmek istiyorum.Ve kadinlarimizin dünyanin neresinde olursa olsun baski ve zülüm görmelerine karsi tüm insanligin bu ayibi kinamalarini baski ve zülüm gören kadinlarin mücadelelerine destek olmalarini yürekten istiyorum..
Bu konuyu özellikle açan sorgulanmasi gereken bir konu oldugu için Sevgili Rojine 'kul,köle olan kadinin 'yurttas kadin' olma yolunda neler yasamis,bu mücadele yurdumuzda nasil olmus.. bu nasil basarilmis..Tüm yasananlarin ögrenilmesi gerektigi düsüncesiyle önerdim.Ve günümüzde kazanilan haklardan nasil vazgeçildigini hatirlatmak amaçli soruydu..
Umarim dogru bilgilenme saglariz..
Türkiye Cumhuriyeti, çok uluslu bir imparatorluk olan Osmanlı Devleti'nin yıkıntıları arasından, Türk milletinin Atatürk'ün önderliğinde giriştiği mücadele ile hayat bulmuş millĞ® bir devlettir.

Cumhuriyetin Türk toplumuna kazandırdıklarını anlamak için öncelikle Türkiye Cumhuriyeti'nin dünya görüşünü ifade eden Atatürkçü düşünce sistemini, bir başka deyişle Atatürkçülüğü açıklamakta fayda bulunmaktadır. Atatürkçülük, Türk milletinin aklın ve bilimin rehberliğinde ileri bir toplum olarak en kısa sürede çağdaş uygarlık düzeyine erişmesini, milletler ailesinin bağımsız, eşit ve şerefli bir üyesi olarak demokratik ve lĞ¢ik kurallar içinde mutlu bir yaşam sürmesini amaçlayan, ilkeleri Türk toplumunun ihtiyaç ve isteklerinden doğmuş çağdaş bir düşünce sistemidir.

Bu düşünce sisteminin kaynağı, ülke gerçeklerinden, Türk milletinin ihtiyaç ve isteklerinden ve nihayet Türk tarihinin yapraklarından kaynaklanmıştır. Bu bakımdan kişisel bir düşünce değil, millĞ® vicdandan kaynaklanan, milletimizin ortak arzu ve eğilimlerinin simgesidir.1

Hayatta en hakiki yol göstericinin ilim olduğunu kabul eden Atatürkçülük, akılcılığa, bilime verdiği değer ve sürekli yenilenmeyi mümkün kılan НnkılĞ¢pçılık ilkesi ile bugün olduğu gibi yarın da geçerliğini koruyacaktır. Bu konuya büyük önem veren Atatürk, "Türk milletinin yürümekte olduğu ilerleme ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale müspet ilimdir" direktifi ile izlenmesi gereken yolu göstermiştir.

Bu gün Türk milleti, hayat anlayışından, modern görünüşüne kadar güzel olan ne varsa Atatürk'e ve O'nun kurduğu Cumhuriyete borçludur. Oysa Osmanlı Devleti'nden miras kalan hayat anlayışı, kısaca "bir lokma, bir hırka" diye toplum arasında yaygın olan ve insanları sadece öbür dünya için çalışmaya sevk ederek miskinleştiren bir anlayış idi. Ortaçağın dini taassubunu çöküş döneminde yaşamaya başlayan Osmanlı Devleti'nin bu döneminde bilim, sanat, devlet hayatı ve toplum hayatına hep bu, akıl ve mantığı, bilimi önemsemeyen düşünce hĞ¢kimdi. ĞÖrneğin bilimi üçe ayırmışlardı. ĞÖğrenilmesi gerekli bilimler, öğrenilse de olur öğrenilmese de olur bilimler ve günah olan bilimler. Onlara göre dinĞ® bilimler öğrenilmeliydi. Ancak tıbbı öğrensen de olur, öğrenmesen de olur diyorlardı. Їünkü hastalığı da sağlığı da tanrı verir, tanrı alır o yüzden tıpla uğraşmak boşa uğraşmaktır. Ancak astronomi ile uğraşırsan, yıldızları gözlemlersen tanrının işine karışmış olursun ki işte o zaman en büyük günahı işlersin. Bu düşünce şekli, Osmanlı Devleti'ni önce Avrupa'nın hasta adamı durumuna getirdi. Sonra da yıkılmasına neden oldu.

Atatürk, giriştiği silĞ¢hlı mücadele ile Türk vatanını düşman işgalinden kurtarmıştı, Ancak bununla yetinmedi, Yeni bir mücadeleye girişti. Bu mücadelenin adı çağdaş değerlere sahip bir devlet kurmaktı. Kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile hür düşünceli insanlar yetiştirildi. Toplum yaşamının her alanında yenilikler yapıldı. Yazılan yazıdan, giyilen başlığa, hukuktan, kullanılan takvime, ölçü ve tartı birimlerinden, tarih ve dil bilincine, toplum hayatının her alanında Cumhuriyetle birlikte inkılĞ¢plar yapıldı. Bu gün Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada kendisi ile birlikte çağdaşlık atılımlarına başlayan komşularıyla kıyasladığında Cumhuriyetin Türkiye'ye kazandırdıkları çok daha iyi anlaşılmaktadır.

Bu kazanımları ve bunları koruyabilmek için ne yapılması gerektiğini kısaca gözden geçirelim.

ĞÖncelikle, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini oluşturan Türk unsurunun kimliği, Osmanlı Devleti içinde imparatorluk politikaları nedeniyle adeta unutturulmuştu. Fransız НhtilĞ¢li'nin etkisi ve devleti bölmek isteyen yabancı devletlerin teşvikiyle azınlık unsurlar arasında millĞ® akımlar başlamıştı. Buna karşılık devleti sahip olduğu sınırlarıyla korumak amacıyla gerçekleştirilen ve millĞ® duyguları geri plĞ¢nda bırakan uygulamalar azınlıkların hareketlerini engelleyemediği gibi en büyük etkisini Türkler üzerinde göstermiştir. Türkler önce Osmanlılık siyaseti gereği Türklükten çok Osmanlılıklarını ön plĞ¢na çıkarmışlardır. Devlet bünyesindeki Hıristiyan unsurlar hemen hemen tamamıyla ayrıldıktan sonra bu sefer Müslüman fakat Türk olmayan unsurları elde tutabilmek için НslĞ¢m birliği politikası uygulanmış, ümmet bilinci işlenmiş ve yine millĞ® değerler geri plĞ¢na atılmıştır.

Atatürk'ün önderliğinde başarıları Kurtuluş Savaşı ve arkasından gerçekleştirilen Türk Devrimi'nin iki temel özelliğinden biri millĞ® olmak diğeri de lĞ¢ik olmaktır. O, Türk insanının millĞ® duygularını yeniden kazanabilmesi için tarihinden diline kadar her alanda çalışmalar yapmış ve yaptırmıştır. Kurduğu Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu bu çalışmalarının bir ürünüdür. LĞ¢iklik yolunda yapılan atılımların amaçlarından biri de millĞ® gelişmelere engel olan dinĞ® taassubu kırmaktır. Atatürk her yaptığı işte Türklüğü ön plĞ¢na çıkararak ve Türklükle övünülmesi gerektiğini vurgulayarak hem insanımızın kendine güvenini yeniden kazanmasını hem de millĞ® bir devlet olmanın gereği olan millĞ® bilincin yerleşmesini sağlamaya çalışmış ve bunda başarılı olmuştur. MillĞ® birlik ve beraberlik duygusu bu şekilde gerçekleşmiş ve Tüm dünyanın Türk mucizesi olarak adlandırdığı büyük başarılar kazanılmıştır.

Osmanlı Devleti'nden devralınan eğitim ise çok başlı ve toplumun ihtiyaçlarına karşılık vermekten uzak bir görünümdeydi. Bir yanda lĞ¢ik eğitim veren, diğer yanda dinĞ® eğitim veren kurumlar vardı. Bunların dışında denetimden uzak yabancı okulları yer almaktaydı. Bu çok başlı eğitim toplumda birbirine zıt ve düşman görüşlü insanlar yetiştirmekteydiler. Bu sorun da 3 Mart 1924 tarihinde TBMM'de kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile ortadan kaldırılmıştır. Bu kanunla bütün Türk okulları MillĞ® Eğitim Bakanlığı'na bağlı ve lĞ¢ik eğitim veren kurumlar haline getirilmiştir. Daha sonra da yabancı ve azınlık okullarının bu ilkelere aykırı eğitim vermemeleri için buralar sıkı denetim altına alınmıştır.

Osmanlı Devleti'nden saltanat ve hilĞ¢fet kurumları devralınmış, bunlar uygun ortamlar elde edildikçe zaman içinde ortadan kaldırılarak millĞ® hakimiyet ve lĞ¢ik esaslara sahip kurumlar meydana getirilmiştir. Saltanat ve hilĞ¢fet kamburundan kurtulan Türkiye Cumhuriyeti, üyelerini Türk milletinin özgür iradesi ile seçtiği TBMM tarafından kabul edilen lĞ¢ik kanunlarla yönetilmektedir.

Osmanlı Devleti, ekonomik açıdan da iflas etmişti. Osmanlı borçlarını tahsil etmek için kurulan Duyun-u Umumiye Нdaresi devletin gelirlerine el koymuştu. Yok denebilecek kadar az olan sanayinin de çoğunluğu yabancılara aitti. ĞÅ“lkedeki demiryolları ise yabancılarca işletildiği gibi, bir de bu yolların güzergahlarında imtiyazlar elde etmişlerdi.

KapitülĞ¢syonlar nedeniyle, Osmanlı Devleti kendi ülkesinde ekonomik kararlarını bağımsız olarak alamıyor, gümrük vergilerini kendi uygulayamıyor, kendi vatandaşlarına uyguladığı kanunlarını başkalarına uygulayamıyordu.

Atatürk bağımsızlığı bir bütün olarak yorumlayan ve iktisadĞ® açıdan dışarıya bağımlı olan ülkelerin tam bağımsız olmayacaklarını anlayan bir liderdi. Bu yüzden iktisadĞ® bağımsızlığı kazanmak için Lozan'da çok çetin bir savaş verilmiştir. Bu savaşı kazanan Türkiye, Lozan Antlaşması'yla her türlü kapitülĞ¢syonu kaldırmayı başarmış, tam bağımsızlığını kazanmıştır. Osmanlı borçlarının önemli bir kısmını ödemek zorunda kalmasına rağmen, ekonomik gelişmesini sağlamıştır. Atatürk döneminde uygulanan tasarrufa ağırlık veren malĞ® politikalarla yeni borç alınmamasına dikkat gösterilmiştir. Yabancıların elindeki fabrika ve demiryolları tek tek alınarak millĞ®leştirilmiştir. Halkın elinde yeterli sermaye gücü olmadığından devlet ekonomiye de aktif olarak katılmıştır. O dönem için gerekli olan devletçilik uygulamaları ile önemli sanayi ve ticaret kurumları oluşturulmuştur.

Hukuk alanında ise şer'Ğ® hükümlerin uygulandığı Osmanlı Devletinden Türkiye Cumhuriyeti'ne geçildiğinde, Cumhuriyet anayasası ve kanunları lĞ¢ik esaslara uygun olarak yeniden düzenlenmiştir.

LĞ¢iklik Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinden biridir. LĞ¢ikliğin Türk toplumunda yerleşmesi için Atatürk döneminde önemli mücadeleler verilmiştir. Türkiye'nin çağdaş uygarlık içinde yerini daha kuvvetli bir şekilde alabilmesi için bu konuda hiçbir taviz verilmemesi gerekmektedir. Їünkü lĞ¢iklik din ile değil, dinĞ® kendi çıkarlarına alet edenlerle mücadele etmektedir. DinĞ® kendi çıkarlarına alet edenler ise, bu çıkarlarını ancak aydınlanmamış dimağlarla sağlayabilirler. Bu nedenle eğitimde aydın düşünceli insanlar yetiştirmeye özen gösterilmeli, lĞ¢ikliğe sahip çıkılmalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk НnkılĞ¢bı'nın asıl hedefi olan Türk milletini çağdaş medeniyet seviyesine ve hatta onun üstüne çıkarmak için yapılan çalışmalar, yukarıda da belirtildiği gibi, toplum hayatının her alanında gerçekleşmiştir. Sonuçta Türkiye Cumhuriyeti bugün, bulunduğu bölgenin en çağdaş, en güçlü ülkesi olmuş dünyada da sayılı ülkeler arasına girmiştir.

Yukarıda bahsettiğimiz kazanımlar kadın erkek herkese sağlanmıştır. Ancak Cumhuriyet ile kadınların kazanımları çok daha büyüktür. Osmanlı Devleti'nde kadınlara ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılmakta, eğitim ve iş hayatı da dĞ¢hil olmak üzere sosyal hayattan soyutlanmaktaydılar. Erkeklere tanınan çok kadınla evlenebilme hakkı kadınları Aile hayatında bile etkisiz bir duruma getirmişti. Cumhuriyet döneminde kadına erkek ile aynı hakları tanıyacak olan düzenlemeler büyük bir hızla gerçekleştirilmiştir. Eğitimde, iş hayatında, siyasette kadın erkek fırsat eşitliği sağlanmıştır. 1926 MedenĞ® Kanunuyla aile ve toplum hayatında kadınlara çoğu batılı ülkeden daha önce ve geniş haklar tanınmıştır.

Türkiye'de kadın haklan, teokratik bir yapıya sahip olan Osmanlı Devleti'nden, kadın-erkek eşitliğinin kabul edildiği modern Türkiye Cumhuriyetine geçiş sürecinde bir dizi inkılĞ¢p ile sağlanabilmiştir. Bu konudaki gelişmeleri kısaca şöyle ele alabiliriz.

Batılı toplumlarda, kadın hakları ve kadınların erkeklerle eşitliği konusunda asırlar süren yoğun mücadeleler verilmiştir. Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti'nde de bazı kadın derneklerinin çalışmaları olmuşsa da bunlar yetersiz ve toplumsal destekten yoksun çalışmalar olarak kalmışlardır.2 Ancak, birçok batı ülkesinden önce Atatürk tarafından Türk kadınlarına bu haklar verilmiş ve hatta adeta sunulmuştur. Türk kadınları, Mustafa Kemal Atatürk gibi bir lidere sahip oldukları için, kendilerini oldukça şanslı saymalıdırlar.

Kurtuluş Savaşı'nın silĞ¢hlı mücadele günlerinde erkeği ile birlikte her türlü zorluklarla baş ederek düşmanın yurttan kovulmasında büyük rol oynayan Türk kadınının toplumsal konumunu çok iyi değerlendiren Mustafa Kemal, onların geleceğe umutla bakmasını sağlamıştır. O'nun kadınlar konusunda 1923'te söylediği şu sözü bu konuda yapacaklarının işareti olmuştur.3

"... Bir toplum, cinsinden yalnız birinin asrĞ® gerekleri elde etmesiyle yetinirse o toplum yarıdan fazla zaaf içinde kalır. Bir millet gelişmek etmek isterse bilhassa bu noktayı esas olarak kabul etmek mecburiyetindedir... Binaenaleyh bizim toplumumuz için ilim ve fen lĞ¢zım ise bunları aynı derecede hem erkek hem de kadınlarımızın elde etmeleri lĞ¢zımdır..."

Bu şekilde düşünen Mustafa Kemal'in kurduğu Cumhuriyet'te kadınlar, önce 3 Mart 1924 tarihli TevhĞ®d-i TedrisĞ¢t Kanunu ile eğitimde erkeklerle eşitliği kazanmışlardır. 1926 yılında kabul edilerek Türk kadınlarını "şeriat" zincirinden kurtaran MedenĞ® Kanun ile, erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler kaldırıldı, kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkı tanındı. Aile ve toplum hayatında kadın erkek eşitliğinin temelleri atıldı. Mecelle adı verilen ve dinĞ® temellere dayanan kanunun yerine geçen Türk MedenĞ® Kanunu ile Türk kadını güçlenmeye, kişiliğini bulmaya başlamış ve erkeğinin yanında sosyal faaliyetlere katılmaya başlamıştır.

Bundan sonra kadın ve kadın haklarıyla ilgili gelişmeler şöyle sıralanabilir.4

1927'de ilk defa bir bayan avukat Bediye Hanım Нstanbul Barosu'na kayıt olmuştur.

1928'de Нstanbul Fen Fakültesi'nden mezun olan 5 bayan kimyacı Türkiye için bu dalda ilk örneklerdir. Yine bu yıl ilk kez bir kız öğrenci Yüksek Mühendislik Okulu'na girmiştir.

1928'de çıkarılan "Türk kadın doktorların on sene müddetle hizmet-i mecburiyeden muafiyetleri hakkında kanun"5 ile mecburĞ® hizmetten çekindikleri için doktor olmak istemeyen kadınların tıp mesleğine ilgi göstermeleri sağlanmıştır. Nitekim 1930'dan itibaren kadın doktorlar görev yapmaya başlamışlardır.

1928'de amacı annelerin sağlık ve sosyal ihtiyaçlarını gidermek ve çalışan anneler için kreşler açmak olan Himaye-i EtfĞ¢l Kadın Cemiyeti kurulmuştur.

1933'te Kız çocuklarına meslekĞ® eğitim vermek amacıyla Kız Teknik ĞÖğretim Müdürlüğü oluşturulmuştur.

1936'da Kadınların çalışma hayatına düzenleme getiren Нş Kanunu yürürlüğe girmiştir.

Türk kadınlarının siyasĞ® hayata atılmaları konusunda da ilk adım III. TBMM döneminde atılmış, 3.4.1930 tarihli 1580 sayılı Belediye Kanunu'yla kadınlara Belediye meclislerine üye seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır.6 Bunu daha sonraki dönemde 1934 yılında yapılan anayasa değişikliği ile milletvekili seçme ve seçilme hakkının tanıması izleyecektir.

Kadınlar seçme ve seçilme haklarını modern batı toplumları olan Fransa'da 1946'da, Нsviçre'de ise 1971'de elde edebilmişken Türkiye'de 1934'ten itibaren bu hakkı kullanmaya başlamışlardır. Ancak bu hakkı yeterince kullandıkları söylenemez. Їünkü bu hakkı elde ettikleri 1935 seçimlerinde milletvekili olan 18 kadın üye meclisin %4.8'ini meydana getirirken bu orana bir daha ulaşılamamıştır.7 Bu durum Türk kadınının elde ettiği hakları kullanmaktaki isteksizliğini göstermektedir.

Toplum hayatında kadınlara sağlanan eşitlik, çok geçmeden kendini hissettirmeye başlayacaktır. Kadınlar her türlü meslek dallarına ilgi göstererek başarılı hizmetler yapmaya başlamışlardır. Daha önce hiçbir Türk kadınının görev almadığı alanlardan biri olan Avukatlık mesleğinde ilk Türk kadın avukatı olma unvanına sahip olan Beyhan Hanım ilk duruşmasına 28 Kasım 1928'de Нstanbul 1.Ticaret Mahkemesinde katılmıştır.8

Kadınlara bu hakları veren Atatürk'ün ve Cumhuriyetin onlardan beklentileri de vardır. Bu beklentileri Atatürk çeşitli vesilelerle şöyle dile getirmiştir.

31 Temmuz 1932' de Türkiye güzeli Keriman Halis' in, Belçika' da yapılan yarışmada dünya güzeli seçilmesi üzerine Atatürk O'na "Ece" unvanını verir ve Türk kadınına şöyle seslenir:

" Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihten bildiğim için, Türk kızlarından birisinin dünya güzeli seçilmiş olmasını çok tabiĞ® buldum. Fakat Türk gençlerine bu münasebetle şunu hatırlatmayı da lüzumlu görürüm: ĞÖvünç duyduğumuz tabiĞ® güzelliğinizi fenni tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda uyanık olunuz .. .Bununla beraber, asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek faziletle dünya birinciliğini elde tutmaktır."

Dünyada milletler arası ilk kadın kongresi 18 Nisan 1935' de Atatürk'ün himayesinde Нstanbul'da toplanmış ve bu kongreye dünyanın dört bir yanından gelen kadınlar katılmıştır. Atatürk "Milletler arası Нlk Kadın Kongresi" delegelerine şöyle seslenir:

"Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek, dünyanın barış ve güveni için çalışacağına emin olabilirsiniz."

Atatürk, Türk kadınlarının hiçbir alanda erkeklerden ve Avrupalı kadınlardan geri kalmayacakları yolundaki inancını da şu sözleriyle belirtmiştir:

"Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip, donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım."

Türk toplumunun gelişip yükselmesinde aile yapısının önemine inanan Atatürk, şöyle demektedir:

"Bu millet esas terbiyesini aileden almaktadır. Türk milleti öyle analara sahiptir ki her bir devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir."

Türk kadını, yüzyıllardır özlemini çektiği haklarına sahip olmada; en azimli, inançlı ve güçlü desteği Atatürk' ten almış ve çağdaş ülke kadınlarının önüne geçmiştir. Yapılan inkılĞ¢plarla Türk toplumunda kadın erkek eşitliği yolunda önemli adımlar atılmıştır. Türkiye'nin çağdaşlaşmasında ve kalkınmasında kadın erkek her ferdin katılımı sağlanmıştır. Ancak Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren süratle sağlanan bu hakları Türk kadınlarının tam anlamıyla kullandıkları söylenemez. Kullanılmayan bir hakkın kağıt üzerindeki varlığı ise hiçbir önem taşımamaktadır.

Türk kadını, Atatürk'ün kendilerine olan güvenine lĞ¢yık olabilmek için haklarını sonuna kadar kullanmalı ve Atatürk'ün emaneti olan Türkiye Cumhuriyetini O'nun istediği gibi ilelebet yaşatmak ve geleceğe güvenle bakabilmek için, erkeklerle el ele çalışarak O'nun gösterdiği ışıklı yolda ödün vermeden yürümelidir.


devam edecek....(bilgi Atatürk Arastirma Merkezi)
Profil anzeigen Nach allen Beiträgen dieses Users suchen Antwort 4
Junior Member
Junior Member


Beiträge: 39
Registriert: 6/12/2006
Status: Offline
Geschlecht: männlich
red_folder.gif erstellt am: 21/9/2008 um 19:07  
HER ĞÅ“LKENНN KADНNA KARSН ĞŞĞDDET TĞÅ“RĞÅ“ FARKLI

Bangladeş’in asidi

Asit, tabancadan ya da bıçaktan ucuz. Bulması kolay, üstelik uzaktan fırlatılabiliyor. Bıraktığı iz de kalıcı. Böylelikle aynaya her baktığında, yaptığı hatayı hatırlayacak. "Hata", örneğin evlenme teklifini reddetmektir, cinsel ilişkiyi istememektir. Burası Bangladeş. Kadınların yüzüne asit fırlatmanın önüne geçebilmek için, 2002’de özel bir yasa çıkartmışlar. Her türlü asit ve yakıcı maddenin alım satımını denetim altına almaya çalışmışlar. Asit fırlatanlara ağır cezalar koymuşlar. Faydası yok. Erkekler, kadınların yüzüne asit fırlatıyor. Dünya Kadınlar Günü’nde, binlerce erkek ve kadın, omuz omuza asit şiddetine son vermek için yürüdü.

Hindistan’ın ateşi

Erkek evlenmeden önce, kızın babasıyla uzun bir pazarlığa oturuyor. Hayır, bizdeki gibi ödeyeceği başlık parası için değil, alacağı drahoma için. Evlendikten sonra, aldığı parayı az buluyor, daha fazlasını istemeye başlıyor. ĞÖdenmezse, anası, babası, kardeşleri ile birlikte gelini önce dövüyor, sonra yakıyor. Her gün bu şekilde yakılanların sayısı resmi istatistiklere göre 5 kadın. Bir o kadarı, kayıtlara "Mutfakta elbisesi tutuştu, kaza oldu, yandı" diye geçiyor. Burası Hindistan.

Asyalılar erkek ister

Asya ülkeleri başta, dünyanın pek çok yerinde erkek çocukların tercih edilmesi, kadınları çok etkiliyor. Bunun sonucunda, özellikle Hindistan ve Їin’de, daha ana karnındayken kız çocuklarının öldürülmesi yaygın. Genel olarak, doğan kızlar, beslenme, sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçlardan yoksun bırakılıyorlar. Hindistan’da doğum öncesi cinsiyet tespiti yapan laboratuvarlara her yerde rastlanıyor. "ĞŞimdi 38 dolar ödemek, daha sonra evlendirmek için 3 bin 800 dolar ödemekten iyidir" şeklinde kampanya yapan bu kliniklerin kapısında, kadınlar toplanıp protesto eylemleri yapsa da, her gün yeni bir klinik açılıyor. Bombay’daki büyük hastanelerin birinde yapılan bir araştırmada, düşük nedeniyle başvuran hamilelerin yüzde 95.5’inin kız bebek taşıması, bu durumun somut bir kanıtı.

Kadınların sünneti

Sayıları tam olarak bilinmiyor. Ancak sünnet olmuş kadınların sayısı 100 milyonu aşıyor. Her yıl buna, annelerin tüm karşı koymalarına rağmen, 2 milyon kız bebek ekleniyor. Bazıları uygulama sırasında kaptığı mikroptan ölüyor. Kalanı ömür boyu bu travmayla yaşıyor. Burası Afrika, burası Asya, hatta Avrupa ya da Amerika. Gelenekler, göç edilen uygar ülkelerde, yasak olsa bile, insanların yakasını bırakmıyor. Kanada, kız çocuklarını sünnet ettirmemek için ülkelerinden kaçan annelere sığınma hakkı veriyor.

DĞÅ“NYADAN SAYILAR

Avrupa Konseyi ve Dünya Bankası raporları, 16-44 yaş arası kadınların başlıca sakatlanma ve ölüm nedeninin şiddet olduğunu öne sürüyor.

Hindistan’da her gün 14, ABD’de 3 kadın, eşi ya da erkek arkadaşı tarafından öldürülüyor.

Dünya Sağlık ĞÖrgütü; Нngiltere, Avustralya, Kanada, Нsrail, Güney Afrika ve ABD’de öldürülen kadınların katillerinin yarısının, birlikte yaşadıkları erkekler olduğunu açıklıyor.

Нsveç’te her 10 kadından 7’si, Botswana’da 6’sı şiddete uğruyor.

Yeryüzünde her 3 kadından 1’i, tanıdığı bir erkek tarafından dövüldüğünü, cinsel ilişkiye zorlandığını ya da bir başka biçimde istismara uğradığını bildiriyor.

Hollanda’da her yıl 200 bin kadın, eşinin şiddeti ile karşılaşıyor.

Moldova’da 16-19 yaşları arasındaki her 3 genç kızdan 1’i, cinsel şiddet mağduru.

Dominik Cumhuriyeti’nde, şiddet uygulayanların yarısı, eşler ya da eski eşler.

Gürcistan’da her 2 aileden 1’inde şiddet yaşanıyor.

Ortadoğu ve Körfez ülkelerinde, çoğu Asyalı 1.2 milyon kadın evlerde hizmetçi olarak çalışıyor. Kuveyt’te kaçmasınlar diye pasaport ve kimlikleri ellerinden alınan kadınlar, dayak yemekten ve cinsel tacizden şikayetçiler.
Kadinlarimizin bu dünyadaki yeri açisindan kisa bir degerlendirme..Umarim güzel günler görecektir kadinlarimiz tüm dünyada.. :t: :t: :t:
Profil anzeigen Nach allen Beiträgen dieses Users suchen Antwort 5
Administrator
Posting Freak

Rojin
Beiträge: 1061
Registriert: 11/9/2006
Status: Offline
Geschlecht: weiblich
red_folder.gif erstellt am: 21/9/2008 um 21:20  
Bilgilendirme icin öneclike tsk sunarim Cem :k: kisaca bende yorum söyle yapim.Demek"ki kadin bir bizim Vatanimizda degilmis sidet görmesi.

Olanlar yasananlar zaten zincirleme gelisiyor, Siddet gören kadın çocuguna bunu göstermek istemesede bir sekilde yansitiyor.
Yalnızca fiziksel siddet degil, yasadıkları "psikolojik şiddet" o kadar büyük ki, korkuları fiziksel acılarını bastırıoyor, kendilerine güvenleri söz konusu bile degil...

Zitat:
Kadinlarimizin bu dünyadaki yeri açisindan kisa bir degerlendirme..Umarim güzel günler görecektir kadinlarimiz tüm dünyada


Tüm yuregime bu dilege ve umuta katiliyorum...


____________________
Drt Sey Geri Gelmez Atlan Ok, Sylenen Sz, Kacrlan Frsat ve Gecen Zaman ...
Profil anzeigen Homepage besuchen Nach allen Beiträgen dieses Users suchen Antwort 6
deleted
Member

KizilZora
Beiträge: 337
Registriert: 9/10/2007
Status: Offline
Geschlecht: weiblich
red_folder.gif erstellt am: 21/9/2008 um 21:37  
Kadına karşı şiddet

Türkiye'de aile içi şiddet oranı gelişmiş devletlere oranla oldukça yüksek. Dünyada her 3 kadından 1'i şiddete maruz kalıyor. Türkiye'de bu oran çok daha yüksek. Varoşlarda kadınların %97'si aile içi şiddete maruz kalıyor


Kadın iş gücü



Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım oranları son derece düşük. Erkeklerin hemen hemen yüzde % 70'i, kadınların ise sadece dörtte biri çalışıyor. Їalışan erkek sayısı yaklaşık 17 milyon iken çalışan kadın sayısı 6 milyon civarında, yani erkeklerin üçte biri oranında.
Kadınlardaki işsizlik oranı yüzde 9.4 iken, erkeklerde işsizlik oranının yüzde 10.7 olması kadın işsizliğinin daha düşük olduğu kanısı yaratıyor. Ancak bunun nedeni, kadınların işgücüne daha az katılması.
Türkiye'de tarım dışı kadın çalışanların oranı hızla artıyor. 1997 yılında yüzde 17.7 olan bu oran 2003 yılına gelindiğinde yüzde 20.6'ya çıktı.
Tüm bunlara rağmen, kadın ve erkek çalışanların ücret dengesizliği devam ediyor.

Siyaset


Kadınlar siyasi hayatta da var olma mücadelesine ilk kez 1923 yılında başladı. Kadınlar ilk kadın partisi 'Kadınlar Halk Fırkası'nı, Nezihe Muhittin'in başkanlığında 1923 yılında kurmak istedi.
Ancak partinin kuruluşuna, kadınlara oy hakkı tanımayan 1909 tarihli Seçim Kanunu gereğince valilikçe izin verilmediği için parti girişimi dernekleşme ile sonuçlandı.
'29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte kadınların kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve yapısal reformlar hızlandı. Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun 3 mart 1924'te çıkarılmasıyla tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanırken, kızlar da erkeklerle eşit haklarla eğitim görmeye başladı.
Kadınlara siyasetin kapısını aralayan Belediye Yasası, 1930 yılında çıkarıldı. Böylece artık kadınlar belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı kazandı.
8 şubat 1935'te TBMM Beşinci Dönem seçimleri sonucunda 17 kadın milletvekili, ilk kez Meclis'e girdi. 1936'da yürürlüğe giren Нş Kanunu ile kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi.
Kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyaç meclisine seçilme hakları ise 1933 yılında Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak verildi. Kadınlara siyasetin kapısı 1934'te yapılan Anayasa değişikliği ile seçme ve seçilme hakkı tanınmasıyla tam olarak açıldı ve ilk kadın milletvekilleri TBMM'de yerlerini aldı.
1950 yılında ilk kadın belediye başkanı Müfide Нlhan Mersin'den seçildi.
Нlk kadın bakan Türkan Akyol, 1971 yılında göreve atandı. Yasal değişiklikle, 10 haftaya kadar olan gebeliklerin kürtajla sona erdirilmesi ve gönüllü cerrahi sterilizasyon yöntemlerine izin verilirken, kürtaj için evli kadınlara kocadan izin alma koşulu getirildi.
1989 yılında kadınlara da kaymakamlık yolu açıldı. Нçişleri Bakanlığı, kaymakamlık sınavlarına kadınların da alınacağını açıkladı. Kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan Medeni Kanun'un 159'uncu maddesi, Anayasa Mahkemesi'nce 1990 tarihinde iptal edildi.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kadın vali Lale Aytaman, 1991 yılında Muğla'ya atandı. 1993'te Нstanbul ĞÅ“niversitesi'nde ilk Kadın Araştırmaları Ana Bilim Dalı açıldı ve yüksek lisans programı vermeye başladı. Aynı yıl Kadın Dayanışma Vakfı, Altındağ Belediyesinin desteğiyle kadın danışma merkezi ve kadın sığınma evini açtı.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Başbakan koltuğuna ilk kez bir kadın oturdu. Türkiye'nin ilk kadın başbakanı Tansu Їiller, 25 haziran 1993 tarihinde hükümeti kurdu.
Nüfusun yarısını oluşturan kadınların Meclis'teki temsil oranı ise yok denecek kadar az seviyede bulunuyor. Kadın milletvekili sayısı erkek milletvekillerinin sadece yüzde 4.2'sinde kalıyor.


Ağır işler


1936'da kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması, ILO sözleşmesi ile yasaklandı.

Їokeşliliğin kaldırılması ve boşanma hakkı [değiştir]Erkeğin çokeşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemelerin kaldırıldığı, kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı vemalları üzerinde tasarruf hakkı tanıyan Türk Medeni Kanunu, 17 şubat 1926'da kabul edildi.


Doğum izni ve yardımı


Kadınların en önemli sorunlarından olan doğum izni, ilk kez 1930 yılında düzenlendi. Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik ĞÖğretim Müdürlüğü 1933 yılında kuruldu.
Kadınlara doğum yardımı ilk kez 1945 yılında 4772 sayılı yasa ile düzenlendi. Yaşlılık sigortasının kadın ve erkekler için eşit esaslara göre düzenlenmesi ise 1949 yılında çıkarılan yasa ile gerçekleşti.
Sağlık Bakanlığı bünyesinde ana çocuk sağlığı hizmetleri verilmesine 1952 yılında başlanırken, gebeliği önleyici araçların satış ve dağıtımının serbest bırakılmasını ve tıbbi zorunluluk halinde kürtaj hakkı tanınmasını düzenleyen 'Nüfus Planlaması Hakkında Kanun' 1965 yılında çıkarıldı.
Eşit değerde iş için kadın ve erkek işçiler arasında ücret eşitliğini sağlayan ILO sözleşmesi 1966 yılında onaylandı.


Ayrımcılıkla mücadele


Türkiye, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın ĞÖnlenmesi Sözleşmesi'ni 1985 yılında imzaladı. Sözleşme bir yıl sonra yürürlüğe girdi. 1985 yılında 'Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda kadın konusu, ilk kez bir sektör olarak yer aldı ve bu konuda politikalar belirlendi.
Нlk 'Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi', 1989 yılında Нstanbul ĞÅ“niversitesi'nde kuruldu. Bugün üniversiteler bünyesinde kurulan bu merkezlerin sayısı 13'e ulaştı.


Tecavüzle mücadele


Tecavüz mağdurunun hayat kadını olması halinde cezanın indirilmesini öngören Türk Ceza Kanunu'nun 438'inci maddesi, TBMM tarafından 1990 yılında yürürlükten kaldırıldı.
Yerel yönetimler özellikle şiddete uğrayan kadınlara yönelik hizmet vermeye başlarken, Türkiye'de ilk kadın sığınma evi, Bakırköy Belediyesi tarafından 1990 yılında açıldı.


Yaşam beklentisi



2005 yılı için kadınların yaşam beklentisi 71.3 yıl olarak hesaplanırken, 2030 yılında ortalama yaşam beklentisinin 76 yıla çıkacağı öngörülüyor. Bu tarihte Türkiye'deki kadın sayısının erkek sayısının önüne geçmesi bekleniyor.
2030 yılında Türkiye'deki kadın sayısının 46 milyon 854 bin, erkek sayısının da 46 milyon 841 bin olacağı tahmin ediliyor


Kadının kendi soyadını kullanabilmesi


Kadının evlendikten sonra kocasının soyadını almakla birlikte, kendi soyadını da kullanabilmesi, 1997 yılında Medeni Kanun'da yapılan değişiklikle sağlandı.
Zorunlu temel eğitimi beş yıldan sekiz yıla çıkaran kanun, 1997 yılında yürürlüğe girdi. Aile içi şiddete uğrayan kişilerin korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını düzenleyen 'Ailenin Korunmasına Dair Kanun', 1998'de yürürlüğe girdi.


Eğitim


Türkiye'de 1975-2000 döneminde üniversite mezunu kadın sayısı 56 binlerden 910 bine kadar yükselirken, okuma yazma bilmeyen kadın sayısı, hala yüksek seviyede bulunuyor.
2000 yılı itibariyle Türkiye'de 25 yaşın üzerinde okuma yazma bilmeyen kadın sayısı 4 milyon 625 bini buluyor. Bu rakam erkeklerde 1 milyon 176 bin kişide kalıyor.
Buna karşılık, 1975-2000 döneminde kadınların eğitimde büyük mesafe kaydettikleri de görülüyor. Nitekim dönem başında:
1 milyon 920 bin seviyesinde olan ilkokul mezunu kadınların sayısı 7 milyon 644 bine,
167 bin olan ortaokul mezunu sayısı 896 bine,
199 bin olan lise mezunu sayısı da 1 milyon 539 bine çıktı.
ĞÅ“niversite mezunu kadın sayısı da 56 binlerden 910 bine kadar yükseldi.


Türkiye'de kadın haklarının gelişimine genel bakış


Нlk dönemde daha çok kadınların eğitim hakkı ile ilgili olarak yapılan düzenlemeler, Avrupa'da yaklaşık aynı yıllarda gerçekleştirilen reformları çok kısa bir zaman aralığıyla izler. ĞÖrneğin (meslek ve elişi okulları dışında) kızlar için ilk devlet liseleri Prusya'da 1872'de, Fransa'da 1880'de açılmışken Osmanlı Devletinin ilk kız idadisi (lisesi) de 1880'de açılmıştır. Viyana üniversitesi ilk kız öğrencisini 1897'de, Sorbonne 1899'da, Alman üniversiteleri 1895 ile 1905 arasında kabul etmiş iken, Нstanbul Darülfünun'unda karma öğretim 1914-1921 yılları arasında gerçekleşmiştir.
Kadınların özel hukuktaki konumuna ilişkin reformlar Türkiye'de II. Meşrutiyet döneminde gündeme gelmiş, çok eşlilik ilk kez 1917'de çıkarılan bir yasayla Avrupa normları doğrultusunda düzenlenmiştir. ĞÖzel hukukta kadın-erkek eşitliği (bazı istisnalarla) 1926 tarihli Medeni Kanun'la gerçekleşmiştir.
Kadınların siyasi ve mesleki yaşamda hak iddia etmelerinin örneklerine 1908-1914 yıllarından itibaren rastlanırsa da, bu alanda önemli gelişmeler ancak Cumhuriyet döneminde gerçekleşme fırsatını bulmuştur.
Kadınlara oy hakkı veren ilk ülke olan Finlandiya'dan (1906) sonra, 1917'de Rusya, 1918'de Нngiltere ve Kanada, 1919'da Almanya ve Avusturya, 1920'de ABD ve Macaristan, kadınlara oy hakkı tanımıştır. Türkiye'de ise kadınlar, gerçek siyasi seçimlerin henüz yapılmadığı bir dönemde, 1930 ve 1935'te bu hakka kavuşmuştur

Alinti
Profil anzeigen Nach allen Beiträgen dieses Users suchen Antwort 7
Member
Member

BirNefes
Beiträge: 121
Registriert: 22/5/2008
Status: Offline
Geschlecht: weiblich
red_folder.gif erstellt am: 22/9/2008 um 13:56  
Kadin olmak cok Zor cok :( En agir meslekler icinde dir Kadin. :(
Profil anzeigen Nach allen Beiträgen dieses Users suchen Antwort 8
Administrator
Member


Beiträge: 162
Registriert: 28/4/2004
Status: Offline
Geschlecht: männlich
red_folder.gif erstellt am: 23/9/2008 um 12:27  
Selam

vah zavali kadinalr vah

Ne zormus kadin olmak.

Cem_ss de belirtigi gibi T.C kurlusunda AKP ihtidarina kadar Kadinlara her gün daha cok degismeler onlari koruma amacli ve hakklar verilmisidr.
Kadinlar kendileri kendi haklari icin T.C de ne mucadalesi verdiler bunu merka ediyorum.

Bir kac örnek bayanlerde bas etmiyorum

Saka niyetinde söyledigim

Verin Kadina carsafi öküzün arkasinda sirasini alsin diye.

Saka yerine daha cok mizah sekilde kadinlarin en cok kendilerine zara veren lerdir.

Bizim Türk kadinlarimiz ezilmeyi seviyor yada bence basit rahatligi seviyor.

Koca ise coluk cocuk okula kendileri TV karsisinda dedikodu programmlari izlemek de
baska ne özenirler.

Son secim arasdirmalarina bakin
AKP nin aldigi öylerin 65 % kadinlarda.

Diye ceksiniz baski erklerin sidetinle cahilik de.

bunlar kirsal alanda dogu anadoluda kabul edim

Istanbul ankara gibi Sehirlerde de mi.

Bir atasözü var ne ekersen onu bicersin.


Ben herzaman kadina saygi gösdermesinde yana olanlerdenim ve onlara hakksislikleri karsim.

Tek bunu anladim kadinlar erkegin maco erkeklerde hoslanir.

Cok degerli bir hanimefrendi ile sohbet ederken bana bir erkek maco olmasi de gerek.

Evli erkeklerle ilgilenen bayanlar gitikce cogaliyor.
Hem kendini metres olmak da sorun görmyiorlar ne de baska bir kadina aci verdiklerini.




Saygilar


____________________
!! Dost Dost dedik nicesine sarildim Sadik Dost Kara toprakmis !!
Profil anzeigen Homepage besuchen Nach allen Beiträgen dieses Users suchen Antwort 9
Junior Member
Junior Member

-Pozan-
Beiträge: 97
Registriert: 23/7/2008
Status: Offline
Geschlecht: männlich
red_folder.gif erstellt am: 26/9/2008 um 17:03  
Bukdar yasalar var iken Kadinlar icin düsünmeden edemiyorum! neden bu Kadinlar gecmisten bu yana faydalanmadilar bu yasalardan? Aile baskisimi ? egitimi? yoksa altinda yatan baska korkularmi Kadinlari bu derce Savunmasiz birakiyor.Yaslarin kendileri icin uyguladiklari haklara sahip cikamiyorlar...


____________________
Taşı delen suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir.
Profil anzeigen Nach allen Beiträgen dieses Users suchen Antwort 10
Junior Member
Junior Member

Siyahinci
Beiträge: 87
Registriert: 22/7/2008
Status: Offline
Geschlecht: weiblich
red_folder.gif erstellt am: 26/9/2008 um 17:26  

Zitat:
Kadinlar gecmisten bu yana faydalanmadilar bu yasalardan?



Guzel bir soru Pozan kimi zaman ailedir yetisme sekli kimi zaman Esidir kimi zaman Kadinin korkulari.ekonomi yönünden özgür olmyan, Kadin nekadar yararlana bilir yasslardan.günümüzde de bu ayniydi gecmisde de ayniydi.Kadin haklarini savunsa ya Ailesinden yada toplumdan dislanir ne yaziki :(

Kadin ozman susar ceklir :( Kadinin ismi yok olur ozman.Buna neden kimi zamanda genelde Beylerdir...
Profil anzeigen Nach allen Beiträgen dieses Users suchen Antwort 11
Junior Member
Junior Member


Beiträge: 39
Registriert: 6/12/2006
Status: Offline
Geschlecht: männlich
red_folder.gif erstellt am: 28/10/2008 um 20:04  
yorumsuz..

Vahşet






Somali'de zinadan hüküm giyen Ayşe Нbrahim Duhulov adlı kadın, recmedilerek öldürüldü.


"Bilgi çağı", "uazy çağı" diyorlar ama en ilkel vahşet şekilleri dünyanın pek çok yerinde sürüyor. Нşte son örnek...

Resmi yetkililerden alınan bilgiye göre, Somali'nin güneyindeki Kismayo liman şehrinde evlilik dışı cinsel ilişkide bulunduğunu itiraf ettiği söylenen kadın, boynuna kadar toprağa gömüldü.

Mahkumun karşısına geçen 50 erkek kadını taşlayarak öldürdü. Recm cezasını, çevreye toplanan yüzlerce kişi de seyretti.

Kadının suçunu itiraf ettiği yolundaki açıklamara ise Somalili bazı yetkililer "Herkese istediklerini itiraf ettiriyorlar. Bu itiraflar sırasında ne avukat bulunuyor, ne bir başka yetkili" diyor.

28.ekim.2008 hürriyet gazetesinden
Profil anzeigen Nach allen Beiträgen dieses Users suchen Antwort 12
Junior Member
Junior Member


Beiträge: 39
Registriert: 6/12/2006
Status: Offline
Geschlecht: männlich
red_folder.gif erstellt am: 29/10/2008 um 08:56  
yorumsuz....


Bebek bekleyen kadın kurban edildi






Pakistan’da her yıl onlarca kadın namus cinayetine kurban gidiyor. Bazıları diri diri gömülen kurbanların sonuncusu 17 yaşındaki Teslim Solangi. Bebek bekleyen Teslim, kocasına ihanet ettiği gerekçesiyle vahşi köpeklerin önüne atıldı, kurşunlanarak öldürüldü. Bir iddiaya göre ise cinayetin nedeni tarla ihtilafı. Kesin olan, genç kadının iddialara kurban edildiği.

PAKНSTAN’da kadınların zinayla suçlanarak vahşice öldürülmeleri, yeni birşey değil ve artık gelenek olarak kabul ediliyor. ĞÅ“lkede Нslami yaşam biçiminin her geçen gün daha güçlü bir biçimde dayatılması, özellikle de ülkenin kuzeybatısında aşiretlerin ve dolayısıyla da Taliban’ın sözünün geçmesi yüzünden, bu bölgelerde namus cinayetleri kanıksanmış durumda.

Mahkeme kayıtlarına göre, Teslim Solangi’nin canına mal olan olay geçen Mart’ta Haipur köyünde meydana geldi. Amcasının oğlu Нbrahim ile evlendirilen Teslim, bir iddiaya göre başka erkeklerle düşüp kalktığı için, bir diğer iddiaya göre ise tarla anlaşmazlığı yüzünden öldürüldü. Baba Gulşer, kızının feci şekilde öldürüldüğü olayı şöyle anlattı:

"Kocası, bize ait olan bir tarlayı kendisine vermemiz için, Teslim’e baskı yapıyor ve zaman zaman da dövüyordu. Tarla konusunda bizi ikna edemeyen Нbrahim, bir gece adamlarıyla birlikte gelip, beni, eşimi ve küçük kızımı eve kilitledi. Pencereden izlememizi söyleyip, kızımı vahşi köpeklerin önüne attıktan sonra, vurarak öldürdü. Bu olaydan sonra evi terk ettik."

Ancak baba Gulşer’in, bu hikayeyi namus cinayetini gizlemek için anlattığı ileri sürülüyor. Нbrahim, cinayet suçuyla tutuklu. Eğer cinayetin namus yüzünden işlendiği ortaya çıkarsa, baba Gulşer ile anne Zakire de suçlanacak.


Diğer görgü tanıklarının verdiği ifadeler, babayı yalanlıyor. Bölgedeki aşiret konseyinin, zina yaptığı gerekçesiyle Teslim’in ölüm fermanını verdiği, bu "Emri" yerine getirdiği için de Нbrahim’i, eşi Teslim’in ziynetleriyle ödüllendirdiği söyleniyor. Nitekim anne Zakire’nin de sağda solda kızını erkeklerle ilişkiye girmekle suçladığı ifade ediliyor.

Gulşer’in kardeşi, Teslim’in kayınpederi Zamir de cinayetle ilgileri olmadığını öne sürüyor. Zamir, "Gece evimizde uyurken silah sesleri duyduk. Teslim yerde kanlar içinde yatıyordu" diyor.

8 yılda 62 bin kurban

Mahkeme, bu iddiaları araştırıyor. Cinayetin nasıl işlendiği üzerindeki esrar perdesi henüz kalkmış değil. Ancak bu yıl 150, 2000 yılından bu yana ise 62 bin kadının öldürüldüğünü ya da ağır şiddet gördüğünü belirten insan hakları örgütleri, Teslim’in de bu kadınlarla aynı kaderi paylaştığını savunuyor.

29.10.2008 hürriyet gazetesinden
Profil anzeigen Nach allen Beiträgen dieses Users suchen Antwort 13
Junior Member
Junior Member


Beiträge: 39
Registriert: 6/12/2006
Status: Offline
Geschlecht: männlich
red_folder.gif erstellt am: 29/10/2008 um 09:20  
yorumsuz...
Hamile 2 Kadın Dövülerek ĞÖldürüldü

Ordu'da biri 5 aylık hamile iki kadın dövülerek öldürüldü. Nikahsız yaşadığı kişi tarafından dövülen Burcu Kılıç kaldırıldığı hastanede hayatını kaybederken, Emine Yılmaz'ın cesedi ise boş bir arazide bulundu.

Ordu'da 25 yaşındaki Burcu Kılıç nikahsız yaşadığı kişi tarafından dövülerek ağır yaralandı. Samsun 19 Mayıs ĞÅ“niversitesi Hastanesi'ne kaldırılan ve 5 aylık hamile olduğu öğrenilen genç kadın tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Olayın ardından Kılıç'ın birlikte yaşadığı Gündüz Güven gözaltına alındı.

Aynı mahallede boş araziye atılmış bir kadın cesedi gören inşaat işçileri, jandarmaya haber verdi. Yapılan incelemede cesedin bir süre önce eşinden boşanan 33 yaşındaki Emine Yılmaz'a ait olduğu belirlendi.

Нlk incelemede kadının vücudunda darp izleri olduğu belirlendi. Olayla ilgili soruşturma başlatan jandarma, cesedin yanında bulunan sigara izmaritleri ve cep telefonunu incelemeye aldı.

Genç kadının cesedi otopsi için Ordu Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.
29.10.2008 cnn türk tv.den
Profil anzeigen Nach allen Beiträgen dieses Users suchen Antwort 14
Junior Member
Junior Member

Siyahinci
Beiträge: 87
Registriert: 22/7/2008
Status: Offline
Geschlecht: weiblich
red_folder.gif erstellt am: 30/10/2008 um 16:16  
Eger bir kadin yeterince hirsli, kararli ve! yetenekliyse, yapamayacagi hic bir sey yoktur.
Profil anzeigen Nach allen Beiträgen dieses Users suchen Antwort 15
« vorheriges  nächstes »        print
Nach oben


mxBoard, © 2006 by pragmaMx.org, based on eBoard, XMB and XForum

Login

Benutzername:

Passwort:

Sprache
Sprache für das Interface auswählen

Deutsch Englisch Franzsisch Trkisch
Happy Birthday
Folgende Benutzer haben heute Geburtstag:

  • Esinn77: 47 Jahre
Terminkalender
Mai 2024
  1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31  

Messen
Veranstaltung
Konzerte
Treffen
Sonstige
Ausstellungen
Geburtstage
ye Puani
  1. Rojin: 10 976 Punkte
  2. asliyok: 4 432 Punkte
  3. HarmanYeli: 4 396 Punkte
  4. KizilZora: 2 048 Punkte
  5. life23: 1 675 Punkte
  6. gokkiz: 1 657 Punkte
  7. BirNefes: 1 048 Punkte
  8. Erasmus: 984 Punkte
  9. -Pozan-: 785 Punkte
  10. Siyahinci: 623 Punkte
Son Şiirler
SAKLI SEVDAM
(7866 okuma)
Hatrlarmsn .!
(10914 okuma)
Mektup......
(11747 okuma)
ANADOLU GARIBI
(11784 okuma)
SALKIMST
(11573 okuma)
YAAMAYA DAR
(11795 okuma)
SALKIMST
(11854 okuma)
TOP Download
  1. AntiVir Personal - Free Antivirus
       [Hits: 935 x]
Link ler
  1. VOLKAN KONAK
  2. Yusuf Hayaloglu
  3. Full dizi izle

Alle Logos und Warenzeichen auf dieser Seite sind Eigentum der jeweiligen Besitzer und Lizenzhalter.
Im übrigen gilt Haftungsausschluss. Weitere Details finden Sie im Impressum.

Die Inhalte dieser Seite sind als RSS/RDF-Quelle verfügbar.

Diese Webseite basiert auf pragmaMx 0.1.11.

Die Artikel sind geistiges Eigentum des/der jeweiligen Autoren,
alles andere © 2004 - 2024 by Dostsesi - Stimme der Freundschaft