Tebrik ederim seni Ayse, cok güzel bi konuya deginmissin.
Bir tane de benden gelsin...
AH ESKi GÜNLER AHHHHHHH
(
Çember çevrilir, Su çeşmelerden içilir, Topaç döndürülür, Misket oynanır,
Ağaçlara tırmanılırdı
Bebekler bezden, Silahlar tahtadan, Arabalar telden, Resimler kömür
karasından yapılırdı.
Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin isimleri konulur
Saatli maarif okunurdu.
Komşuda pişen Bize de pişer, Bizde pişen komşuya düşerdi.
Eve misafir getirmek için akşam namazına camiye gidilir, Namazdan sonra
görülen yabancı misafir nezaketle eve buyur edilir, ağırlanırdı.
Geceler ayaz, sokaklar karanlık, Yıldızlar parlak olurdu. Çimenlerin üstüne
sırtüstü yatıp,masmavi gökyüzüne bakıp dalaar giderdik.
El feneriyle aydınlanır yollarımız, gaz lambasıyla ışırdı odalarımız.
Turşu, salça, bulgur, Yufka, mantı evde yapılır, Sular toprak küplerde
soğutulurdu.
Erik ağacının çiçeği pencere camımıza yaslanır, kavak ağaçlarına yuva
yapardı serçeler, Kazal yaprakları bahçemize düşerdi.
Kardan adam yapılır, Evlerde meşe odunuyla soba yakılır, Kış gecelerinde
uzun masallar anlatılırdı heyecanla.
Merdivenler tahtadan, gıcırtıyla çıkılır, Yine tahta balkona asılırdı biber
patlıcan kuruları.
Evler badanalı, Sokaklar lambasız, Mahallelerde tiz düdüklü bekçiler
dolaşırdı.
Ajans radyodan dinlenir, Çizgili romanlar okunur, Defterlere kenar süsü
yapılırdı rengârenk.
Belki haberimiz yoktu şimdiki gibi küçülen dünyadan, Ama bizim dünyamız çok
büyüktü.
İmece usulüyle sürülürdü tarlalar, imece usulüyle biçilirdi ekinler, Sarı
öküzün çektiği gemle sürülür harmanlar, çocuklar ona binerek sevinirlerdi
lunapark olmasa da..
Özenle yazılır mektuplar, içine yürekle beraber, kurutulmuş gül yaprakları
konurdu mis gibi koksun diye.
Yemeğe besmeleyle başlanır, soğan ekmek te olsa sonunda Elhamdü lillah
denirdi.
Daha temiz ve berrak akardı çeşmeler gürül gürül. Daha güzel öterdi kuşlar
cıvıl cıvıl.
Küçükler büyüklerin yanında ayaklarını uzatmaz, yüksek sesle
konuşmazlardı.
Çayın içine tatlansın diye pekmez ilave edilir, yoğurda şeker katılıp
yenirdi.
Ayran, ninemizin yaptığı mis kokan yoğurt yayılarak yapılır, Yağlı dürüm
yemek için sırada beklenirdi.
Gecenin karanlığını uzaktan uluyan köpek sesleri bozardı bazen,
Karlı kış aylarında çakallar şehir sokaklarına iner, uluma seslerini
duyunca korkudan yorganın altına sokardık başımızı.
Hayat Arkası yarın gibiydi, Kesintisizdi..
Her gün yaşanacak bir şey vardı, Herkes kendi düşünü kurar, Kendi hayatını
oynardı.
Bayramlarda bize alınan lastik ayakkabıyı yastığımızın kenarına koyarak
sevinçle uyur, çok güzel rüyalar görürdük.
Belki yokluk vardı, kıtlık vardı ama huzur vardı, tevekkül vardı, büyüğe
saygı, küçüğe sevgi vardı.
Şimdi öyle mi?:
Hayat tek başına yalnız kendisi için yaşanır oldu.
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyerek fakiri görmezden geldik.
Şimdi Herkes Yoğun, Herkes Yorgun ve tek başına kendi dünyasında.
ALLAH için denince yok, gösteriş riya için çok. Her şey var, hiçbir şey
yok, şükür yok, tevekkül yok, kanaat yok.
Şimdi siz söyleyin geçmiş geri mi gelse..
Bu kadar kirlenen dünyada ben geçmişte yaşamak istiyorum Arkadaş.
O günleri dolu dolu yaşamış o günlere birebir tanıklık etmiş biri olarak o
günler güzeldi .
Her dönemin kendine ait bir güzelliği vardır elbette,ancak o dönemin en
güzel yanı insanların birbirlerine duyduğu saf temiz,katıksız ,karşılıksız
ve çıkarsız sevgilerinın olmasıydı.Sevginin olduğu yerde güzellik vardı,
dostluk, komşuluk arkadaşlık,kardeşlik insanlık vardı, en önemlisi saygı
vardı....
Sevgi ve Saygilarimla.....