Merhabalar..
Bizler gurbetteyiz, gurbet kuşları. Gurbette insan memleketinin değerini
daha iyi anlıyor. Çünkü çocukluğunun hatıralarıyla yetinmek zorundasınız.
Yaşadığınız kentin ne dili, ne tadı, ne aşkı nede yaşam tarzı bizi tatmin
etmez.Ve o güne kadarki öğrendiklerini geride kalan yaşam tarzında özlemle
anlatmayı yeğleriz.
İşte bende yıllar öncesinden memleketinden koparak gelen, ama özünden
kopamayan biri olarak, öncelikle memleketli olmak ne demek le ilgili
hatıralarımı sizinle paylaşmak istedim. Gerçi Türkiyenin birçok yerinde
bulundum (vay be bayağı yaşlanmışım) ama Nerelisin deyince Yozgatlı
demekten gurur duyuyorum.
Hemen hemen her Yozgatlı gibi bir okuma sevdalısı olarak 9 yaşında gurbete
çıktım. Yaz tatilinde köyüme gelir, kızgın güneşin altında çok döven
sürerdim. Dağda hayvan otlatıp, eşekle odun çektiğim çok oldu. Okullar
açılınca da doğru gurbete..
Ortaokulu bitirdikten sonra kısmet işte Askeri Liseyi kazandım. Başarımdan
dolayı değil tesadüf diyelim. Liseyi İstanbul da okumak için yola çıktım.
Yol bilmem iz bilmem ama yola çıktık ya bir akrabamızla İstanbulu
gezeceğiz. Meşhur Gülhane parkına girdik. Tıklım tıklım her yer. O
kalabalıkta yürürken dondurmacının bir müşterisi ile ağız dalaşı dikkatimi
çekti, şöyle bir döndüm. O ara Dondurmacı soruyordu o şahsa;
‘-Hemşerim sen boş ver, nerelisin sen?’ Meraklandım ve durdum.
verilen cevabsa:
-‘Toprağı bozuk yerden’
Allah Allah meraktan dondurmacıdan önce ben devreye girerek sordum.
-‘Neresi neresi gardaş’
-‘Yozgat’...
Bir irkildim bir irkildim. Kafamdan kaynar sular boşaldı. O an kafamda
çakan şimşekle o şahsı boğmak istedim fakat gözlerim, onun sıradan basit
birisi olduğunu söylüyordu. Ani bir refleksle cevapladım.
-‘Bozuk olan sensin,toprağına kurban ol’ dedim. O an çok
sinirlendiğimi fark eden akrabam beni çekiştirerek o kalabalıktan
uzaklaştık.
Birsüre bunun hazımsızlığını düşündüm durdum,
Gel zaman git zaman okul bitti derken bir sonraki okul mezuniyet ve zamanla
bir iş için İstanbul a gittim. Ve bir iki gün sonra bir iş münasebetiyle
bir şahsın bürosuna uğradım. Açık kapıya nezaketen 3 kez vurdum. Lüks
büronun muhteşem masa dekorları içerisinde oturan şık giyinimli şahıs,
kafasını kaldırarak buyur ederken lafı yapıştırdı
-‘ Hemşerim nerelisin?..
Ben beklemediğim bir soruya ürkek bir üslupla
‘-Yozgat efendim dedim’.
O koca İnsan birden ayağa kalktı, önünü ilikledi ve yerinden bir ok gibi
fırlayıp şöyle dedi.
’-Vay benim Milliyetçi kardeşim, Senin toprağına kurban
olayım’.
Daha 22-23 yaşındayım, o şahsın beni nasıl kucaklayıp sımsıkı sıktığını
hatırladıkça heyecanlanırım.
İşte varın siz karşılaştırın.
Biri kendi toprağını kötüleyen Yozgatlı, diğeri Yozgat’ın toprağına
kurban olan Gümüşhaneli bir işadamı..
Biz okumamışsak, okutmamışsak toprağın suçu ne?..
Zaman olursa ve Müsaade de ederseniz size Yozgat ın geçmişi hakkında epeyce
aydınlatıcı bilgi vermek isterim..
Yozgatlılık bizi ne kadar ilgilendiriyor,Yozgatlı demek ne demek?
Çapanoğlu kimdi?.
Yimpaş ne nedir?
Milliyetçilerin kalesi neresidir?
Nida Tüfekçiler,Sürmeli türküsü nereden çıktı?.
Ben Milliyetçiyim demekte ne ifade eder?.
......
Uzayıp giden bu konulara zaman buldukça değinmek isterim sizleri sıkmadan..
Doyduğum yer Diyarbakır. Fakat bendeniz bu gidişle İstanbula yerleşecek
gibiyim. Lakin Doğduğum toprakların Duygusal hasretini çekiyorum.
Çocukluğumun geçtiği köyümün, insanlarının candan sohbetini özlüyorum.
Bir Müslüman olarak Sılayı Rahim in Vebalini taşıyorum..
Türk olmanın Milliyetçiliğini taşıyorum.. O toprakların verdiği vitaminin
hücrelerimdeki sorumluluğunu taşıyorum... Ve geldiğim bu günkü noktada şu
soruyu soruyorum?. Hani derler ya NERELİSİN?
İşte o sorunun cevabının HAKKINI arıyorum. Yani ben bundan sonra köyüm için
neler yapabilirim.
Tüm dostları bu sorunun şuuruyla selamlıyorum.
Sevgiyle