ÇORUM İli, tarihin derinliklerinden günümüze dikkate değer izler
taşıyan bir bölgedir. Her tarafında en eski tarihlerden bugüne kadar gelmiş
değişik medeniyetlere ait kalıntılara rastlanır. Hititler Anadolu
egemenliğine bu bölgeden başlamışlardır.
Bölgede bu uygarlık kalıntıları bitişik veya üst üste bulunmaktadır. Bir
Hitit höyüğü yanında bir Frig, Roma, Bizans devri mezarı veya taban
mozaikleri, diğer yanda Selçuklu Kervansarayına ait yıkıntı yerleri ve onun
yanında Osmanlı eserlerine rastlamak mümkündür.
Çok sayıda tarih öncesi devrin en belirgin özelliğini taşıyan tabii ve
yapma mağaralar mevcuttur. Yazılı tarih öncesi ve sonrası uygarlıkların
kalıntıları, yapılan kazılarla gün ışığına çıkmakta ve Çorum bölgesinin
uygarlık tarihinde eski bir medeniyet merkezi olduğunu göstermektedir.
ÇORUM ADININ KÖKENİ
Çorum adının kaynakları ile ilgili muhtelif rivayetler ve bilgiler
vardır.
a- Bizans Kaynaklarına Göre
Anadolu’nun Türkleşmeye başladığı 1071 Malazgirt Meydan Savaşından
çok önce Türk boyları yavaş yavaş Anadolu’ya sızmaya ve yerleşmeye
başlamışlardır. Bu tarihte Bizans’a bağlı olan Çorum, Nikonya
(Yankoniye) adını taşımaktaydı.
b- Danişmendname’ ye Göre
Melik Ahmet Danişmend çetin savaşlardan sonra Bizans’ın elinden Çorum
bölgesini alır.Halk müslüman olup bağlılık gösterir. Ancak bu tutumları,
Melik Ahmed’ i ve ileri gelen komutanları bir ziyafette zehirlemek
istemelerinden dolayı bir tuzaktır. Bu kötü niyetlerini ve şehrin bir
depremle tamamen yıkılacağını Melik Ahmet bir gece rüyasında görür. Melik
Ahmet bu rüyanın verdiği endişe ile uyanırken şehir sallanmaya başlar.
Askerlerini ve arkadaşlarını derhal kaleden çıkarır.
Kaledeki Bizanslılar müslümanların çekilişinden memnun kalarak kaleyi
tekrar kapatarak savaş hazırlığına başlarlar ve yeniden dinlerine dönerler.
Fakat deprem yeniden şiddetlenerek kale ve şehir tamamen harabeye döner.
Bizanslılara bu saldırılarından dolayı, suçlu anlamına gelen
“Cürümlü” adı verilir, zamanla bu “Çorumlu”
olur.
c- Evliya Çelebi Seyahatnamesine Göre
Evliya Çelebi Seyahatnamesinin II.Cildi 407.sahifesinde bölgenin havasının
astım hastalarına iyi gelmesi nedeniyle, Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan
hasta oğlu Yakup Mirza’ yı ve yüzlerce çorluyu (bakımsız, zayıf,
hastaları) buraya göndermiş ve bunlar sağlıklarına kavuşmuşlardır. Bundan
dolayı şehre Çorum denilmiştir.
d- Çorum’un çevresinin dağlarla çevrili oldukça geniş bir ova
olmasından dolayı (Çevrim) denildiği, halk ağzında Çorum’a dönüştüğü
söylenmektedir.
e- Çorum (önceleri bazen Çorumlu) Türklerin bölgeye gelmesiyle bu adı
almıştır. Çorum veya Çorumlu adının Oğuz boylarından Alayunt’lu
boyunun bir oymağına ait olduğu belirtilmektedir.
İSLAM ÖNCESİ ÇORUM
Çorum bölgesi, tarihi ve kültürel açıdan günümüzden 7000 yıl öncesine kadar
uzanan bir geçmişe sahiptir. Bölgede sırasıyla Kalkolitik (Taş), Eski Tunç
Çağı, Asur Ticaret Kolonileri, Hitit, Frig, Helenistik, Galat, Roma,
Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserlere rastlanmaktadır.
Paleolitik (Yontma Taş) ve Neolitik (Cilalı Taş) Devirler
Çorum bölgesinde yapılan arkeolojik kazılarda az sayıda bulunan bazı taş
aletler, bu bölgede Yontma Taş (Paleolitik) ve Cilalı Taş Devrinin
(Neolitik) yaşandığına ilişkin kanaat oluşturmakla beraber, bu devirlere
ait yerleşmeler konusunda kesin bir sonuç elde edilememiştir.
Kalkolitik Devir (Taş Çağı) M.Ö. 5000-3000
Çorum ve çevresinde ilk yerleşim M.Ö. 5000 yıllarına, Kalkolitik dönemin 4.
aşamasına rastlar. Yörede kazısı yapılan merkezlerin hemen hepsinde,
Kalkolitik çağa ait kaplar ve bakırdan yapılma malzemeler bulunmuştur.
Ayrıca yörede diğer maden yataklarının bulunması, teknolojik evrimi
çabuklaştırmış ve bölgede zengin etnik grupların ve krallıkların ortaya
çıkmasında etkili olmuştur. Bu devir eserlerine Alacahöyük, Büyük Güllücek,
Boğazköy, Eskiyapar ve Kuşsaray’ da rastlanmıştır. Yerleşimler bu
dönemden itibaren devamlılık göstermiştir. En önemli Kalkolitik yerleşme,
Alaca’nın Büyükgüllücek köyünde yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır.
Bu dönem mimarisinde Orta Anadolu için tipik 2-3-4 odalı evler, elde
yapılmış siyah, gri, kırmızı renkli seramikler, bu devir için
karakteristiktir. Bu dönemde damga mühür kullanımı yaygınlaşmış, idollerin
(şematik insan tasvirleri) sayısı artmıştır.
Tunç Çağı (Maden Devri) M.Ö. 3000-1000
Çorum İlinin tarihinde en önemli dönem Tunç Çağıdır. Bakır ve kalayın
karıştırılmasıyla elde edilen “tunç” döneme de ismini
vermiştir. M.Ö. 3000-1000 yıllarına kadar süren bu dönem üçe ayrılır.
a) Eski Tunç Devri (M.Ö. 3000-2000)
Çorum ve çevresinde M.Ö. 3000 yıllarında etrafı surlarla çevrili pek çok
şehir devletinin varlığı, yapılan arkeolojik kazılarla belirlenmiştir.
Başlangıçta nadir eşyanın yapımında kullanılan Tunç, henüz
yaygınlaşmamıştır. Eski Tunç I. evresine bazen Bakır Devri de denmektedir.
Bu dönem 500 yıl kadar sürmüştür. Bu sürenin sonunda Tunç eşyalarının
yapımı ve kullanımı yaygınlaşmaya ve halka mal olmaya başlar. Bu döneme de
Eski Tunç II. Dönemi denir ve M.Ö. 2500-2300 yılları arasında yaşanmıştır.
Alacahöyük, bu dönemin en zengin şehirlerinden biri olarak karşımıza çıkar.
Eski Tunç III. Döneminde (2300-2000) Anadolu, çok sayıda şehir
devletlerinden oluşan, oldukça renkli etnik bir görünüm sunan, kavimler
topluluğu halindedir. Alacahöyük beldesinde yapılan kazılar sonunda elde
edilen eserler, Tunç Çağı’nın III. Dönemine aittir.
Anadolu’da bu devirde zengin şehir devletleri kuran kavim
Hattiler’ dir. Hattiler Anadolu’ da ismi bilinen en eski yerli
kavim olarak karşımıza çıkmaktadır.
b) Orta Tunç Devri
Anadolu’da Asur Ticaret Kolonilerinin ve Eski Hitit Devletinin ortaya
çıktığı dönemdir. Eski Tunç çağından yazının kullanılmaya başlanmasıyla
ayrılır.
Asur Ticaret Kolonileri Çağı (M.Ö. 1950-1850)
M.Ö. II. bin yılı başlarında Anadolu zengin ve bayındır bir yerleşim
yeriydi. Anadolu’nun bu durumunu bilen Mezopotamyalılar Asur
Devletinin önderliğinde Anadolu’yla ticaretlerini geliştirdiler.
Asurlular dokuz Anadolu kentinin yanına Pazar şehri “Karum”
kurdular. Boğazköy de (Boğazkale) “Hattuş-Karum” adıyla kurulan
şehir, bu ticaret merkezlerinden biriydi. Asur’ a bağlı olan bu
Karumlar ticaret ve yol güvenliği için yerel yöneticilere vergi
veriyorlardı.
Bu ticaret ilişkileri Anadolu’yu kültürel, ekonomik ve politik yönden
etkilemiştir. M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu yazıyı tanımıştır.
Bu çağın önemli eserleri silindir ve damga, mühürler, tabletler, insan ve
hayvan heykelcikleri ile hayvan biçimli içki kaplarıdır (riton).
Çanak-çömlek yapımı, çarkın kullanılmasıyla büyük gelişme göstermiştir.
Anadolu’da yaşamakta olan sanat, yerli gelenek ve görenekler
Mezopotamya’ dan gelen etkilerle gelişmiş, yeni bir boyut kazanarak
daha sonraki Hitit sanatının temelleri atılmıştır.
Hitit Çağı (M.Ö. 1650-1200)-
Asur Ticaret Kolonileri dönemi, sosyal ve siyasal yeni görüşlerin ortaya
çıkmasını sağlamıştır. Yerel Prenslerle yönetilen Anadolu’da,
Mezopotamya’daki gibi merkezi devlet fikri gelişmiş ve sonucunda iç
mücadeleler başlamıştır. Hint-Avrupalı bir kavim olan Hititler, MÖ.3000
yıllarının sonunda küçük gruplar halinde Kafkaslar üzerinden Anadolu’
ya girerek yerli halk Hatti nüfusu ile karıştılar .
Hititler, Asurluların Anadolu’ dan çıkma zorunda kalmasıyla devlet
idaresini ellerine almışlardır. Anadolu’nun yerli halkıyla kaynaşıp
Hitit Devleti’ni kurmuşlardır. Bu devletin kurucusu
Labarna‘dır. Başkenti ise Hattuşa’ dır. (Boğazkale)
Hitit tarihi M.Ö. 1650-1450 eski krallık ve M.Ö. 1450-1200 Hitit
İmparatorluk Devri olmak üzere iki safhada incelenir. Hitit Devletinin
kuruluşundan itibaren, sanattaki Mezopotamyalı unsurlar kaybolarak,
Anadolu’nun yerli sanatıyla birleşmiştir. Sanatta, boyutları büyümüş
anıtsal eserler ortaya çıkmıştır. Mabetler, saraylar, sosyal yapılar, kaya
kabartmaları ve orthostatlarla (bina cephelerinde alt sırada yer alan
kabartmalı taşlar) önceki sanattan ayrılır.
Hitit Siyasi Tarihi-
M.Ö. 1800 yılları, Anadolu tarihinin başlangıcı yerli Aglutinant dil
grubuna ait Hattiler ve Hint Avrupalı Hititler hakkında ilk bilgilerin
edinildiği dönemdir. Bu çağ, Hitit kültürünün başlangıç ve gelişme
aşamalarının kaynağıdır. M.Ö 2500-2000 yılları arasında Kuzey Kapadokya ve
Orta Karadeniz bölgesinde gelişmiş kültürün temsilcisi Hattiler’ di.
Şehir devletleri tarafından yönetilen bu bölgenin müstahkem şehirleri, kral
mezarları, hazineleri, Hatti kültürünün simgeleridir. M.Ö 2000 yılları
sonlarında büyük savaşlar sonucunda çıkan yangınlarla sona eren bu çağı,
Asur Ticaret Kolonileri dönemi izler. Yazılı kaynaklardan Hititlerin,
Anadolu’ya M.Ö. 3. binin son yıllarında, 2. binin başında küçük
gruplar halinde, girmeye başladıkları ihtimali çıkmaktadır. Hititlerin
Anadolu’ya kuzey Karadeniz üzerinden veya kuzeydoğudan, Kafkaslar
üzerinden geldikleri ve Kızılırmak kavisinin kuzey kesimine yerleşmiş
oldukları değerlendirilmektedir.
Birbirini izleyen akınlarla Orta Anadolu içlerine yayılan Hititler, zamanla
etki alanlarını genişletmişler, Hattili Prenslerin arazilerine hakim
olmuşlardır.
Asur Ticaret Kolonilerinin geç evresinde (M.Ö 1800-1730) Kuşşara Kralı
Pithana ve oğlu Anitta tarih sahnesine çıktılar. Onlar Hitit diline Naşili
adını veren Kaniş/Neşa’yi zaptedip krallığın ilk merkezi yaptılar.
M.Ö. 1700’lerde Kuşşara kralı Anitta, Hattuş Krali Pijusti’yi
yenip şehrini tahrip ettiğini anlatmaktadır. “Geceleyin yaptığım bir
saldırı ile şehri aldım. Yerine yaban otu ektim. Benden sonra her kim kral
olur ve Hattuş’u yeniden iskan ederse gökyüzünün Fırtına
Tanrısı’nın laneti üzerinde olsun.”
Hattuşa M.Ö. 17. yy.’ ın ikinci yarısında, Hitit Kralı I. Hattuşili
tarafından başkent olarak seçilir. Eski Hitit Devleti’nin kurucusu I.
Hattuşili Kızılırmak kavisi içindeki çekirdek ülkede birliği sağladıktan
sonra, Kuzey Suriye ve Yukarı Fırat Bölgesi’nde Hurri Ülkesine karşı
yönettiği akınlarla, kendisini izleyecek Hitit Krallarına bir Dünya devleti
olma amacının işaretini veriyordu. Murşili istilalara güneyde devam ederek
ve Suriye’deki şehir devletlerini devreden çıkartarak, Mezopotamya
ticaret yollarını kontrol altına aldı. Halep ele geçirildi ve ordu
Babil’e kadar ilerleyerek Hammurabi hanedanlığına son verdi.
Ancak, Murşili’nin Hantili tarafından öldürülmesi bir karışıklık
dönemi getirir. Hantili idareyi ele aldıysa da o da öldürüldü.
Hantili’den sonra tahta geçen Zidanta ve I. Huzziya’da Hantili
ile aynı kaderi paylaşarak öldürüldüler.
Bu dönemde Hitit devleti, Torosların güneyindeki ülkeleri, Güney ve
Güneydoğu Anadolu’daki diğer bölgeleri yeniden Mitanni
Krallığı’na kaptırdı.
Telipinu tahta geçince, saraydaki kan davalarını durdurmayı başardı. Önceki
kralların uzak bölgelere yaptıkları seferleri durdurarak, Anadolu’yu
kendi içinde tutarlı bir idari teşkilat altına almaya çalıştı. Bu amaçla
eyalet sistemini kurdu. Telipinu fermanı olarak bilinen fermanı
yayınlayarak, taht verasetini belli kurallara bağladı.
Geleneksel Hitit tarihi çağ ayrımına göre, Telipinu devrini “Orta
Krallık” adı verilen dönem izler.
Aynı zamanda I. Tuthaliya Hititlerin amansız düşmanı Kaşkalar’ la da
başetmek zorunda kalmıştır. Metinlerde Tuthaliya zamanında, Fırat’ın
yukarı yatağında kalan bölgelere ve Kuzey Mezopotamya’da Hurrilere
karşı yapılan askeri harekatlardan söz edilmektedir. Bu başarılarla I.
Tuthaliya’nın Hatti ülkesinde krallığın gücünü yeniden sağladığı
anlaşılmaktadır. Ancak I. Tuthaliya’nın hükümdarlık alanı genelde
Anadolu ile sınırlı kalmıştır.
I. Şuppiluliuma tahta geçince, öncelikle Anadolu’ daki hakimiyetini
sağlamlaştırmıştır. Daha sonra Suriye ve Kuzey Mezopotamya’ nin bazı
bölgelerini Hitit Krallığı’ na katmıştır. Kaşka’ larla
savaşmış, Ugarit Kralı II. Nigmedu ile bir anlaşma yapmıştır. Şuppiluliuma
Mısır’ da Tutankhamon’ un ölümünden sonra çıkan çatışmaları
fırsat bilmiş, Kargamış’ ı alarak Mitanni Krallığı’ na son
vermiştir.
II.Murşili’nin, Anadolu’nun kuzeyindeki ve batısındaki
seferleri, Hitit çekirdek ülkesinde vebanın hüküm sürdüğü ve giderek artan
Asur etkisiyle Suriye’de huzursuzlukların yaşandığı bir döneme
rastlamıştır.
Babası Murşili’nin ardından fazla zorluk çekmeden tahta geçen11.
Muvattalli, yirmi yıldan fazla ’’Büyük Kral’’
olarak hüküm sürmüştür. O’ nun küçük kardeşi Hattuşili, askeri
birliklerin başı, saray memuru, kuzey sınırının sürekli huzursuz
bölgelerinde ve Hattuşa’da Vali olarak Hükümdara birçok alanda hizmet
vermiştir. Bu dönemde Muvattalli sarayını, tanrı ve atalarının heykelleri
ile birlikte Hattuşa’dan Tarhuntaşşa’ya taşımıştır. Muvattalli
zamanında Orta Suriye’deki Amurru bölgesi nedeniyle,
Hititler’in anlaşmazlığa düştüğü ülke Mısır’dı. Bu anlaşmazlık
Kadeş Savaşı’ na yol açtı. (M.Ö. 1274)
Günümüzde Mısır’ daki Abydos, Luksor, Abu Simbel’in duvarları
ve Ramsesseum’un pylonlarının üzerindeki kabartmalarda,
Yakındoğu’nun geçmişindeki en ünlü savaşlardan biri olan Kadeş
Savaşı’ nın tasviri görülmektedir. Kabartmalara II.Ramses’in
Hitit Kralı II. Muvattalli’yi yenerek elde ettiği zaferin kutlandığı
hiyeroglif metinler eşik etmektedir. Firavun çok iyi hazırlanarak savaş
alanında bizzat bulunmasına rağmen, savaşın asıl galibi Hititler olmuştur.
Amurru yeniden Hitit yönetimi altına girmiş, ayrılıkçı yerel kral Benteşina
ise Anadolu’ya sürülmüş, Kadeş Kalesi Hitit denetiminde kalmıştır.
Büyük Kral II. Muvattalli öldüğünde, eski bir kurala uyulmuş ve
imparatorluğun en güçlü adamı olan kardeşi Hattuşili yerine, oğlu III.
Murşili/Urhi-Teşup tahta geçmiştir. O, başkenti Tarhuntaşşa’dan,
yeniden Hattuşa’ya taşımıştır.
Bölgede II. Muvattalli döneminden ve Kadeş Savaşı’ ndan bu yana II.
Ramses hüküm sürmekteydi. Hattuşili Asur ve Babil Hükümdarları ile olduğu
gibi, II. Ramses ile de hükümdarlar arasındaki olağan ilişkilerini
sürdürmüştür. I. Şuppiluliuma’ dan beri süregelen savaş durumunu sona
erdirmiş ve Mısır ile barış antlaşmasını imzalamıştır. Antlaşma
Hattuşa’ da ortaya çıkarılan ve günümüzde İstanbul Arkeoloji
Müzesinde bulunan kil tabletten anlaşılmaktadır. Akadca yazılmıştır. Ayrıca
Mısır-Karnak Ramesseum’ da da Mısır hiyeroglifi ile kaleme alınmış
kopyaları görülmektedir. II. Ramses ile yapılan barış antlaşması,
Hattuşili’ nin hükümdarlık döneminde ulaştığı bir zirvedir. Bu başarı
kendisinin rakipleri Asur ve Babil ile Ege’ deki rakibi Ahhiyava
karşısındaki konumunu güçlendirmiştir.
Kurallara uygun olmaksızın tahta çıkmış olmasına rağmen, III.Hattuşili
önemli politik başarılar ve uluslararası takdir kazanmıştı; ancak
Hattuşa’da tahtına çıkacak kişi ile ilgili düzenlemeyi yapmak da
kendisi için önemliydi. Önceden seçilen varisten vazgeçilmiş ve yerine
Prens IV. Tuthaliya seçilmişti. Tuthaliya tahta çıktıktan sonra,
Tarhuntaşşa Kralı Kurunta ile antlaşma yapmış ve Tarhuntaşşa ülkesinin
sınırları yeniden çizilmiştir. II. Muvattali’nin oğlu olarak
hanedandan gelen Krala, imparatorluk hiyerarşisi içinde Karkamış Kralı ile
aynı düzeyde yer verilmiştir.
Hitit İmparatorluğu’nun bilinen son hükümdarı IV. Tuthaliya’
nın oğlu II. Şuppiluliuma, başgösteren yiyecek sıkıntısıyla daha da
gerginleşen duruma rağmen bazı askeri başarılar elde etmiştir.
Hattuşa’da bugün Güneykale olarak adlandırılan kesimdeki bir yazıtta,
II. Şuppiluliuma’ nın askeri birliklerinin Orta ve Güneybatı
Anadolu’da başarıyla savaştığından, Tarhuntaşşa’ da da
hükümdarın yeniden otorite kurduğundan söz edilir. Çivi yazılı belgeler de,
Kargamış Kralı ve doğrudan Büyük Kral tarafından denetlenen Alaşiya
(Kıbrıs) ülkesiyle antlaşma yapıldığı belirtilir.
Hitit İmparatorluğu’nun M.Ö. 1200’den kısa bir süre sonra
yıkılma nedeni halen tam olarak anlaşılamamıştır. İmparatorluğun
yıkılmasına çeşitli etkenlerin neden olduğu değerlendirilmektedir. Son
büyük kralın hüküm sürdüğü dönemde, halk içinde huzursuzluklar ve Hitit
aristokrasisinde giderek artan çatışmalar başgöstermiştir. Hitit Devletinin
ayakta olduğu son yıllara tarihlenen yazılı kaynaklar, sefalet içinde
olduğu belirtilen Anadolu’ya Suriye ve Mısır’dan büyük
miktarlarda tahıl sevk edildiğini kanıtlamaktadır. Aynı zamanda
Anadolu’daki huzursuzluklar ve Suriye üzerindeki Hitit etkisinin
azalması da Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasında neden ya da sonuç
olarak değerlendirilmektedir.
Hitit Dili
Arkeolojik araştırmalarda Hitit yerleşimlerinde bulunan yazılı belgeler,
Anadolu’da aynı dönemde (M.Ö. 1800’ lü yıllarda) Hint-Avrupa
dillerinin en eskisi Hititçe’den başka, yine aynı dil grubuna ait
Luvi ve Pala dillerinin, ayrıca Hurrice, Hattice ve Akadca’ nın yazı
dili olarak kullanıldığını göstermektedir. Çivi yazısı ile yazılan bu
dillerde her işaret bir heceyi simgeler. Hititlerin kullandığı bir başka
yazı türü de Luvi dilinde yazılan ve hiyeroglif denen resim yazısıdır.
Hititlerin kullandığı ve Mısır hiyeroglifinden tamamen farklı olan bu
hiyeroglifte, heceler hatta kelimeler tek bir işaretle temsil
edilebiliyordu. Hiyeroglif daha çok mühürlerde ve kaya anıtları gibi büyük
yazıtlarda tercih edilmekteydi. Hititlerde okur yazarlık yalnızca çok küçük
bir gruba ait bir beceri olarak kabul edilirdi. Çivi yazısını kralların da
(LUGAL.GAL) okuyamadıkları, aldıkları mektupların sonunda yer alan ve
yazıcıya hitap ettiği anlaşılan “sesli oku” ibaresinden
anlaşılır.
Hitit Dini-
Hitit dini çok tanrılı bir dindir; panteonun (tanrılar ailesi) içinde
binlerce tanrı ve tanrıça vardır ve bunların pek çoğu diğer kavimlerin
dinlerinden alınmıştır.
Hititler’ de tanrılar tıpkı insanlar gibidir. Fiziki şekilleri insan
gibi olduğu kadar, ruhen de onlarla aynı olup, insanlar gibi yerler,
içerler, kendilerine iyi bakıldığı sürece insanlara iyilik ederler; ancak
ihmal edildikleri zaman hemen intikam almaya, insanları en acımasız
yöntemlerle cezalandırmaya hazırdırlar. Bir Hitit metni insanlarla
tanrıları birbirleriyle kıyaslamakta ve tanrı- insan ilişkilerini bey -
hizmetçi ilişkilerine benzetmektedir.
Hitit devletinin panteonu Anadolu ve Suriye şehirlerinin çeşitli yerel
panteonlarının zamanla bir araya getirilip birleştirilmesinden oluşmuştur.
Hitit devletinin başlangıcından itibaren baş tanrı, fırtına tanrısıdır
(Teşup). Kozmik dönemi (kainatı) sağlayan, krallığı ve ülkenin düzenini
koruyan fırtına tanrısıdır. Kral, efendisi adına ülkeyi yönetir.
Hitit İmparatorluğu’nun Yapısı
Siyasal yapısı itibariyle Hitit Devleti, Kral ve üyeleri kraliyet
ailesinden gelen kişilerden oluşan politik bir kurumdu. Yönetimin politik
organı Panku’dur (İmparatorluk Meclisi). Herhangi bir politik sorun
olduğunda Panku Kral tarafından toplantıya çağırılmaktaydı.
Hitit Kraliyet ailesi, dışarıya karşı kapalı bir topluluk değildi. Krallık
kalıtsaldı, ancak, Kral olabilecek birinci ve ikinci dereceden erkek
olmaması durumunda, birinci dereceden bir prensesin eşi de Kral olabilirdi.
Kral tarafından belirtilen veliahdın Panku’nun onayını aldıktan sonra
bağlılık yemini etmesi gerekiyordu. Krallık yanında, kurumsallaşmış bir
Kraliçelik de vardı. Kraliçenin politik hayatta önemli görevler üstlendiği
III. Hattuşili’nin eşi Puduhepa’nın icraatlarından
anlaşılmaktadır. Ancak Hitit devlet yapısında Kral, mutlak güçtü.
Kadeş Savaşı ve Barış Antlaşması-
M.Ö. 1274 tarihinde II. Ramses ile Muvattalli arasında Kadeş önünde büyük
bir meydan savaşı yapılmış ve Kadeş Barış Antlaşması ile sonuçlanmıştır. Bu
antlaşmaya bağlı olarak II. Ramses savaştan önce aldığı yerleri boşaltmış,
Kadeş Şehri Hititlere kalmıştır.
Kadeş Barış Antlaşması sırasında orduda çıkan bir isyanda, Muvattalli
öldürülmüştür. Antlaşma, onun yerine geçen III. Hattuşili tarafından
imzalanmıştır. (M.Ö.1269) Bu antlaşma dünya tarihinde eşitlik ilkesine
dayanan en eski antlaşmadır. Antlaşma çivi yazısıyla gümüş plakalar üzerine
Akadca olarak yazılmıştır. Ayrıca Kralın mührünün yanında Kraliçenin mührü
de vardır.
Bu antlaşmanın gümüş levhalara kazınmış olan asıl metinleri kayıptır.
Mısır’da tapınakların duvarlarına kazınan antlaşmanın bir nüshası da,
Boğazköy (Boğazkale) kazılarında kil tablet olarak bulunmuş olup Istanbul
Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
Kadeş antlaşmasının Hattuşa’da bulunan çivi yazılı tabletinin
büyütülmüş kopyası New York’ta Birleşmiş Milletler Binasında
asılıdır.
Frig Çağı
Hitit Devleti’nin yıkılışından sonra, Anadolu’da 300 yıllık bir
karanlık devir yaşanmıştır. M.Ö. 800 yıllarında Asur kaynaklarında
“Muşki” olarak geçen Frigler, merkezi Gordion olmak üzere
Kızılırmak yayı içindeki bölgede bir devlet kurarak tarih sahnesine
çıkmışlardır. Frigler’ in Çorum bölgesindeki yerleşme merkezleri
Pazarlı, Boğazkale, Alacahöyük ve Eskiyapar’dır. Bu çağın önemli bir
özelliği de, demirin uygarlığa girmesi ve “Demir Çağına“
Frigler’ le başlanmasıdır. M.Ö. 7. yy.’ ın ilk yarısında
Kimmerler tarafından yıkılan Frigler; kültür ve sanattaki etkinliklerini
M.Ö. 330’da Büyük İskender’in Anadolu’yu ele geçirmesine
kadar devam etmişlerdir.
Frig Sonrası
Kimmerlerin Frig devletini yıkmasından sonra Çorum bölgesi İran’da
bir devlet kuran Med’lerin, daha sonra da Pers’lerin
hakimiyetinde kalmıştır. M.Ö. 276’da Galatlar, Çorum ve çevresinde
Hitit ve Frigler’ den sonra en çok iz bırakan devlettir. Roma
İmparatoru Julius Cesar zamanında bölge, Romalıların eline geçmiş ve M.S.
395’te Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra Çorum ve
civarı Bizans İmparatorluğu’nun yönetimine geçmiştir. Bu devirde
Çorum’un adını Yankoniye olarak görmekteyiz.
Çorum Bölgesine Oğuz Boylarının Yerleşmesi ve Türk Egemenliğine Geçiş...
Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah’ ın Danişmend Beyi olan Ahmet Gazi,
Amasya’yı aldıktan sonra Çorum’u da (Nikonya) almak için Çavlı
Beyi görevlendirdi. Çavlı Bey, emirlerinden Karatekin ve Serkes Ahmet Gazi
ile Çorum’a yürüdü ancak, Çorum Tekfuru (yönetici) Nastura’ya
Kastamonu’dan yardım geldiği için Çavlı Bey başarılı olamadı. Bunun
üzerine Melik Ahmet Gazi 30.000 kişilik askeriyle Çorum’a geldi.
Beraberinde Komutanlarından İltekin Gazi’de bulunmaktaydı.
Kastamonu’dan Çorum’a yardım için gelen Bizans kuvvetleri
bozguna uğratılarak şehir kuşatıldı. Melik Ahmet Gazi Nastura’ya,
elçisi Yahya’yı şehri teslim etmesi için gönderdi. Nastur bu teklifi
reddetti. Bir haftalık kuşatmadan sonra Nikonya (Çorum) Şehri 1075 yılında
alındı.
Melik Ahmet Gazi Oğuzlar’ ın Alayunt’lu boyundan Çorumlu
oymağının başı bulunan İlyas Beyi Çorum’a yönetici olarak bırakmış,
İltekin Gazi ile Osmancık’ı almak üzere Çorum’ dan ayrılmıştır.
Çankırı yöresinin fethi için Çavlı ve Karatekin Beyleri görevlendirdi.
Osmancık alındıktan sonra burasını Alayunt boyundan Osman Bey’e
verdi. Osmancık adını bu beyden almıştır.
Kısa zamanda Orta Anadolu’yu Bizans’ın elinden alan Danişmend
Beyliği, Çorum ve çevresini Türk boylarına açarak Anadolu’nun
Türkleşmesine katkıda bulunmuştur. Bu bölgede Oğuz Türkleri yerleştikleri
yerlere boylarının ve oymaklarının adlarını vermişlerdir. Köy, mahalle,
dere, tepe, dağ ve ova gibi bazı yer isimleri Oğuz boylarının adlarını
taşımaktadır. Bayat, Büget, Kayı, Kınık, Salur, Avşar, Bayındır,
Karakeçili, Karaevli, Dodurga verilen boy ve oymak adlarından bazılarıdır.
Anadolu'nun Türkleşmesinde Oğuz Boylarına mensup Türkmenler'in büyük rolü
olmuştur. Bu çerçevede Karadeniz Bölgesi'ne de çok sayıda Oğuz Boylarına
mensup Türkmenlerin yerleştiği görülmektedir. Bu Türk boyları bölgenin hem
fetihlerle, hem de iskanlarla Türkleşmesini sağlamışlardır. Prof. Dr. Faruk
SÜMER'in araştırmalarından yapılan tespitlere göre; XVI. Yüzyılda, Amasya,
Canik (Samsun), Çorum, Karahisar-i Şarki, Kastamonu, Kengiri (Çankırı),
Sivas ve Trabzon sancaklarındaki yer adları incelendiğinde, Yirmidört Oğuz
Boyunun 21’i yerleşmiştir. Bunlar; Kayı, Bayad, Kara-Evlu, Yazır,
Döğer, Todurga, Afşar, Kızık, Beğ-Dili, Karkın, Bayındır, Çavundur, Çepni,
Salur, Eymür, Ala-Yundlu, Yüreğir, İğdir, Büğdüz, Yıva ve Kınık boylarıdır.
Bölgede bu boylara ait 268 yer adı bulunmaktadır.
Kıyı şeridi başta olmak üzere, Karadeniz Bölgesi'nin Türkleşmesinde
özellikle ÇEPNİLER önemli roller oynamışlardır.
Anadolu'nun fethinden sonra bölgeye yerleşen Türklerin Çorum bölgesini yurt
ve otlak olarak kullandıkları kayıtlardan anlaşılmaktadır.
Bölgede en çok köy ve yer adı bırakanlar Bayat, Eymir, Kargın, Yapar ve
Çavuldur boylarıdır.
Danişmend Beyliği Zamanında Çorum
Danişmend Ahmet Gazi tarafından Bizans’tan alınan Çorum, Danişmend
Beyliği’nin Sivas koluna bağlıydı. Sonradan merkezleri Niksar
olmuştur. 1174 yılına kadar bağımsız olan Danişmend Beyliği, Anadolu
Selçuklu Sultanı II.Kılıç Arslan tarafından yıkılarak toprakları Anadolu
Selçuklu Devletine katılmıştır.
Danişmendliler zamanında Anadolu’nun büyük bir kısmı Anadolu
Selçukluları tarafından ele geçirilmiştir. Ancak Haçlı ordularının
Ankara’ya yürümesi üzerine, Ankara Emiri olan Fetih Han Çorum
Sancağına çekilmek zorunda kalmıştır.
Anadolu Selçukluları Zamanında Çorum
Çorum’un Anadolu Selçuklu Devleti’nin yönetimine katılması
I.Kılıç Arslan zamanında olmuştur. Haçlılarla Çorum yakınlarında savaş
yapılırken Çorum Beyi olan Obruna’nın Kılıç Arslan’a sığınmış
olduğu ve şimdiki kalenin I.Kılıç Arslan tarafından yaptırıldığı
değerlendirilmektedir.
Çorum’un I. Kılıç Arslan tarafından alınması Danişmendliler ile
aralarının açılmasına neden olmuştur.
I.Kılıç Arslan’dan sonra Anadolu Selçukluları zamanında Çorum giderek
gelişmiş olup, 1200 yılına ait bir tutanakta Camii Kebir (Ulu Camii) Pazar
Camii, Abdi bey Camii Defterdar Camii, Burhan Kethüda Camii ayrıca Süleyman
ağa Kütüphanesi’nin bulunduğu görülmektedir.
II.Gıyasettin Keyhüsrev döneminde (1237-1245) Çorum yönetim bakımından
serleşkerlik (Bölge Komutanlığı) şekline dönüşmüştür.
Bu zamanda Baba İshak ismindeki bir dervişin, Türkmenler arasında taraftar
toplayarak ayaklanması güçlükle bastırıldı. Baba İshak’ ın en yakın
müridlerinden olan Baba İlyas Çorum’daki Türkmen beylerinden olup,
Baba İshak’ın öldürülmesinden sonra Amasya’ ya geçerek
şeyhliğine devam etmiş, yerine oğlu Aşık Paşa (Aşık Ali) geçmiş, daha sonra
Aşık Ali’nin oğlu Elvan Çelebi şeyhliklerini sürdürmüşlerdir.
Moğollar ile Anadolu Selçukluları arasında, 1243 yılında yapılan Kösedağ
Savaşında, Anadolu Selçuklu Devletinin yenilmesi sonucu, Anadolu’da
yeni bir karışıklık dönemi başlamıştır. Bu durum Çorum’u da
etkilemiştir. Karahisar Temürliye sahip olan “Hüsamettin” bu
karışıklıkta Çorum ve Osmancık’a da egemen olmuştur. 1276 yılında
Kunduz bey’in oğlu Emir Celalettin’in Çorum’daki
Moğolları yenerek Çorum ve Amasya’yı almıştır.
Osmanlılar Dönemine Kadar Çorum-
İlhanlı Devletine 1308’ de bağlanan Çorum’da, Moğolların
Anadolu yöneticisi olan Timurtaşın Mısır’a kaçması üzerine Eretna Bey
egemenlik sağlamıştır. Eretna Bey’in ölümünden sonra yedi yaşındaki
oğlu Mehmet Beyliğe getirilirken Kadı Burhanettin buna vasi olmuştur. Kadı
Burhanettin Hükümdarlığını ilan ederek Şahgeldi Paşayı yenmiş,
Çorum’u almış daha sonra Osmancık’ı da ele geçirmiştir. Kadı
Burhanettin Osmanlılara karşı Karamanoğulları ve Kastamonu Emirleriyle üçlü
anlaşma yapmıştır.
Anadolu’da Türk siyasi birliğini kurmak isteğiyle hareket eden
Yıldırım Beyazıt, önce Kastamonu Emiri Süleymanı yenerek Kadı
Burhanettin’den Osmancık’ın teslimini istedi. Bugünkü Kırkdilim
yöresinde yapılan savaşı Kadı Burhanettin kazandı (1392). Bir süre sonra
Yıldırım Beyazıt kendisine taraftar beylerin yardımlarıyla Çorum, İskilip
ve Osmancık’ı ele geçirdi. Kadı Burhanettin Sivas’a çekilmek
zorunda kaldı.
Osmanlı İdaresinde Çorum
Ankara Savaşı sonucunda (1402) Yıldırım Beyazıt’ın kurmuş olduğu
siyasi birlik bozulmuştur. Timur himayesinde Amasya’da egemenliğini
yürüten Çelebi Sultan Mehmet zamanında Çorum, yine Osmanlı yönetiminde
kalmıştır. Bu durum Cumhuriyet yönetimine kadar devam etmiştir. Çelebi
Sultan Mehmet Çorum’da Subaşılık (Komutanlık) kurduğu gibi sık sık
Çorum’u rahatsız eden Köpekoğlu Sülü ve kardeşi Hüseyin’i
öldürtmüş, ayrıca Babaiye tarikatı taraftarlarıyla uğraşmıştır.
Osmanlı birliğini sağlayan Çelebi Mehmet, oğlu II.Murat’ı
Amasya’ya Vali yapmıştır. II.Murat’ın Lalası Biçer oğlu Hamza
Bey’in Çorum’a hizmetleri olmuştur. XVI. yy.’ dan
itibaren Çorum bölgesi Karayazıcı gibi Celalilerin ayaklandığı bir yer
haline gelmiştir.
Milli Mücadele Döneminde Çorum -
Çorum’da Milli Mücadele hareketi üç bölüm halinde açıklanabilir.
19 Mayıs 1919’ dan Önce Çorum
İttihat ve Terakki Partisinin kökü olan Vatan ve Hürriyet Cemiyetinin
kurulmasında Çorum’lu Doktor Mustafa Cantekin’in büyük rolü
olmuştur. Çorum’da İttihat ve Terakki Partisinin kurulmasında
Edebiyat öğretmeni Münüf Kemal, Yüzbaşı Selahattin öncülük etmişlerdir.
I.Dünya Savaşından önce meydana gelen genel karışıklık Çorum’da da
görülmüş Hürriyet ve İtilafçılar Avukat Kamil ve Avukat Sabit öncülüğünde
faaliyete geçmişlerdir. Bu zamanda İttihat ve Terakki Partisi
dağılmıştır.
19 Mayıs 1919’dan 23 Nisan 1920’ye Kadar Geçen Olaylar
Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıktığı sırada ülkenin
içinde bulunduğu karışık ortam Çorum’da da yaşanmaktaydı. Bu zamanda
Çorum Ankara’ya bağlı bir sancaktır. Bu sancağın yönetiminde Ankara
Valisi olan Muhiddin Paşa’ya bağlı Samih Fethi bulunmaktaydı. Padişah
taraftarı olan bu kişiler Milli Mücadele hareketine cephe almışlardı.
Atatürk, Ali Fuat Cebesoy’u görüşmek üzere Havza’ ya davet
etti. Ali Fuat Cebesoy, Sungurlu - Çorum - Merzifon yolunu uygun görerek
16-17 Haziran’ da Çorum’a gelmiş ve burada misafir olmuştur.
Onu takip ederek Çorum’a gelen Ankara Valisi Muhiddin Paşa,
Muhtasarrıf Samih Fethiyle görüşerek Ali Fuat Cebesoy’u tutuklamak
istemiş ancak başarılı olamamıştır.
Atatürk Erzurum Kongresini yaptıktan sonra, kongre yapmak üzere
Sivas’a geldiği sırada, Çorum’da bulunan Samih Fethi bir takım
engellemeler yapmak istemişse de başarı gösterememiştir. Çorum Sancağından
Sivas Kongresine katılmak üzere, Mehmet Tevfik Efendiyle Çorum Lisesi
Fransızc a Öğretmeni olan Dursun Bey temsilci olarak gönderilmiştir.
Cumhuriyetin İlanına Kadar Çorum’da Geçen Olayların Ana Hatları
Gazi Mustafa Kemal’ in her sancaktan beş kişi seçilmesine dair
genelgesine uyularak Çorum’dan seçilen beş kişi, ilk T.B.M.M.’
ni kurmak üzere Ankara’ya gönderildiler. Bu sırada Çorum’a
Mutasarrıf Vekili olarak Haymana Kaymakamı Cemal Bey atanmış ve
Çorum’a gelişinden bir gün sonra Ankara’da T.B.M.M.
açılmıştır.
Milli Mücadele hareketinin başlangıcı ve en zor zamanında Çorum bir
taraftan Çapanoğullarının, öte yandan Pontusçuların tehdidi altında
bulunuyordu. Çorum halkının Milli Mücadele hareketine bağlılığı sayesinde,
Çapanoğulları isyanı daha fazla genişlemeden söndürülmüştür.
Çorum Milli Mücadelede en çok şehit veren illerden olup, merkez ve
ilçelerinden İstiklal Savaşına katılan 1510 kişi İstiklal Madalyası ile
onurlandırılmıştır.
COĞRAFİ KONUM
Çorum ili; Orta Karadeniz Bölümünün iç kısmında yer almaktadır. Doğuda
Amasya, güneyde Yozgat, batıda Çankırı, kuzeyde Sinop, kuzeydoğuda Samsun,
güneybatıda Kırıkkale ile çevrilidir.
Yüzölçümü 12.820 km² dir.
Enlem ve boylam değerlerine göre ise; 34 derece 04 dk. 28 sn. doğu
boylamları ile 39 derece 54 dk.20 sn. kuzey enlemleri arasında yer
almaktadır.
Deniz seviyesinden ortalama yüksekliği (rakımı) 801 m.dir. Ankara' ya 244,
İstanbul' a 608, Amasya' ya 92, Sinop' a 294, Samsun' a 172, Tokat' a ise
188 km. mesafededir.
İlçelerin İl merkezine uzaklıkları ise; Alaca 50, Bayat 83, Boğazkale 84,
Dodurga 45, İskilip 55, Kargı 116, Laçin 30, Mecitözü 37, Oğuzlar 84,
Ortaköy 56, Osmancık 61, Sungurlu 70 ve Uğurludağ 66 km'dir.
Fiziki Coğrafya
Jeolojik Yapı
Bölgenin jeolojik yapısında iki ana kütle (kayaç) grubu göze
çarpar.Bunlardan birincisi “Metamorfik seri” (başkalaşmış
kayaçlar), ikincisi ise, “Tortul Kütleler” dir. İlin asıl
jeolojik karakterini 3. jeolojik zamanın sonları ile 4. jeolojik zamanda
meydana gelen oluşumlar meydana getirmektedir.
Bununla birlikte, jeolojik devirlerden ilkel zaman olarak bilinen Arkean ve
Prekambrien devirlerine ait Çorum Merkez İlçe, Alaca, İskilip, Osmancık,
Mecitözü ve bilhassa Kargı ilçelerinde çeşitli metamorfik (başkalaşım)
topraklarına rastlanılmıştır. Özellikle 3. jeolojik zamanın kütlelerinden
olan jips (kireçtaşı) ve kayatuzu yatakları ile karbon miktarı % 75 kadar
olan zengin linyit kömürü yataklarına (Osmancık, Dodurga yöresinde 30
milyon ton rezervinde ayrıca Alpagut-Zambal-Karakaya-Ayva ve Ovacık
Köyünde) rastlanmaktadır. Yine bu zamanın püskürük kütlelerinden olan
Trakit, Granit, Bazalt ve Andezit gibi kütle arazisine de Çorum merkez
ilçesinde, Kargı, Sungurlu, Alaca, Mecitözü, Osmancık ve İskilip
ilçelerinde rastlanmaktadır. Tortul kütlelere ise ilin çoğu yörelerinde
rastlanmaktadır.
Çorum; Alp-Himalaya Orojenezi (Dağ oluşumu) olarak bilinen sistem
içerisinde yer alan K.A.F. (Kuzey Anadolu Fay Hattı) üzerinde yer
almaktadır. K.A.F. il merkezinin 20 km. kuzeyinden geçmektedir.
Yeryüzü Şekilleri
Dağlar
İl sınırları içerisinde bulunan dağlar, genel olarak yüksek sayılmayacak
niteliktedir. Ortalama yükseltileri 1500 m. dolayındadır. Bunlar Orta
Karadeniz Bölümündeki Canik Dağları ile Ilgaz ve Küre Dağlarının başlangıç
noktalarını teşkil eden silsileler şeklinde güneye doğru (Bozok Yaylasına)
gittikçe alçalırlar. Yükseklikleri 1000-2000 m. arasında değişen tepeleri
ile bir taraftan Kızılırmak vadisi kıyılarında, diğer taraftan
Yeşilırmak’ın Çekerek Suyu kıyılarında uzayıp giderler. Çorum
dağlarının yüksek kısımları İskilip-Osmancık ve Kargı ilçeleri toprakları
üzerindedir.
Merkez ilçenin kuzeyinde Eğerci Dağ sıraları, Batı yönde Alagöz ve
Kösedağları yer alır. Bu iki dağ sıraları arasında Kırkdilim Boğazı
bulunmaktadır.Güneyde uzanan Dört Tepe silsileleri güneydoğuya doğru
uzanarak Mecitözü ve Ortaköy ilçesindeki Karadağ silsileleri ile birleşir.
Aynı şekilde ilçenin güneyinde ve güney batısında uzanan dağ sıraları,
Sungurlu ilçesi içindeki Kartal Dağlarına kadar uzanmaktadır.
Osmancık ilçesindeki Kızılırmak Vadisi boyunca uzanan Çal ve Ada Dağları;
Kargı ilçesi sınırları içinde devam ederek Çorum’un en yüksek
dağlarından olan Kös Dağlarındaki Erenler Tepesine (2097 m.) ulaşır.
Aynı dağ sıralarının güneyinde İskilip ilçesinin Teke Dağı, Kavak Dağı, Göl
ve Deveci Dağları ile Çakarözü Dağlarını meydana getirdiği
görülmektedir.
Çorum İlinde Yüksekliği 1.700 m. yi Aşan Dağlar ;
Dağın Adı Yüksekliği (m) :
Erenler Tepesi (Kargı’da Kös Dağı Üzerinde )
2.097
Türbetepe (Kargı’da)
1.981
Karatepe (Mecitözü’nde)
1.846
Kırklardağı (Mecitözü’nde)
1.791
Kösedağı (Çorum’da)
1.750
Dedeçal (Osmancık’ta)
1.730
Kartaltepe (Sungurlu’da)
1.700
Tekedağı (İskilip’te)
1.700
Ovalar
Çorum Ovası
Merkez İlçenin üzerinde, 780-800 m. yüksekliğindedir. Üzerinde
Bayat-Ömerbey–Deliler-Gürcü-Elemin-Sarmaşa-Buluz-Celilkırı ve
Yaydiğin Köyü toprakları bulunmaktadır. Ovanın doğu ve kuzey yönlerinde fay
hatları vardır.
Bozboğa Ovası
Merkez İlçeye bağlı
Bozbuğa-Yenice-Çayhatap-Sarimbey-Kadıkırı-Ahilyas-Harzadın-Abdalata-Büğdüz
köyleri bulunmaktadır. 800-820 m. yüksekliğindedir.
Ovasaray Ovası
Çorum’a 10-12 km. uzaklıkta,
Ovasaray-Kayı-Boğabağı-Maza-Sarta-Üyük-Karapınar ve Karacaköy toprakları
vardır. 700-800 m. yüksekliğindedir.
Hüseyin Ovası
Alaca İlçesini ve çevresini oluşturur. 725-875 m. yüksekliğindedir.
Dedesli Ovası
Merkez İlçe’ye bağlı Dereköy-Eskiören-İğdeli ve İskilip İlçesine
bağlı Tombuşoğlu Çiftliği bölgelerinden oluşur.
Taybı Ovası
İskilip-Sungurlu arasında 550-560 m. yüksekliğindedir.
Mecitözü Ovası
Mecitözü İlçe Merkezi ve civar köyleri bulunmaktadır. 950 m.
yüksekliğindedir.
Osmancık Ovası
Osmancık İlçe merkezinin bulunduğu Kızılırmak’ın iki yakasında,
300-350 m. yüksekliğindedir.
Düvenci Ovası
Çorum-Merzifon yolu boyunca uzanan 900 m. yüksekliğinde bir ovadır.
Vadiler
Kızılırmak, Yeşilırmak ve kolları, Çorum İlinden geçerken birçok vadiler
oluşturmuşlardır. Başlıcaları şunlardır;
Sıklık Boğazı
Çorum-Samsun yolu üzerinde, 7 km. uzunluğundadır.
Hatap Vadisi
Hatap Çayı’nın geçtiği yerde, 16 km.dir.
Harami Vadisi, Dana Boğazı
Seydim Ovası ile Dedesli Ovasını birleştirir. 6,5 km.dir.
Kırkdilim Vadisi
Çorum-Osmancık-Kargı bağlantısı konumundadır.
Sacayak Vadisi
Çorum Çat Suyunun Cemilbey’e geçtiği yerdedir.
Hışır Vadisi
Alaca Suyunun Çat Suyuna karıştığı yerdedir.
Akarsular
Çorum İlindeki akarsular, sularını ülkemizin iki önemli akarsuyu olan
Kızılırmak ve Yeşilırmak Havzalarına boşaltırlar.
Kızılırmak Havzası
Kızılırmak’ın Çorum İlinden geçen kısmı 182 km.dir. Bu geçiş yerleri
Bayat, İskilip, Merkez ilçe, Osmancık, Kargı İlçeleri ve köyleridir.
Yeşilırmak Havzası
Çorum Merkez İlçe’nin büyük bir kısmı, Alaca İlçesi, Mecitözü ve
Ortaköy İlçelerindeki çay ve dereler, Yeşilırmak’ın önemli bir kolu
olan Çekerek Irmağına bu havzada dökülür.
Çorum Çat Suyu (82 km)
Derinçay adını da alan bu su, Eğerci dağından ve Köse Dağından inen dere ve
çayların birleşmesinden oluşur. Çomarbaşı ve Sıklık Derelerini de alarak il
merkezinin 3 km batısından geçer. Güneyde Yılgınözü ve Hatap Deresi ile
birleşir, Ahilyas derelerini de alır ve bundan sonra Çorum Suyu olur.
Alaca’dan gelen Budaközü ile birleşince de Çorum Çat suyu olur.
Mecitözü İlçesi ve köylerinden geçerek, Amasya ili sınırlarında
Çekerek’le birleşir.
Mecitözü Çayı
Kırklar Dağından doğar, ilçe merkezine yakın olarak (1-1,5 km) geçtikten
sonra Amasya topraklarında Çorum Çat Suyu ile birleşir.
Çekerek Irmağı
Ortaköy İlçesi ve topraklarının az bir kısmını sular, Amasya İli
sınırlarına geçer.
Barajlar
İlde D.S.İ. ve Köy Hizmetleri tarafından yapımı tamamlanmış ve devam eden
çok sayıda büyüklü küçüklü baraj ve göletler bulunmaktadır.
D.S.İ Tarafından Hizmete Açılmış Baraj ve Göletler
Çomar Barajı
Merkez İlçede 1974’de başlanmış 1979’da tamamlanmış, önce
sulama amaçlı düşünülmüş, sonra içme suyu temini için kullanılmış, ayrıca
mesire yeri özelliğindedir.
Alaca Barajı
Alaca Büyük Söğütözü Köyünde, 1984’de yapılmış, 1500 ha. sulama
kapasitelidir.
Yenihayat Barajı
Çorum – Ankara karayolu üzerindeki Yenihayat köyünde, Çorum’ a
içme suyu temini amacıyla a yapılmıştır.
Ahmetoğlan Göleti
Merkeze bağlı Ahmetoğlan Köyünde 1962 yılında yapılmış, 30 ha. sulama
kapasitelidir.
Evci Yeni Kışla Göleti
1970 yılında yapılmış 53 ha. sulama kapasiteli.
Seydim-1, Seydim-2 Göletleri
Seydim Köyünde 1973 –1976 yıllarında yapılmış içme suyu amaçlı
kullanılmaktadır.
İnegazili Göleti
Sungurlu İnegazili Köyünde 1975 yılında yapılmıştır.
Alacahöyük Göleti
1976 yılında yapılmış, 35 ha. sulama kapasiteli.
Pınarlı Göleti
Ortaköy Pınarlı Köyünde 1977 yılında yapılmış 50 ha. sulama kapasiteli.
Geven Göleti
Alaca Geven Köyünde 1975 de yapılmış, 23 ha. sulama kapasiteli.
Aksu Göleti
Kargı Gölköy civarında, 1983’te yapılmış 39 ha. sulama kapasiteli.
Bitki Örtüsü
Çorum İlinin güney bölgesinin doğal bitki örtüsü bozkırdır (step). İlkbahar
yağışları ile birlikte yeşerirler, sonbaharda kururlar. Bunlara örnek:
Papatya, gelincik, deve dikeni, köy göçeren dikeni, çakır dikeni, kangal
otu, sığır kuyruğu, yavşan otu, geniş yayılma alanı bulmuştur. Akarsu
boylarında ise söğüt ve kavak çeşitlerine rastlanır.
Alaca, Sungurlu, Ortaköy ve Mecitözü’nün yüksek kesimlerinde meşe,
ardıç ve karaçam ağaçlarına rastlanır. İlkbahar ile birlikte çiğdem, yabani
sümbül, yabani lale çiçekleri de görülür.
İlin kuzeyindeki ilçelerde ise meşe ormanları ve iğne yapraklı ormanlara
rastlanır.
Deniz seviyesinden 1000-1200 m yüksek olan bölgelerde meşe, kızılcık,
yabani erik, elma, alıç, yabani gül yaygın olarak görülür.Hacıhamza
çevresinde seyrek olarak ıhlamur ağaçlarına rastlanır.
Kargı, İskilip, Osmancık, Bayat ilçelerinde sarıçam, karaçam, köknar,
kızılçam ağaçları görülmektedir.Toplam ormanlık ve fundalık alan 365.208
ha. olup İl yüzölçümünün % 28 ‘ i kadardır.
İklim
Yağış ve Sıcaklık
Çorum İli, Karadeniz ikliminden İç Anadolu iklimine geçiş bölgesinde
bulunmaktadır. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlıdır. İlin
kuzey bölgesinde yer alan Kargı, Osmancık, İskilip, Laçin, Dodurga, Oğuzlar
ve Bayat İç Karadeniz geçiş ikliminin etkisinde kalan ilçelerdir. Çorum
Merkez İlçe, Sungurlu, Alaca, Boğazkale, Ortaköy, Mecitözü ve Uğurludağ
İlçeleri İç Anadolu step iklimi özelliklerini gösterir.
1929 yılından bu yana yapılan meteorolojik ölçümler sonucunda yıllık
ortalama yağış miktarı İl Merkezinde 423,0 mm.tesbit edilmiştir.
İl Merkezi’ nin yıllık ortalama sıcaklığı 10,7º dir. En yüksek
sıcaklık 2000 yılının Temmuz ayında 42,7 Cº, en düşük sıcaklık 1985 yılının
Şubat ayında -27,2 Cº olarak ölçülmüştür. Temmuz ve Ağustos ayları en sıcak
aylardır.
Rüzgârlar
İl genelinde yaz mevsiminde öğleden sonra başlayarak gece saat 22’ ye
kadar esen poyraz etkilidir. Bazen ters yel de denen sıcak ve kavurucu bu
rüzgâr tarım alanları için zararlıdır. Kışın kuzeyden yıldız rüzgârı,
İlkbaharda güneybatıdan lodos rüzgarı eser. Bu rüzgarlar bol yağış ve kimi
zaman da dolu yağmasına neden olur. Sonbaharda genellikle sakin bir hava
gözlenir. Halk arasında bu aylara sağır aylar adı verilmiştir.
DOĞAL AFETLER
Çorum İli Kuzey Anadolu Fay Hattının etki alanı içinde yer alması ve
jeolojik yapısı nedeniyle sık sık doğal afetlere maruz kalmıştır.
1075 Çorum’un Bizans’tan alındığı yıl olmuştur.
1446 Çok şiddetli olmuştur. Danişmend Depremi de denilir.II. Beyazıd
zamanında olan bu deprem, 40 gün aralıklarla devam etmiş, Çorum çok zarar
görmüştür. Bu depreme “KÜÇÜK KIYAMET” adı da verilmiştir.
1514 Çok şiddetli bu depremde, Çorum’un yaklaşık üçte biri harap
olmuştur. Halkın bir kısmı başka yerlere göç etmiştir.
1543 30 kadar evin yıkıldığı bilgisi vardır.
1559 Gülabibey Camii’nin yıkıldığı ve şehrin zarar gördüğü
bilinmektedir.
1579 Çorum çok zarar görmüştür.
1793 Çorum büyük yıkıma uğramıştır.
1800 Şehir çok zarar görmüş, 800 kişi başka yerlere göç etmiştir.
1824 Büyük zarar veren bir depremdir.Halk uzun süre çadırlarda
kalmıştır.
1908 Uzun süre devam etmiş, büyük hasar bırakmıştır.
1939 Erzincan merkezli olan bu deprem, Çorum’da da etkisini
göstermiştir.
1943 27 Kasım 1943 Cumartesi günü akşamı olan bu depremde 618 kişi ölmüş,
217 kişi yaralanmıştır.
1996 Birbiri ardına kısa aralıklarla meydana gelen 5.6 ve 5.4 şiddetindeki
depremlerde can kaybı olmamıştır.
SANAYİ ve TİCARET
GENEL EKONOMİK DURUM
Bölge ölçeğinde gördüğü işlevler açısından ne tam kentsel, ne de tam kırsal
nitelikler gösteren Çorum, yerleşmelerin bölgesel kademelenmesinde üst
kademedeki tüketici büyük kent ile alt kademedeki kırsal yerleşmeler
arasındaki ilişkiyi sağlayan, kırsal alandan elde edilen artı ürünün
toplandığı, tüketici merkeze iletildiği bir ara merkez ve bir “Pazar
yeri” durumundadır.
Dericilik
20. yy. başlarında Çorum tabakhanelerinden elde edilen deriler Kayseri,
Yozgat, Merzifon, Samsun ve Amasya’ ya gönderilmektedir. Kent dışına
satılan deri türleri kösele ve sahtiyandır. Bu tarihlerde Çorum’ daki
tabakhanelerin sayısı 73 tür.
Dokumacılık
19. yy. da ve 20. yy. başlarında Çorum bölgesinde işlenmiş mal üretimine
ilişkin en önemli faaliyet kollarından biri de dokumacılıktır. Bu faaliyet
konutlarda sürdürülmekteydi. 1907 tarihli Ankara Vilayeti Salnamesindeki
bilgilere göre, Çorum’da yaklaşık 2000 dokuma tezgahı bulunduğu,
dokunan çeşitler arasında iyi kalitede çamaşırlık bez, İran ve Tosya
taklidi şal kuşak, yünden yapılmış aba, siyah şalvarlık kumaş, kilim ve
seccade sayılmaktadır.
Çorum’da dokumacılığın aile üretimi ölçeğinde ve geleneksel
yöntemlerle 20. Yüzyıl ortalarına kadar sürdüğü, 1940 yılında şehirde 486
tezgah olduğu bilinmektedir.
Bakırcılık ve Demircilik
19. yy. da Çorum’da işlenmiş mal üretim kollarından diğer ikisi ise
bakırcılık ve demirciliktir. Her iki üretim kolunun esnaf çarşıları
biçiminde ayrı sokaklar üzerinde, birbirine oldukça yakın konumda yer
seçtikleri bilinmektedir.
EKONOMİK ALTYAPI VE ORGANİZASYON
Çorum Organize Sanayi Bölgesi
Sanayinin uygun alanlarda yapılanmasını sağlamak, şehirleşmeyi
yönlendirmek, çevre sorunlarını önlemek, bilgi ve bilişim teknolojilerinden
yararlanmak, imalat sanayi türlerinin belirli bir plan dahilinde
yerleştirilmeleri ve geliştirilmeleri amacıyla tasdikli arazi parçalarının
gerekli alt yapı hizmetleri ile ve ihtiyaca göre tayin edilecek sosyal
tesisler ve teknoparklarla donatıp planlı bir şekilde ve belirli sistemler
dahilinde, ucuz bedelle sanayici için arsa tahsis etmek amacı ile Organize
Sanayi Bölgeleri kurulmaktadır.
Çorum Organize Sanayi Müteşebbis Heyeti; Çorum İl Özel İdaresi, Çorum
Belediyesi, Çorum Ticaret ve Sanayi Odası ve ÇOSİAD tarafından
oluşturulmuştur.
Çorum OSB 1977 yılında kurularak, 1980 yılında altyapı inşaatlarına, 1986
yılında da arsa tahsislerine başlamış olup, toplam 437 ha. alanda Mevcut
Bölge ve Tevsii Alan bulunmaktadır.
Mevcut bölgede 260 ha. alan üzerinde 85 adet sanayi parseli bulunmaktadır.
Bunlardan 79 adedi sanayicilere tahsis edilmiş olup, 6 adet parsel boştur.
Halen 41 sanayi tesisi çalışmaktadır. 18 sanayici ise proje hazırlama ve
inşaat safhasındadır.
Mevcut bölgedeki firmalar genelde orta ölçekli olup, ağırlıklı olarak,
makine, gıda, yem, tel-metal, plastik-alüminyum alanlarında faaliyet
göstermektedirler. Bölgede 2500 işçi istihdam edilmektedir.
Çorum OSB Tevsii Alanda 69 adet sanayi parseli bulunmaktadır.
Faaliyette bulunan firma sayısı ile tükettikleri elektrik miktarına ilişkin
verilere bağlı olarak, 1977 yılından bugüne kadar, üretim ölçeğinin
büyüdüğü görülmektedir.
Bölgede üretimde olan tesisler aylık 30.000 ton su, 1.750.000 KWh elektrik
tüketmektedirler.
DİĞER SANAYİ BÖLGELERİ
Küçük Sanayi Siteleri
1- Çorum Küçük Sanayi Sitesindeki işyeri sayısı (Oto parçacılar dahil) 708
olup, İşyerlerinin bölünmesi sebebiyle bu sayıya 156 işyeri daha
eklenmiştir. Sitede toplam işyeri sayısı 864 ise de bunlardan 758’i
faal 106’sı boş bulunmaktadır.
2- Sungurlu Küçük Sanayi Sitesinde 268 işyerinin tamamı faaldir.
3- İskilip Küçük Sanayi Sitesinde 213 işyerinin tamamı faaldir.
4- Osmancık Küçük Sanayi Sitesinde 138 iş yeri mevcuttur.
İnşaatı Devam Eden Küçük Sanayi Siteleri
1- Alaca Küçük Sanayi Sitesinde 86 işyeri mevcuttur. Site inşaatının fiziki
ve nakdi gerçekleşme oranı % 99 olup, çevre düzenlenmesi devam
etmektedir.
2- Bayat Küçük Sanayi Sitesinde 68 işyerinin fiziki ve nakdi gerçekleşme
oranı % 36.4 dür.
3- Kargı Küçük Sanayi Sitesinde 100 işyerinin fiziki ve nakdi gerçekleşme
oranı % 99 olup, çevre düzenlenmesi devam etmektedir.
ÇORUM’ DA ODALAR VE DERNEKLER
Çorum Ticaret ve Sanayi Odası
Çorum Ticaret ve Sanayi Odası 1910 yılında kurulmuştur. Cumhuriyetten önce
Çorum’da 50 kadar tüccar Ticaret ve Sanayi Odası’na kayıtlı
idi. Bu dönemde oda yıllık aidatları topluyor, tüccar kefaletlerini tasdik
ediyordu.Cumhuriyetin ilanından sonra 1927-1928 yıllarında 400 tüccar, 1300
esnaf Odaya kayıtlıydı.Çorum Ticaret ve Sanayi Odasına, 2003 yılı
itibariyle faaliyet gösteren 2.956 üye kayıtlıdır.
Çorum sanayisi ve ticaretinin gelişimine büyük katkı sağlayan imalata
dayalı tüm sektörlerle birlikte, ticaret ve tarım da önemini korumaktadır.
1997 yılı verilerine göre, Çorum GSYİH’ sının % 31’ini ticaret,
% 24.5’ini tarım, % 13,9’ini ulaştırma ve haberleşme, %
10.2’sini sanayi oluşturmuştur. Çorum GSYİH’ sı içinde önemli
payı ticaret (özellikle toptan perakende ticaret) almaktadır.
Ticaret Borsası
Ticaret Borsaları, Borsaya dahil maddelerin alım ve satımı, fiyatlarının
tespit ve ilanı işleriyle meşgul olan, alıcı ve satıcıların belli bir
zamanda bir araya gelerek, genellikle malın numunesine ve tipine istinaden
büyük çapta alım ve satım yapan ve dolayısıyla arz ve talebin belli yer ve
zamanda karşılaşması ile gerçek piyasa fiyatlarının oluşmasına imkan
sağlayan teşkilatlandırılmış pazarlardır.
Çorum Ticaret Borsası 1988 yılında tüzel kişilik kazanmıştır. Önceleri
sadece kotasyona dahil ürünlerin tescilini yapan Borsa, 03.08.2000
tarihinden itibaren spot borsacılığına başlamıştır. Hububat alanında Borsa
Satış Salonuna sahiptir. Borsada; hububat ve bakliyat, yumurta ve çeşitli
gıda, kasap, celep, besi, deri, bağırsak, hububat mamulleri, leblebi ve
kuruyemiş meslek mensuplarının oluşturduğu beş farklı alanda ihtisas
komisyonu bulunmaktadır. Borsa, Ticaret Borsası bulunmayan Kastamonu,
Amasya gibi İllere de hizmet yapmaktadır. Ticaret Borsasına kayıtlı 470 üye
vardır.
Çorum Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği
Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği 1952 yılında kurulmuştur. Çorum Esnaf
ve Sanatkarlar Odaları Birliği Merkezde 23, İlçelerde 28 olmak üzere 51
adet esnaf ve sanatkar odası, 370 Yöneticisi, sicile kayıtlı 39.620
üyesiyle, İl düzeyinde yaygın bir örgütlenmeye sahiptir.
Taş ve Toprağa Dayalı Sanayi
Tuğla ve kiremit üretiminin dışında ateşe dayanıklı tuğla, seramik, yer
karosu, mermer, torbalanmış hazır kireç ve hazır beton tesislerinde üretim
yapılmaktadır.
Makine Sanayi
Un, tuğla ve kiremit fabrikaları makinelerinin bakım ve onarımı ile uğraşan
firmalar zamanla imalata yönelmiştir. Günümüzde un, yem ve tuğla kiremit
fabrikalarını kurabilen firmalar ortaya çıkmıştır.
Madencilik
Çorum İli yeraltı kaynakları bakımından zengin değildir. Ancak, kayda değer
olarak linyit kömürü, alçı taşı (Jips), kalker, kalsit, tras taşı,
krom,bakır, demir ve mermer gibi maden ve mineral yatakları mevcuttur.
Özellikle kömür işletmeleri Osmancık, Bayat, Dodurga ve İskilip ilçelerinde
toplanmıştır. Toplam kömür üretimi 2002 yılında 68.493 tondur.
Leblebi Üretimi
Çorum' un sarı leblebisi kuru nohuttan yapılır. Nohutun leblebiye dönüşmesi
için bir buçuk aylık bir zaman gerekir. Tarihi dükkanlarda, tek kavrumluk
leblebiler çuvallardan tenekelere, oradan leğenlere doldurulur. Odun ateşi
ile yeterli sıcaklığa ulaşan fırına aktarılan leblebiler son kavurmadan
sonra tekrar çuvallara doldurularak satışa sunulur. Leblebinin acılı, tuzlu
veya karanfilli çeşitlere dönüşmesi, son kavurma aşamasında
gerçekleşir.Yaklaşık olarak yıllık 2.000 ton leblebi üretilerek yurt içine
satılmaktadır.
TİCARİ HAYAT
İş Hayatı İle İlgili Göstergeler
Şirketler
İl’de 2002 yılı itibariyle 346 anonim şirket,1455 limitet şirket,46
kollektif şirket,3 holding mevcuttur.
Kooperatifler
İl Sanayi ve Ticaret Müdürlüğünün denetiminde 275 kooperatif bulunmaktadır.
Bu miktarın 184 ‘ü konut yapı kooperatifi, 26’sı toplu iş yeri
ve küçük sanayi sitesi kooperatifi, 34’ü motorlu taşıyıcılar
kooperatifi, 11 tüketim kooperatifi, 10’u Esnaf kefalet kooperatifi,
1’i Esnaf kefalet bölge birlik kooperatifi, 3’ü Küçük sanat ve
temin tevzi kooperatifi, 5’i ise Tarım Satış kooperatifi dir.
Faaliyet Alanlarına Göre Firma Dağılımı ve Hizmet Kuruluşları
Çorum İlinde 3 döviz büfesi, 1 menkul kıymet borsası, 91 sigorta kuruluşu
bulunmaktadır.
İl’de 81 toptan dağıtım firması, 2.200 perakendeci, 453 tüccar ve
komisyoncu olarak toplam 28.766 adet küçük esnaf ve zanaatkar
bulunmaktadır.
İŞGÜCÜ VE ÇALIŞMA
Sigortalar Kurumuna tabi işyeri sayısı 6.000’ dir.
ÇORUM’ DA İSTİHDAM VE İŞSİZLİK
Çorum’da işgücü, işgücüne katılma oranı ve işsizlik oranı aşağıdaki
tabloda gösterilmiştir. Burada görüldüğü gibi Çorum Merkezinde çalışabilir
çağdaki ( 12 ve daha yukarı yaştaki ) toplam nüfus 457.323 kişi, işgücü ise
261.457 kişidir. Buna göre işgücüne katılma oranı % 57 dir. İşgücünün %
94,5 i (247.176 kişi) istihdam halinde iken yaklaşık % 5,4 (14.281)
işsizdir.
Çorum da işgücüne dahil olmayanlar 195.866 kişi olup çalışabilir (12 ve
yukarı yaştaki ) nüfusun % 43 ünü oluşturmaktadır. İşgücüne dahil olmayan
nüfusun belli başlı alt grupları büyüklük sırasına göre ev işleri ile
meşgul olanlar (ev kadınları) öğrenciler, çalışamaz halde olanlar ve
emeklilerden oluşmaktadır.
Bankacılık
Çorum ve ilçelerinde 21’i merkezde olmak üzere toplam 40 adet banka
şubesi bulunmaktadır.
Turizm Aktiviteleri
Çorum’da var olan turizm potansiyelini başta Boğazköy-Hattuşa,
Alacahöyük ve Ortaköy-Şapinuva olmak üzere tarih turizmi oluşturmaktadır.
İlde tarih turizmi yanında; yayla turizmi, av turizmi, kongre turizmi,
trekking ve bisiklet turizmi yapılması için uygun ortam bulunmaktadır.
Hitit dönemine tarihlenen Boğazkale, Alacahöyük ve Ortaköy’deki
tarihi doku ile arkeolojik alan-ların yanı sıra merkez ilçe ve Hacıhamza
Beldesindeki tarihi doku ve önemli eserleri ile Çorum Müzesi, Ortaköy
İncesu Kanyonu, Bayat , Kargı ve İskilip ilçelerinde bulunan yaylalar
İlimizin turizm özelliklerinin başında gelmektedir.
Çorum’da 1834 yılından itibaren başlayan arkeolojik araştırmalar ve
devamında yapılan kazı çalışmaları, Anadolu’da var olan toplumların
yaşamlarına ışık tutmuş, bu toplumlardan Hititlerin yarattığı büyük
uygarlığa başkentlik yapmış Hattuşa ve yanı başındaki Alacahöyük,
Çorum’u Dünya’ya tanıtarak haklı bir üne kavuşturmuştur.
Çorum’da yüzyıldır yapılan arkeolojik kazılar, ilin Hitit
Uygarlığının merke-zinde bulunması nedeniyle son yıllarda yerli ve
yabancılar tarafından yapılan araştırmalar yoğunlaşmış, bunun sonucunda da
yeni arkeolojik kazı alanları açılmıştır. Turizm potansiyeli bulunan bu
alanların yakın zamanda gelecek talepler doğrultusunda turizm arzına
dönüştürülmesine çalışılmaktadır. Ayrıca, bu kazı alanlarında açığa
çıkartılan eserlerin sergilendiği üç Müzesi bulunan Çorum, İl merkezinde
yer alan Çorum Müzesi ile ünik Hitit eserlerinin sergilendiği müze olması
açısından da önemli bir konumdadır. Yeni teşhiri ile göz dolduran müze
yerli ve yabancı ziyaretçiler tarafından beğenilmekte ve ziyaretçi sayısı
her geçen gün artarak üst seviyeye çıkmaktadır.
Kültürel Turizm kriterlerine göre Çorum’daki potansiyele
bakıldığında, mutfak turizminde Çorum, İç Anadolu Bölgesinin damak tadı
özelliğini göstermektedir. Bu konuda çeşit, kalite ve tat açısından yöre
mutfağı Çorum’a gelen ya da gelecek olan yerli ve yabancı turistlerin
ilgisini çekecek düzeydedir.
Çorum, bölgesel olarak Ankara’ya yakın olması nedeniyle çeşitli
seminer, kongre ve bunun gibi faaliyetler açısından fazlaca etkin
olamamıştır. Ancak, 1990 yılından itibaren Uluslararası düzeyde yapıl-maya
başlanılan “Uluslararası Hititoloji Kongresinde” ilde bir
turizm canlılığının olduğu gözlenmiştir. Ayrı-ca. Devam eden 2 adet beş
yıldızlı otel yatırımının bitmesi ile İlimiz tam anlmayla kongre turizmine
hitap edecek konuma gelecektir.
Çorumda son yıllarda “Av Turizminde” bir talep gözlenmektedir.
Yoğun olarak Sungurlu , Çorum ,Osmancık ilçelerine turlar halinde avlanmaya
gelen yerli ve yabancı gruplar görülmektedir. Bu hareketli-lik takip
edilmekte olup, “Av Turizminin” İlde organize bir duruma
getirilebilmesi için yeni avlaklar tespit edilmiş olup , önümüzdeki
yıllarda av turizmi ilimizde iyice canlanmış olacaktır. 2004 yılında av
turizmi için İlimize toplam 70 adet turist gelmiş , ve 14.155 dolar döviz
bırakmıştır.Av turizminin geliştirilmesi amacıyla 4 adet örnek avlak tesis
edilmiş olup , bu avlaklarda öncelikli olarak yaban domuzu avı
yaptırı-lacaktır.Yaban domuzu sayısı ilimizde oldukça fazla olup , avı yurt
dışında büyük talep görmektedir. Talebe göre bu avlakların sayısı
artırılacak ve ilimiz av turizminde ülkemizin en önemli merkezlerinden biri
haline gelecektir.
Son olarak dışarıya göç vermiş olan illerden biri olan Çorum, yaz aylarında
Ankara, İstanbul gibi metropol kentlerin yanında, yurtdışında bulunan
vatandaşların da ailelerini ziyarete gelmeleri ile büyük bir hareket
kazanmaktadır. Özellikle , Kargı İlçemizde yaklaşık bir asırdır yapılan
panayır ve yayla şenlik-lerine katılım oldukça yoğun olmaktadır. Ayrıca ,
yaylalar atlı doğa turizmi , trekking sporları ve karavan turizmi için
oldukça elverişlidir. Yürüyüş sporları için İl Çevre Orman Müdürlüğü ile
beraber parkur alanları , yamaç paraşütü ve bisiklet turizmi için uygun
alanlar tespit edilmiş olup , bu alanlar seyahat acentaları ile irtibata
geçilerek değerlendirilmelidir. İldeki doğal kaynaklar değerlendirilerek ,
Kaplıca Turizmi için gerekli yatırımlar yapılmalıdır.
[tarihinde düzeltildi 11/6/2009 Saat 19:22 Yazar Tukenmez]