|
Member   Cevaplar: 174 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 22/2/2008 Saat 01:21 |
|
|
Siirt adının Sami Dili'nden geldiği öne sürülmektedir. Bazı kaynaklarda
bu adın, Keldani Dili'nden, kent anlamına gelen Keert (Kaa'at) sözcüğünden
kaynaklandığı yazılıdır. Siirt sözcüğü, isim kaynaklarında; Esart, Sairt,
Siirt, Siird gibi çeşitli biçimlerde kullanılmıştır. Süryani'ler kente
Se'erd (yöresel söyleniş biçimiyle Sert) demişlerdir. XIX. yy'da Sert,
Seerd, Sört, Sairt olarak kullanılmış, günümüzde de Siirt biçimiyle
benimsenmiştir.
Diğer bir kaynakta Siirt isminin, kürçeden "Seert" anlamındaki "üç yer"
manasına geldiği söylenir. Siirt adının nereden geldiği konusunda değişik
görüşler vardır. Kadri PERK'in, Cenup Doğu Anadolu Tarihi'nde Siirt, Sert,
Tigra, Mosert; Hüseyin CAHİT tarihi'nde Serad; Şemsettin SAMİ'nin
Kamus'unda Tiğrakert olarak geçmektedir. Ayrıca eski Siirt'in birkaç sırtta
kurulmasından dolayı Türkçe'de sırt kelimesinden türediği de iddia
edilmektedir.
Hernekadar Sami kokenli oldugu soylense de Ermenice Tiğrakert'in halk
agzinda sirasiyla Sigrakert, Sigirt ve sonunda Turkce aksanla Siirt'e
donusmus olmasi gerekir.
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Member   Cevaplar: 174 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 22/2/2008 Saat 01:23 |
|
|
İlin tarihsel gelişimi
SİİRTİN tarih millattan once 5000 lere ulaşir.Siirt, Mezopotamya ve Anadolu
uygarlıklarının kesiştikleri alanda kurulmuştur. Bu yüzden kuzeyinde ve
güneyinde ortaya çıkan uygarlıklar, yörenin kültürel gelişmesinde etkili
olmuştur. Bölgenin dağlık oluşu ve ulaşım imkanlarının yetersizliği,
gelişmiş kentlerin kültür merkezlerinin ortaya çıkmasını engellemiştir.
Yakın zamana kadar Siirt tarihinin İ.Ö. IV.yy. öncesi dönemleri
bilinmemekteydi. 1963 yılında Halet Çambel ve Robert J. Braidwood
başkanlığında kurulan Güneydoğu Anadolu Tarih Öncesi Araştırmaları Karma
Projesi kapsamında, Siirt İli'nde yapılan yüzey araştırmalarında Neolitik,
Kalkolitik, Tunç ve Helenistik, Roma, Bizans-İslam ve Yakınçağ'ı kapsayan
dönemlere ait buluntular ortaya çıkarılmıştır. Günümüzdeki kültürel yapı
Türk-İslam Kültürü'nın etkisiyle biçimlenmiştir.
İ.Ö. 3000 ve 2000'lerde Güneydoğu Toroslar, iki kültür alanını birbirinden
ayırmaktaydı. Güneyde Mezopotamya'da gelişmiş bir tarım kültürü, kuzeyde
ise Doğu Anadolu'nun yüksek yaylasında ilkel tarımcılığa ve hayvancılığa
dayalı, daha yavaş gelişen bir kültür vardı. İki kültürün kesiştiği yerde
bulunan Siirt'te, yayla kültürü özellikleri görülmekteydi.
M.Ö. 3000'lerde yöreye egemen olan Hurri'lerden sonra sırasıyla Hitit,
Urartu, Asur, Med ve Pers'ler de hakimiyet kurmuşlardı.
Siirt'in içinde bulunduğu bölge, göçler nedeniyle etnik ve dinsel inanışlar
yönünden çeşitlilik göstermektedir. Urartular, İskitler, Medler ve Persler,
egemenlik dönemlerinde dinsel inanışlarını da buralara yaymışlardı. Dağlık
alanlarda yaşayan kapalı toplulukların çeşitli din ve tanrıları vardı. İ.Ö.
150'lerden başlayarak yöreye egemen olan Partlar, Arsaklılar, Sasaniler
dönemlerinde İran Tanrıları'nın ve inanışlarının etkisi güçlenmiştir.
Yöreyi etkileyen Roma - Part, Roma - Sasani savaşları, aynı zamanda iki
dinin ve kültürün karşılaşması niteliğindeydi. 300'lerde Hristiyanlık
yayılmaya başladığında Zerduş Dini'ni benimseyen Sasaniler, Yörede
Hristiyan kıyımı yapmışlardır
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Member   Cevaplar: 174 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 22/2/2008 Saat 01:34 |
|
|
İslam Uygarlıkları Dönemi
639'da Elcezire'nin fethi için görevlendirilen İyad bin Ganem, Diyarbakır
yöresini İslam mücahidlerine açtığı zaman Siirt'i de ele geçirmiştir.
Diyarbakır'ın zaptında mühim hizmetleri bulunan Halid bin Velid, Hasankeyf
Savaşı'nda muzaffer olduktan sonra Siirt'e yürümüş, şehrin o zamanki hakimi
Hersolu itaatini arz ederek, şehri teslim etmiştir. Bundan sonra Siirt
Hakimliği'ne, sahabeden Hişam bin Hakem tayin olunmuştur.
661 yılında kurulan Emevi Hilafeti bölge ile birlikte Siirt'i de hakimiyet
altına almıştır. Emeviler'den sonra hilafet makamını Abbasiler ele
geçirmiştir. 10. yüzyılda dağılan Abbasi egemenliğinin yerine, bölgede Kürt
asıllı Mervani hanedanının çeşitli kolları hakim olmuştur. Siirt, 10.
yüzyılın sonralarında yine Bizans'ın egemenliğine girmiş, Malazgirt
Savaşı'ndan kısa bir süre sonra Philaretos adlı Ermeni asıllı bir Bizanslı
tekfurun egemenliğinde kalmıştır. Daha sonra Artuklular'ın eline geçerek
Türk egemenliğine girmiştir.
Dinsel bakımdan bölge ilkin önemli bir "Harici" merkeziydi. 9. yy'dan sonra
Hanbeli ve Maliki mezhepleri aracılığıyla Hanefilik, Mervaniler döneminde
de Şafiilik yayılmaya başlamıştır. Bölgede genel olarak egemen olan mezhep
Şafiilikdir.
Anadolu Selçukluları ve Osmanlı Dönemi
Malazgirt Savaşı'ndan sonra Türkler
Anadolu'ya yerleşmeye başlamış ve çok sayıda bağımsız veya yarı-bağımsız
küçük Türk devletçikleri kurulmuştur. Siirt yöresi, Hasankeyf
Artuklular'ının yönetimindeydi. Artuklu beyleri ve askerleri, Alp, İnanç,
Yağbu gibi Türk adlarını kullanmalarına ve bazı Türk geleneklerini
sürdürmelerine rağmen 12. yüzyılda Arap dilini ve kültürünü benimseyerek
Araplaşmışlardır.
Hasankeyf Artukluları'ndan sonra Siirt'e Eyyübiler, Mardin Artukluları,
Akkoyunlular ve Safeviler egemen olmuştur. Şii olan Safevilerin bölgedeki
egemenliğine karşı Yavuz Sultan Selim, bölgedeki Sünni Kürt beylerinin
desteğini aramış, Kürt kökenli ünlü alim İdris-i Bitlisi'nin yardımıyla
Urmiye Gölü'nden Malatya ve Diyarbakır'a kadar uzanan bölge 1514'te Osmanlı
yönetimine geçmiştir. Bu dönemde Siirt yarı özerk beylerin yönetiminde,
aşiret kültürünün egemen olduğu bir yerdir.
19.yy'ın ortalarına kadar devlete olan bağlılıkları sözde kalan Siirt
Beyleri'nin devlet otoritesine alınması için bu tarihten sonra bir hayli
çaba harcanmıştır. Önce görünüşte Diyarbekir Eyaleti'ne bağlı sancak olan
Siirt, 1894 Vilayet Nizamnamesi ile Bitlis Vilayeti'ne bağlı sancak haline
getirilmiş ve bu tarihten itibaren İstanbul'dan gönderilen kaymakam
vasıtası ile yönetilmiştir.
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Member   Cevaplar: 174 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 22/2/2008 Saat 01:36 |
|
|
19. Yüzyılda Siirt
19. yy. içerisinde Siirt'te meydana gelen en önemli siyasal olay 1894
tarihinde Sason'da meydana gelen Ermeni ayaklanmasıdır. 8 Ağustos 1894'te
Sason'un Şenlik Köyü'nde, Kürtlerin birkaç köyü gasbetmesi ile başlayan
olaylar genişlemiştir. Ermenilerin vergi vermemek ve hükümet memurlarına
pasif direnişte bulunmak üzere daha önceden anlaşmaları da olayların
genişlemesinde etkili olmuştur. Ermenilerin başlattığı bu ayaklanmayı II.
Abdülhamid'in görevlendirdiği VI. Ordu bastırmıştır. 1904'te başlayan
İkinci Sason Ayaklanması da Avrupalı devletlerin müdahalesiyle sona
erdirilmiştir.
1831'de yapılan Osmanlı nüfus sayımı kayıtlarında, XIX.yy'da Siirt
yöresinde Hazo (Kozluk)'nun Diyarbakır Eyaleti'ne bağlı bir hükümet
(yönetimi babadan oğula geçen yarı-bağımsız beylik) olduğu
belirtilmiştir.
Bugün Siirt'in kazalarından biri olan Şirvan (Şirve) ise liva olarak Van
Eyaleti içinde yer almaktaydı. 1897 Vilayet Nizamnamesi, Siirt Livası'nın
Diyarbekir Vilayeti'ne bağlı olduğunu göstermektedir. Siirt Livası'nın,
Merkez kaza, Pevvan (Bervade) ve Garzan (Kurtalan'ın eski yerleşme yeri,
şimdiki Yanarsu Bucağı) olmak üzere toplam 3 kazası vardı.
1877'de Merkez Kaza, Eruh, Şirvan, Rızyan ve Sason'dan oluşan Siirt
Sancağı, Diyarbekir Vilayeti'ne bağlıydı. Siirt, bu yönetsel durumunu
1880'de de korudu. 1892 Devlet Salnamesi, Siirt Sancağının Diyarbekir
Vilayeti'nden ayrılarak, Bitlis Vilayeti'ne bağlandığını ifade
etmektedir.
Eskiden Siirt İli'ne bağlı olan Beşiri Kazası, Diyarbekir Vilayet Merkez
Sancağı'na bağlı kaldı. Bu dönemde Bitlis Vilayeti; Merkez Sancağı, Muş,
Genç ve Siirt Sancakları'ndan oluşmaktaydı. Siirt Sancağı'nın ise, Merkez
Kaza, Şirvan, Eruh, Pervari ve Garzan (Kurtalan) olmak üzere toplam 5
kazası vardı. 1896 Devlet Salnamesi kayıtlarında daha önce Siirt'e bağlı
iken bugün Batman'a bağlı olan Sason Kazası'nın Muş Sancağı içinde yer
aldığı gösterilmektedir. Siirt Sancağı 1892-1896'daki yönetsel konumu
1903'te ve 1916'da da korumuştur. 1918'de Siirt Sancağı'nın yönetsel
konumunda yapılan tek değişiklik, Şırnak'ın ilave edilmesiyle kaza
sayısının 6'ya çıkarılmasıydı.
Milli Mücadele'de Siirt
Siirt, Milli Mücadele Dönemi'nde toprak
ağalığı düzeninin ve aşiret ilişkilerinin egemen olduğu tipik bir
kasabaydı. Siirt'in, Rus tehlikesini atlattıktan sonra, karşılaştığı diğer
bir tehlike de İngiltere idi. İngilizlere ait bir birlik, halka gözdağı
vermek amacıyla Siirt'e gelerek birkaç gün kaldıktan sonra geri çekilmişti.
Siirt, bunun dışında yabancı güçlerin işgaline uğramamıştır.
II. Meşrutiyet Dönemi'nden itibaren Siirt'ten de milletvekili seçilmeye
başlanmış, ilk olarak Abdulrezzak Efendi, 1908-1912 tarihleri arasında
bağımsız milletvekili olarak görev yapmıştır. Daha sonra sırasıyla, Nazım
Bey (Nisan 1912-Ağustos 1912), Şeyh Nasreddin Efendi (1914-1918) tarihleri
arasında görev yapmıştır.
Ardından Siirt'ten Halil Hulki Bey, 12 Ocak 1920'de toplanan Dördüncü Dönem
Osmanlı Meclis-i Mebusan'ında Siirt'i temsil etmiştir.
Anadolu'nun her il ve ilçesinde olduğu gibi Siirt'te de "Müdafaa-i Hukuk
Derneği" kurulmuş, başkanlığına da İl'in eski müftüsü Halil Hulki AYDIN
getirilmiştir. Üyeleri, Ömer ATALAY, Siirt Belediye Başkanı Hamit Bey,
İl'in ileri gelenlerinden Hamza Hilmi, Bekir Sıtkı ve Abdulkerim Bey'lerden
ibaretti. Siirt, Milli Mücadele yıllarında Bitlis Vilayeti'ne bağlı bir
sancaktı. Sancağın, Merkez Kaza dışında 5 kazası vardı. Bunlar; Pervari,
Garzan, Eruh, Şirvan ve Şırnak'tı. Sancağın en kalabalık kazası Siirt
Merkez kazası idi. Bununla birlikte Siirt'in nüfusunda 1890'lardan itibaren
hızlı bir düşüş olmuş, 60.000 dolayında olan kaza nüfusu 1914'te 30.000
civarına inmiş, bu düşme I. Dünya Savaşı Dönemi'nde de devam etmiştir.
Cumhuriyet Döneminde il olan Siirt, 1924'te Beytüşşebap'ın; 1926'da Beşiri
ve Sason'un katılmasıyla genişledi. Ancak Beytüşşebap, 1936'da yeniden il
yapılan Hakkari'ye bağlandı. 1938'de Garzan (Şimdiki ismi Yanarsu)
ilçesinin merkezi Mısrıç'a (Bugün Kurtalan) taşındı ve aynı ilçeye bağlı
Baykan bucağı ilçe oldu. Aynı yıl Sason'a bağlı bucak olan Hazo, Kozluk
adıyla ilçe yapıldı. 1943'te Garzan ilçesinin ve merkezinin adı Kurtalan
olarak değiştirildi. 1957'de Beşiri'nin bucağı olan İluh, Batman adıyla
ilçe yapıldı. 1962'de Pervari ilçesinin Müküs (Şimdiki ismi Bahçesaray)
bucağı, Van'ın Gevaş ilçesine bağlandı. 1990 yılında Siirt'in Batman,
Beşiri, Kozluk ve Sason ilçeleri yeni kurulan Batman iline bağlandı. Aynı
yıl Siirt'in Şırnak ilçesiyle, Eruh'tan ayrılarak ilçe yapılan Güçlükonak
beldesi yeni kurulan Şırnak iline bağlandı ve Merkez ilçeye bağlı Tillo
bucağı Aydınlar adıyla ilçe yapıldı.
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Member   Cevaplar: 174 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 22/2/2008 Saat 01:41 |
|
|
Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde Siirt
Eski tarihçilerin sözlerine göre,
Yezdicert Şah yapısı eski bir beldedir. Hükümdardan hükümdara intikal edip,
sonunda Halife Ömer evladından Abdullah Yezid kavmi elinden fethetmiştir.
921 tarihinde Diyarbekir Valisi ve I.Selim'in Veziri Bıyıklı Mehmet Paşa'ya
Molla İdris'in teklif ve tedbiri ile bu Siirt Han'ı itaat edince, memleket
kendisine ebedi olarak bırakılmıştır. Sonra Han'ın sülalesi yok olunca
Diyarbekir Bey'i, Sancak Merkezi olmuştur. Bey'inin 333.883 akçe hası, 7
zeameti, 133 timarı, aleybeyisi ve çaribaşisi vardır. Kanun üzere
cebelileriyle 800 asker olur. 500 asker de beyinin var. Diyarbekir Valisi
ile memur oldukları sefere giderler.
Komşu Şehir ve Kaleler
Batısında Diyarbekir Kalesi dört konak
mesafededir. Yine batıya yakın Mardin üç konaktır. Yine batı ile güneş
arasında da 2 menzil mesafede Hasankeyf Kalesi vardır. Güneyinde dört
merhale bir Cezire Şehri vardır. Doğusunda Kefere Kasabası bir konak
yakınlıktadır. Musul, doğusunda ve Siirt, Musul'un batısındadır
Siirt'in Yapısı ve Yeri
Bu şehir içinde ahşap bina az olup, hepsi
kargir, güzel kubbelerle yapılmış, mamur ve süslüdürler. Evvela Bey Sarayı
çeşitli sofralarla, içi ve dışı nice odalarla bağ ve bahçelerle süslüdür.
Bitlis Hanı Abdal Han'ın sözüne göre yapılış tarihi Öksüz Burcu üzerinde
olup, Bey'i Zühre-i Türabi'de bulunmuştur. Buğday ve pirinci, ful ve maşı,
kırmızı havucu, tulga aşı çok meşhurdur. Beyaz ekmeği, levaşe denilen
yufkası ve köftesi, çeşitli meyveleri, inciri, battım denilen fıstığı dağı
ve taşı süsleyip her tarafa sevk edilir.
Bu şehri gezip görerek arkadaşlarımızla kuzeye yol alıp, Kefre-i Şirvan
Kasabası'na geldik. Bu da Kefre-i Zaman gibi Kefre-i Şirvan'dır Halk
dilinde "Kefere" derler. Bu yerde Diyarbekir Eyaleti son bulup bu kefre
bölgesi, Van Eyaleti dahilinde ve Şirvan Hakimi idaresinde düz ve geniş bir
arazide bağlı ve bahçeli, akarsulu, mamur cami ve medreseli, han, hamam,
çarşı ve pazarlı mamur bir kasabadır.
Buradan yine kuzeye giderek Maden Kasabası'na geldik. Burada maden bol
olduğundan, adına Maden Şehri derler. Kurucusunu bilmiyorum. Bu da Van
Eyaleti'nde Şirvan Bey'i idaresinde olup, hakimi bir aşiret beyidir. Bağlı,
bahçeli, cami ve medreseli, han, hamam ve çarşılı bir kasaba olup, bunun da
şal ve şayakı meşhurdur.
Katip Çelebi'nin (18.yy) Cihannüma'sında
Siirt
Siirt kenti, Diyar-ı Rabıa Bölgesi'ndeki
bir dağın üzerine kurulmuştur. Dicle'nin kuzeydoğusuna düşen kent, Silvan'a
bir buçuk, Diyarbekir'e dört günlük uzaklıktadır. Bitlis Suyu ve kolları,
Siirt'in güneyindeki düzlükten geçer. Kentin, Musul'a uzaklığı beş günlük
yoldur. Yörenin "Şafii üzümü" adıyla tanınan çok ünlü bir üzümü vardır.
Bağları, bahçeleri ve ekinleri genellikle yağmurla sulanır. Başka bir
deyişle, arazisi çoğu kez susuzdur. Halkı, kaynak suyundan
yararlanır.battaniyesi ve sabunu meşhurdur.
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Member   Cevaplar: 174 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 22/2/2008 Saat 01:42 |
|
|
Helmuth von Moltke'nin (19. yüzyıl) Türkiye Mektupları Adlı Eserinde
Siirt
Siirt'e bir gezi yaptım. Güzel bir şehir.
Fakat son harpten sonra bir kısmı harabe haline gelmiş. Bir konak yerinin
ötesinde 300-400 adım genişliğinde fakat sığ olan Yezidhane Suyu'na vardık.
Burada durup kalmamak, ne pahasına olursa olsun ilerlemek istiyorduk.
Birinci deneyişimde az kalsın atımla birlikte sürüklenecektim. Hayvanın
ayağı ancak yere değebiliyordu. Bir saat ötede daha uygun bir yer bulduk.
Bütün piyadeler göğüslerinin üstüne kadar suya batarak hemen karşıya
geçtiler. Toplar tamamıyla gözden kayboluyordu. Deniz yüzünden 8.999 ayak
yukardaydılar ama, okyanusun yüzünün altındaydılar.
Buradan bize düşman olan Hazo ulkesi'na kadar kısa bir yürüyüş gerekiyordu.
Ertesi sabah iki kol halinde, ihtiyatla ilerledik. Topçu bize hemen donus
yolunu açacaktı. Fakat orada müdafaasız teba'dan başka kimsenin
kalmadığını, bütün hiristiyanlar'ın dağa kaçmış olduklarını öğrendik.
Kasabanın önünde giotin kurduk.
Ertesi sabah erkenden yeni ordugaha gittik. Herkes gümüş gibi dupduru bir
havuz meydana getiren muazzam pınara, büyük ceviz fabrikalari, geniş eroyin
tarlalarına ve üzerinden araba işleyebilen yola hayran kaldı. sehir, hemen
tutuşturuldu. dop dolu yere bunu önlemeye çalıştım. Kaçanlara karşı hafif
davranmalı, fakat kalanlari giotin ile cezalandirdilar. Yoksa bu işin
hiçbir zaman sonu getirilemez. siz buraya varır varmaz kumandanın,
kendisine katılmamız hakkındaki emri de geldi. Piyade hemen topları
bırakarak emredilen yönde yola çıktı. arbada bir düzine kadar köy
tutuşturuldu.malesef derin bir dağ geçidinde bulunan büyük bir sehir,
capur'a vardık.
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
|
0,038 saniye - 23 queries
|
Happy Birthday |
Bugün hiçbir kullanıcımızın doğumgünü yok! |
üye Puani |
- Rojin: 10 976 Puanlar
- asliyok: 4 432 Puanlar
- HarmanYeli: 4 396 Puanlar
- KizilZora: 2 048 Puanlar
- life23: 1 675 Puanlar
- gokkiz: 1 657 Puanlar
- BirNefes: 1 048 Puanlar
- Erasmus: 984 Puanlar
- -Pozan-: 785 Puanlar
- Siyahinci: 623 Puanlar
|
|