asliyok tarafından yazıldı.
Yazılış Tarihi: 15/3/2008 Saat 10:01
Tüm Eserleri;
Ermişin Bahçesi
Ermiş
Bütün Şiirler ve Şiirsel Yazılar
Kalbin Sırları
Asi Ruhlar
Bir Damla Yaş ve Bir Gülümseyiş
Deli
Dünya Tanrıları
Fırtınalar
Gezgin
Haberci
İnsanoğlu İsa
Kendimle Konuşmalar
Kırık Kanatlar
Kum ve Köpük
alintidir.
____________________
kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en
saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda,
canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur."
www.dostsesi.com
dunyaya acilan pencereniz
asliyok
Member
Cevaplar: 258
kayıt olmuş: 6/11/2004
Durum: Çevrimdışı
Yazılış Tarihi: 15/3/2008 Saat 10:04
Arkadaşlık
Ve bir genç, şöyle dedi: 'Bize arkadaşlıktan
bahset.'
Ve o cevap verdi:
'Arkadaşınız, cevap bulan gereksinimlerinizdir.
O, sevgiyle ektiğiniz ve şükranla biçtiğiniz
tarlanızdır.
O sizin sofranız ve ocak başınızdır.
Çünkü ona açlığınızla gelir ve onda
huzuru ararsınız.
Arkadaşınız sizinle içinden geldiği gibi
konuşuğunda,
ne 'hayır' demek zor gelir, ne de 'evet' demekten çekinirsiniz.
Ve o sessiz kaldığında, kalbiniz onun kalbini dinlemek
için sessizleşir.
Çünkü arkadaşlıkta, kelimeler susunca, tüm
düşünceler, tüm arzular
ve beklentiler, gürültüsüz bir sevinç içinde
doğar ve paylaşılırlar.
Arkadaşınızdan ayrıldığınızda ise
yas tutmazsınız;
Çünkü onun en sevdiğiniz yanı, yokluğunda
daha bir berraklık kazanır, tıpkı bir dağın,
dağcıya, ovadan daha net görünmesi gibi...
Ve arkadaşlığınızda, ruhsal derinlik
kazanmaktan başka bir amaç gütmeyin.
Çünkü, salt kendi gizemini açığa vurmak
peşinde
olan sevgi, sevgi değil, savrulmuş bir ağdır
ve sadece yararsız olan yakalanır.
Ve arkadaşınıza, kendinizi olduğunuz gibi sunun.
Eğer dalgalarınızın cezrini bilecekse,
meddini de bilmesine izin verin.
Çünkü salt zaman öldürmek için bir
arkadaş
aramanızın anlamı olabilir mı?
Onu, zamanı yaşatmak için arayın.
Çünkü o gereksiniminizi karşılamak içindir,
boşluğunuzu doldurmak için değil.
Ve arkadaşlığın hoşluğunda,
kahkahalar, paylaşılan hazlar olsun.
Çünkü küçük şeylerin şebneminde,
yürek sabahını bulur ve tazelenir.'
Halil Cibran
____________________
kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en
saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda,
canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur."
www.dostsesi.com
dunyaya acilan pencereniz
Cevap 1
asliyok
Member
Cevaplar: 258
kayıt olmuş: 6/11/2004
Durum: Çevrimdışı
Yazılış Tarihi: 15/3/2008 Saat 10:05
ask
Aşkı konuşmak için dudaklarımı
kutsanmış ateşle temizledim, ama hiçbir
sözcük bulamadım.
Aşktan haberdar olduğumda sözler cılız bir
hıçkırığa dönüşü,
yüreğimdeki şarkı derin bir sessizliğe
gömüldü.
Ey bana gizlerinin ve mucizelerinin varlığına
inandığım Aşk 'ı soran sizler,
Aşk peçesiyle beni kuşattığından beri ben
size aşkın gidişini ve değerini sormaya geliyorum.
Sorularımı kim yanıtlayabilir? Sorularım kendi
içimdeki için; kendi kendime cevaplamak istiyorum.
İçinizden kim içimdeki benliği bana ve ruhumu ruhuma
açıklayabilir?
Aşk adına söyleyin, yüreğimde yanan,
gücümü tüketen ve isteklerimi yok eden bu ateş
nedir?
Ruhumu kavrayan bu yumuşak ve kaba gizli eller nedir;
yüreğimi kaplayan bu acı sevinç ve tatlı keder
şarabı nedir?
Baktığım bu görünmeyen, merak ettiğim
açıklanamayan, hissettiğim hissedilemeyen şey nedir?
Hıçkırıklarımda kahkahanın
yankısından daha güzel, sevinçten daha mutluluk verici
bir keder var.
Neden kendimi beni öldüren ve sonra şafak sökene kadar
tekrar dirilten, hücremi ışığa boğan bu
bilinmeyen güce veriyorum?
Uyanıklık hayaletleri kurumuş gözkapaklarımın
üstünde titreşiyor ve taşan yatağımın
etrafında düş gölgeleri uçuşuyor.
Aşk diye seslendiğimiz şey nedir? Söyleyin bana,
bütün anlayışlara sızan ve çağlarda
gizli olan o sır nedir?
Başlangıçta olan ve herşeyle sonuçlanan bu
anlayış nedir?
Yaşam 'dan ve Ölüm 'den, Yaşam 'dan daha acayip,
Ölüm 'den daha derin bir düş oluşuran bu
uyanıklık nedir?
Söyleyin bana dostlar, içinizde Yaşam 'ın
parmakları ruhuna dokunduğunda Yaşam uykusundan uyanmayan
biri var mı?
Yüreğinin sevdiğinin çağrısıyla
babasından ve annesinden vazgeçmeyecek kimse var mı?
İçinizden kim ruhunun seçtiği kişiyi bulmak
için uzak denizlere açılmaz, çölleri aşmaz,
dağların doruğuna tırmanmaz?
Hangi gencin yüreği tatlı nefesli, güzel sesi ve
büyülü dokunuşlu elleriyle ruhunu kendinden
geçiren kızın peşinden dünyanın sonuna
gitmez?
Hangi varlık dualarını bir yakarış ve
bağış olarak dinleyen bir Tanrı 'nın
önünde yüreğini tütsü diye yakmaz?
Dün kapısından geçenlere Aşk'ın
sırları ve değeri sorulan tapınağın
girişinde durmuşum. Ve önümden çok
zayıflamış, yüzü hüzünlü
yaşlı bir adam iç çekerek geçti ve şöyle
dedi:
'Aşk bize ilk insandan beri bağışlanmış bir
güçsüzlüktür.'
Yiğit bir genç karşılık verdi:
'Aşk bugünümüzü geçmişe ve geleceğe
bağlar.'
Ardından kederli yüzlü bir kadın
hıçkırarak şöyle dedi:
'Aşk cehennem mağaralarında sürünen kara
engereklerin ölümcül zehiridir.
Zehir çiy gibi taze görünür, susuz ruhlar aceleyle
içer onu; ama bir kere zehirlenince hastalanır ve yavaş
yavaş ölürler.'
Sonra gül yanaklı bir kız gülümseyerek dedi ki:
'Aşk Şafak 'ın kızları tarafından sunulan ve
güçlü ruhlara güç katıp onları
yıldızlara çıkaran bir şaraptır.'
Ardından çatık kaşlı, kara giysili, sakallı
bir adam geldi:
'Aşk gençlikte başlayıp biten kör cahilliktir.'
Bir başkası gülümseyerek açıkladı:
'Aşk insanın tanrıları mümkün olduğunca
fazla görmesini sağlayan kutsal bir bilgidir.'
Sonra yolunu asasıyla bulan kör bir adam konuşu:
'Aşk ruhlardan varlığın sırlarını
gizleyen kör edici bir sistir;
yürek tepeler arasında sadece titreşen arzu hayaletlerini
görür ve sessiz vadilerin
çığlıklarının yankılarını
duyar.'
Çalgısını çalan genç bir adam şarkı
söyledi:
'Aşk ruhun çekirdeğindeki yangından saçılan
ve dünyayı aydınlatan bir ışıktır.
Yaşam 'ı bir uyanışla diğeri arasındaki
güzel bir düş olarak görmemizi sağlar.'
Ve paçavraya dönmüş ayaklarının üzerinde
sürüklenen güçsüz düşmüş
çok yaşlı bir adam titrek bir sesle şunları
söyledi:
'Aşk mezarın sessizliğinde bedenin dinlenmesi, Sonsuzluk 'un
derinliklerinde ruhun huzura ermesidir.'
Ve onun ardından gelen beş yaşındaki bir çocuk
gülerek dedi ki:
'Aşk annemle babamdır, onlardan başka kimse bilmez
aşkı.'
Ve böylece Aşk'ı tarif eden herkes kendi
umutlarını ve korkularını bıraktı
önüme sır olarak.
O anda tapınağın içinden gelen bir ses duydum:
'Yaşam iki yarıya ayrılmışır: biri donar,
biri yanar; yanan yarı, Aşk 'tır.'
Bunun üzerine tapınağa girdim, sevinçle diz
çökerek dua ettim:
'Tanrım, beni yanan alevin besleyicisi yap...
Tanrım beni kutsal ateşine at...'
halil cibran
____________________
kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en
saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda,
canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur."
www.dostsesi.com
dunyaya acilan pencereniz
Cevap 2
asliyok
Member
Cevaplar: 258
kayıt olmuş: 6/11/2004
Durum: Çevrimdışı
Yazılış Tarihi: 15/3/2008 Saat 10:09
ERMİŞ
Kendi gününün şafağında, seçilmiş
ve sevilen insan Al Mustafa,
tam oniki yıl boyunca Orphales şehrinde, gemisinin geri
dönüp
kendisini doğduğu adaya götürmesini bekledi.
Ve onikinci yılda, hasat ayı olan Ielool'un yedinci
gününde,
şehir duvarlarından uzak bir tepeye tırmandı, denize
doğru baktı
ve gemisinin sisle beraber gelişini seyretti.
O anda kalbinin kapıları açıldı ve sevinci denize
doğru uzandı.
Ve gözlerini kapadı, ruhunun sessizliğinde dua etti.
Tepeden inerken bir hüzün hissetti ve kalbinde şöyle
düşündü:
"Nasıl huzur içinde ve üzülmeden gidebilirim?
Hayır, ruhum yara almadan bu şehri terketmeliyim..
Duvarlar arasında acı dolu geçen uzun günler,
yalnızlık içinde uzun geceler; kim acıdan ve
yalnızlıktan pişmanlık duymadan buradan kopabilir?
Bu caddelere ruhumdan o kadar çok parça saçtım ki,
özlemimin o kadar çok çocuğu bu tepelerde
çıplak dolaşı ki,
sıkıntı ve ıstırap çekmeden onlardan kendimi
ayıramam..
Bugün üstümden çıkardığım bir giysi
değil,
kendi ellerimle yırttığım derim, kabuğum..
Geride bıraktığım bir düşünce
değil,
açlık ve susuzlukla tatlandırılmış bir
gönül...
Yine de daha fazla oyalanamam...
Herşeyi kendine çeken deniz beni de
çağırıyor;
yola çıkmalıyım...
Çünkü kalmak, saatler geceyle yanarken,
donmak, kristalleşmek ve bir kalıba dökülmek
demek...
Buradaki herşeyi memnuniyetle yanıma alırdım, ama
nasıl?
Bir ses, dili ve ona kanat olan dudakları taşıyamaz.
Boşluğu yalnız başına aramalı...
Ve kartal, tek başına,
yuvasını taşımadan Güneş'e
uçmalı..."
Tepenin yamacına erişiğinde tekrar denize döndü
ve baş tarafında kendi yöresinden gemicileri
barındıran
gemisinin limana yanaşığını gördü.
Ruhundan kopan sözlerle onlara seslendi:
"Kadim annemin oğulları, med-cezir süvarileri...
Ne kadar sık benim rüyalarıma yelken
açtınız.
Şimdi benim uyanışıma geldiniz,
ki bu benim en derin rüyam olmalı...
Gitmeye hazırım ve şevkimin yelkenleri rüzgarı
bekliyor.
Bu durgun havadan sadece bir nefes daha alacağım,
sadece bir bakış daha geriye, sevgi dolu...
Ve sonra aranızda yerimi alacağım,
gemiciler arasında bir deniz yolcusu olarak ben...
Ve sen, engin deniz, uyuyan anne,
nehrin, ırmağın özgürlüğü...
Bu nehir sadece bir kıvrım daha yapacak,
bu arazide bir kere daha çağıldayacak...
Ve ben sana geleceğim,
sınırsız okyanusa sınırsız bir damla..."
Yürürken, uzaktaki tarlalardan, bağlardan,
erkeklerin ve kadınların
şehir kapılarına doğru
koşuşuklarını gördü.
Birbirlerine geminin gelişinden bahsettiklerini
ve kendi adını çağırdıklarını
duydu.
Şöyle düşündü:
"Ayrılık günü, aynı zamanda toplanma
günü mü olacak?
Benim akşamımın aslında şafağım
olduğu söylenecek mi?
Sabanını tarlanın ortasında bırakana,
üzüm cenderesinin çarkını durdurana
ben ne verebilirim?
Kalbim meyveyle yüklü bir ağaca dönüşse de
derleyip onlara sunabilsem..
İşiyakım bir pınar gibi aksa da kaplarını
doldurabilsem...
Bir yücenin elinin dokunmasını bekliyen bir harp mı,
yoksa nefesinin içimden geçeceği bir flüt
müyüm?
Sessizliğin arayıcısı olan ben, sessizlik
içinde
başkalarına güvenle dağıtabileceğim
nasıl bir hazine buldum?
Eğer bugün hasat günüyse,hangi tarlalara
ve hangi anımsanmayan mevsimlerde
tohumları ekmiş olabilirim?
Ve eğer fenerimi yükselteceğim saat gelmişse,
içinde yanan benim alevim olmayacak...
Kendimi bomboş ve karanlık hissederek
fenerimi kaldıracağım...
Ve gecenin bekçisi fenerimin içine yağı koyacak;
onu yakacak da..."
Bunlar kelimelere dökülenlerdi.
Fakat kalbindeki pek çok şey, söylenmemiş olarak
kaldı.
Çünkü en derin gizemini açıklayamazdı...
Ve şehre döndüğünde, herkes onu
karşılamaya geldi.
Adeta tek bir ses olarak ağlıyorlardı.
Ve şehrin yaşlıları ileri çıkıp
şöyle dediler:
"Henüz gitme; bizi bırakma.
Bizim alacakaranlığımıza öğle
ışığı oldun;
ve gençliğin, hayallerimize hayaller getirdi.
Sen aramızda bir yabancı, bir misafir değilsin.
Çok sevdiğimiz oğlumuzsun...
Gözlerimiz, senin yüzününü görememenin
açlığını
ve acısını yaşamasın."
Ve rahiplerle rahibeler konuşmaya başladılar:
"Denizin dalgalarının bizi ayırmasına,
aramızda geçirdiğin yılların bir anı
olmasına izin verme.
Aramızda bir hayalet gibi yürüdün ve gölgen,
yüzümüze düşen bir ışık oldu.
Seni çok sevdik; ama sevgimiz
sözlere dökülmedi ve örtülü kaldı.
Ama şimdi sana yüksek sesle haykırılıyor;
sevgimiz önüne seriliyor.
Hep yaşandığı gibi, ne yazık ki sevgi kendi
derinliğini,
ayrılma anına kadar anlıyamıyor..."
Diğerleri de ona yalvardılar; ama o hiç cevap vermedi.
Sadece başını önüne eğdi ve ona yakın
duranlar,
göğsüne düşen göz yaşlarını
gördüler.
Sonra, kalabalıkla birlikte
tapınağın önündeki meydana doğru
yürüdüler.
Ve mabetten Almitra adında bir kahin kadın
çıktı.
Ve o, kadına sonsuz bir şefkatle baktı;
çünkü daha şehirdeki ilk gününde onu bulan
ve inanan bu kadın olmuşu.
Ve kadın onu selamlıyarak konuşmaya başladı:
"Tanrının sevgili kulu,
son noktayı keşfedebilmek için
uzun zamandır uzakları gözlüyor, gemini bekliyorsun.
Ve şimdi gemin burada, sen de gitmelisin.
Anılarındaki ülke ve büyük dileklerinin
mekanı için
duyduğun hasret çok derin.
Ve ne sevgimiz seni bağlıyabilir,
ne de sana olan ihtiyacımız seni tutabilir.
Ancak bizden ayrılmadan önce bizimle konuşmanı
ve bize gerçeği anlatmanı istiyoruz.
Ve biz onu çocuklarımıza,
onlar da kendi çocuklarına aktaracaklar
ve o hiç bir zaman yok olmayacak...
Yalnızlığında bizim günlerimizi gözlemledin
ve
uyanıklığında, bizim uykumuzun
hıçkırıklarını
ve kahkahalarını dinledin.
Şimdi bizi bize aç ve doğumla ölüm
arasında
yer alanlardan sana aşikar olanları bize de anlat."
Ve o cevap verdi:
"Orphales halkı,
tam şu anda ruhlarınızda devinmede olandan öte,
size neden bahsedebilirim?"
.................................................
halil cibran
____________________
kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en
saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda,
canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur."
www.dostsesi.com
dunyaya acilan pencereniz
Cevap 3
asliyok
Member
Cevaplar: 258
kayıt olmuş: 6/11/2004
Durum: Çevrimdışı
Yazılış Tarihi: 15/3/2008 Saat 10:12
BERABERLİK
Sonra Almitra tekrar konuşu: "Peki ya beraberlik?"
Ve o cevap verdi:
"Siz beraber doğdunuz ve hep öyle kalacaksınız.
Ölümün beyaz kanatları, sizin günlerinizi
dağıttığında da beraber olacaksınız.
Siz Tanrı'nın sessiz belleğinde bile beraber
olacaksınız.
Fakat birlikteliğinizde belli boşluklar bırakın.
Ve izin verin, cennetlerin rüzgarları aranızda dans
edebilsin...
Birbirinizi sevin; ama sevgi bir bağ olmasın,
Daha ziyade, ruhlarınızın sahilleri arasında
hareket eden bir deniz gibi olsun.
Birbirlerinizin bardaklarını doldurun;
ancak aynı bardaktan içmeyin...
Ekmeklerinizi paylaşın; ama
birbirinizinkini yemeyin...
Beraberce şarkı söyleyin, dans edin, coşun;
fakat birbirinizin yalnızlığına izin verin;
Tıpkı bir lavtanın tellerinin ayrı ayrı olup,
yine de aynı müzikle titreşmeyi bilmeleri gibi...
Birbirinize kalbinizi verin; ama diğerinin saklaması için
değil;
Çünkü yalnızca Hayat'ın eli, sizin kalplerinizi
kavrıyabilir...
Ve yanyana ayakta durun; ama çok yakın değil,
Çünkü bir mabedin ayakları arasında mesafe
olmalıdır;
Ve meşe ağacıyla, selvi ağacı,
birbirinin gölgesi altında büyüyemez."
halil cibran
____________________
kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en
saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda,
canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur."
www.dostsesi.com
dunyaya acilan pencereniz
Cevap 4
asliyok
Member
Cevaplar: 258
kayıt olmuş: 6/11/2004
Durum: Çevrimdışı
Yazılış Tarihi: 15/3/2008 Saat 10:16
Sonra yine El Mitra söz aldı: Ya Evlilik için ne dersin,
erenler?
Ve yanıtladı El Mustafa:
Yeryüzüne birlikte geldiniz ve sonsuza dek birlikte
yaşayacaksınız.
Ölümün ak kanatları günlerinizi bölene dek
birlikte olacaksınız.
Tanrı'nın suskun anıları katına
erişiğinizde bile birlikte olacaksınız.
Ama bırakın da bunca beraberliğin arasında biraz
boşluklar olsun,
Ve Tanrısal alemin rüzgarları esip dolanabilsin
aranızda.
Birbirinizi sevin, ama sevginin üzerine bağlayıcı
anlaşmalar koymayın.
Bırakın yüreklerinizin sahilleri arasında gelgit
çalkalanan bir deniz olsun Sevgi.
Birbirinizin kadehini onunla doldurun ama aynı kadehe eğilip
içmeyin.
Ekmeğinizi bölüşün, ama aynı lokmayı
dişlemeye kalkmayın,
Şarkı söyleyin, dans edin, eğlenin birlikte, ama
ikinizin de birer Yalnız olduğunu unutmayın,
Çünkü lavtadan dağılan müzik aynı, ama
nağmeleri çıkaran teller ayrıdır.
Yüreklerinizi birbirine bağlayın ama biri ötekinin
saklayıcısı olmasın.
Çünkü ancak Hayat'ın elidir yüreklerinizi
saklayacak olan.
Hep yanyana olun, ama birbirinize fazla sokulmayın;
Çünkü tapınağı taşıyan
sütunlar da birbirşbdeb ayrıdır,
Çünkü bir servi ile bir meşe birbirinin gölgesinde
yetişmez.
Ermiş / Halil Cibran
____________________
kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en
saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda,
canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur."
www.dostsesi.com
dunyaya acilan pencereniz
Cevap 5
asliyok
Member
Cevaplar: 258
kayıt olmuş: 6/11/2004
Durum: Çevrimdışı
Yazılış Tarihi: 15/3/2008 Saat 10:16
Sonra yavrusunu göğsüne bastırmış bir
kadın söz aldı ve; "Bize Çocuklardan söz et",
dedi.
Ve El Mustafa yanıtladı:
Sizin diye bildiğiniz evlatlar gerçekte sizin
değildirler.
Onlar kendilerini özleyen Hayat'ın oğulları ve
kızlarıdırlar.
Sizler aracılığıyla dünyaya gelmişlerdir ama
sizden değildirler.
Sizlerin yanındadırlar ama sizlerin malı
değildirler.
Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi asla.
Çünkü onların kendi düşünceleri
vardır.
Onların bedenlerini barındırabilirsiniz ama
canlarını asla.
Çünkü onların canları, geleceğin
sarayında oturur ve sizler düşlerinizde bile orayı
ziyaret edemezsiniz.
Kendinizi onlara benzetmeye çalışabilirsiniz ama onları
kendinize benzetmeye çalışmayın hiç.
Çünkü Hayat ne geriye gider ne de geçmişle
ilgilenir.
Sizler, evlatların birer canlı ok gibi
fırlatıldıkları yaylarsınız.
Yayı geren, sonsuza açılan yolda kendine bir hedef
edinmişir ve oklarını en uzağa erişirebilmek
için Kendi gücüyle sizleri Gerer.
Yayı gerenin elinde seve seve bükülün,
Çünkü oku atan O güç, uzaklaşan okları
sevdiği kadar elindeki sağlam yayı da sever.
Ermiş / Halil Cibran
____________________
kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en
saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda,
canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur."
www.dostsesi.com
dunyaya acilan pencereniz
Cevap 6
asliyok
Member
Cevaplar: 258
kayıt olmuş: 6/11/2004
Durum: Çevrimdışı
Yazılış Tarihi: 15/3/2008 Saat 10:17
vermek
Sonra bir zengin söz aldı; "Bize Vermek'ten söz et" dedi.
Ve El Mustafa yanıtladı:
Elinizdeki mallardan verdiğinizde çok az verirsiniz,
Ancak canınızdan verdiğinizde gerçekten vermiş
olursunuz.
Oysa canınız gibi sakladığınız
mallarınız gelecekte muhtaç olurum korkusuyla
bekçiliğini yaptığınız nesnelerden başka
nedir ki?
Yarının ne getireceği belli mi?
Kutsal kente doğru yol alan Hacıların peşine
düşmüş aşırı temkinli bir
köpek,kızgın kumların altına bir kemik gömse,
ne çıkar?
Olur da bir şeylere muhtaç duruma düşerim korkusu,
gerçekte muhtaç durumda oluşun ta kendisi değil midir?
Su kaynaklarınız doluyken, susuz kalırsam diye korkulara
kapılmak en giderilmeyecek susuzluk değil de nedir?
Kimileri, pek çok mal mülk sahibi oldukları halde ancak pek
azını kıyıp da verebilirler. üstelik bunları
da salt gösteriş olsun diye verirler. Oysa bu içten
pazarlıklı veriş, verdiklerinde bereket komaz.
Kimileri de ellerinde pek az olmasına karşın
çıkarır olanı biteni verirler.
Bu gibiler hayata bağlanmış, ona inanç duyan
kimselerdir ve onların ambarları hiç boş kalmaz.
Kimileri sevecenlikle verir ve edindikleri tüm armağan da bu
olur.
Kimileri de verirken ıstırap çeker, çünkü
onların yıkandıkları kutsanmış sulara (*)
ıstırap karışmışır.
Kimileri verirken ne ıstırap çeker, ne bundan kendine bir
mutluluk payı çıkarmak peşinde koşar, ne de
vermenin erdemli bir davranış olduğunu
düşünür.
Bunlar da, o uzak vadilerde açan küçük menekşeler,
kokularını yeryüzüne nasıl sunuyorlarsa, öyle
verenlerdir.
Tanrı, işe bu gibi kimselerin elleri
aracılığıyla konuşur ve onların
gözlerinin ardından yeryüzüne bakarak
gülümser.
İstendiği zaman vermek iyidir, ancak ihtiyaç içinde
olanın durumunu kavrayıp o istemeden vermek daha iyidir;
Eli açık bir kimse için, verebileceği bir şeyleri
alacak eli bulmak, vermekten çok daha yüce bir mutluluktur.
Hem, kişinin sonsuza dek elinde tutabileceği bir nesne var
mı ki?
Bugün elde olanlar, bir gün gelecek, mutlaka başka ellere
verilecektir.
Öyleyse şimdiden verebilmek varken, vermek mevsiminin varislere
kalmasını beklemek niye?
"Vermek isterim ama verdiklerim yerini bulmalı, değmeli." der
durursunuz.
Oysa meyve bahçenizdeki ağaçlar ve çayırlara
saldığınız davarlar böyle söylemiyorlar.
Onlar yaşamak için veriyorlar, çünkü vermezlerse
ölür, yiterler.
Günleri ve geceleri yaşamaya değer
görülmüş bir kimse vereceklerinizi alabilmeye de
değer durumdadır elbette.
Hayatın okyanusundan içebilmeye değer
görülmüş bir kimse, sizlerin küçük
derelerinizden de içebilecek değerdedir.
Almanın cesaret ve güvencesinde, hatta
bağışlayıcılığında yatan
çölden daha büyük kuraklık olabilir mi?
Hem sen kimsin ki insanlar senin önüne çıkıp da,
değer olup olmadıklarını görebilesin diye
göğüslerini açsınlar ve soydukları
gururlarını senin ayakların altına sersinler?
Sen ilkin kendinin bir Verici-El olabilmeye değer olup
olmadığını anlamaya bak.
Çünkü gerçekte can'a bir şeyler veren
Hayat`tır... Sense kendini gerçek verici sanıyorsun. Oysa,
bir tanıktan öte bir şey değilsin.
Ve ey siz alıcılar - ki hepiniz öylesiniz - kendinizi
hiç bir zaman minnet yükü altına sokmayın.
Sokmayın ki, ne kendinize ne de vericiye bir boyundurluk
takılmasın.
Verilenler hem size hem vericiye kanat olsun, birlikte yükselin.
Çünkü aklınızı minnetin ağır
yüküyle doldurursanız, özgür
bağırlı yeryüzünü ana, Tanrı`yı da
baba olarak kabullenmiş olan vericinin
elaçıklığından kuşku duymuş
olursunuz.
(*) Vaftiz işlemi
Ermiş / Halil Cibran
____________________
kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en
saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda,
canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur."
www.dostsesi.com
dunyaya acilan pencereniz
Cevap 7
asliyok
Member
Cevaplar: 258
kayıt olmuş: 6/11/2004
Durum: Çevrimdışı
Yazılış Tarihi: 15/3/2008 Saat 10:18
kendini bilmek
Sonra bir adam söz aldı ve "Bize Kendini Bilmek'ten söz et"
dedi.
Ve El Mustafa yanıtladı:
Yürekleriniz kendi sessizlikleri içinde gecenin ve
gündüzün gizlerini bilirler.
Ama kulaklarınız, yüreğinizin bildiklerini duyabilmeye
can atar.
Düşünce olarak aklınızdan geçenleri
sözcüklerle bilmek istersiniz.
Düşlerinizin çıplak bedenine parmaklarınızla
dokunmak istersiniz.
Ve bunu yapabilmeniz iyidir.
Çünkü ruhunuzun gizli pınarı taşıp,
denize doğru çağlamayı,
Ve sonsuz derinliklerinizin hazineleri gözlerinizin önüne
serilebilmeyi gereksinmektedir.
Ama bırakın da sizlerin bilinmeyen hazinelerinizi
ölçecek bir terazi olmasın.
Ve bilginizin derinliklerini değnek ve bilinen aygıtlarla
ölçmeye kalkmayın;
Çünkü benliğiniz ölçüsüz ve
sınırsız bir denizdir.
Daima "Gerçeği buldum" değil, "Bir gerçeği buldum"
deyin.
Sakın "Ruhun yolunu buldum" demeyin. Onun yerine "Yolumun
üstünde salınan ruha rastladım" deyin.
Çünkü ruh, tüm yollarda gezinir.
Ruh ne bir hat üzerinde yürür, ne de bir kamış
gibi yetişir.
Ruh, sayısız yaprağıyla bir lotus çiçeği
gibi, kendi kendine açar.
Ermiş / Halil Cibran
____________________
kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en
saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda,
canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur."
www.dostsesi.com
dunyaya acilan pencereniz
Cevap 8
asliyok
Member
Cevaplar: 258
kayıt olmuş: 6/11/2004
Durum: Çevrimdışı
Yazılış Tarihi: 15/3/2008 Saat 10:19
yasam ustune
Bir yalnızlık okyanusundaki bir adadır Yaşam,
kayaları umuttur Ada'nın, ağaçları düş;
çiçekleri ıssızlıktır, dereleri özlem.
Ey dost, senin yaşamın diğer adalardan ve topraklardan
ayrılmış bir adadır.
Limanlarindan kaç gemi yelken açarsa açsın baska
iklimlere, kaç gemi varırsa
varsın limanlarina, sen yine, yalnızlığın
ıstırabıyla inleyen ve mutluluğu
özleyen ıssız bir ada olarak bir başına
kalacaksın. En yakın dostuna bile
meçhulsün, onların ilgi dolu sevgisinden ve
anlayışından çok uzaklardasın.
Ey kardeşim, seni, altın kümeciklerinin üstüne
oturmuş, zenginliğine
sevinerek - hazinelerinle gurur duyarak, topladığıin her
avuç dolusu altınınn,
diğer insanların tutku ve düşüncelerini
seninkilere bağımlı kılan göze
görünmez bir halka olduğuna inanip, güvenlik
duyduğunu görmüşümdür.
Aklımda seni, düşmanlarının kalelerini yerle bir
etmek tasarılarıyla
ordularına kumanda eden bir fatih gibi
görmüşümdür. Ama sana bir kez daha
baktığımda, senin yerinde, altın kasalarının
ardında çırpınan bir yalnız
yürekten ve kapatıldığı altın kafeste
boşalmış su kabının karşısında
kalakalmış susamış bir kustan başka bir şey
göremedim.
Ey kardeşim, seni, çevrende kral diye kabullenmiş, sana
başardığın büyük
işlerin övgüsü olan şarkıları
söyleyen, senin akıl gücünü öven ve sanki bir
yarı-tanrının huzurundaymışlar gibi, hatta
gökkubbenin coşkusunu bile
bastıran coşkunluk belirtileriyle sana bakınan
insanların arasında
görkemliliğin tahtına kurulmuş olarak
görmüşümdür.
Ve sahip olduğun bunca nesneye bakarken, yüzünde, sanki
onların ruhu
senmişsin gibi mutluluk, güçlülük ve zafer
belirtilerinin oynaşığını
görmüşümdür.
Ama sana bir kez daha baktigimda seni, tahtının
yanıbaşında durup, sanki
görünmez hayaletlerden içinde sıcaklık ve
dostluktan başka hiçbir şey
bulunmasa da kabulün olan bir sığınak dilercesine elini
her yana uzatan,
kendi yalnızlığyla baş başa kalmış bir
insan olarak bulmuşumdur.
Ey kardeşim, seni, güzel bir kadının
karşısında kendinden geçmis, çıkarıp
yüreğini onun güzelliğinin mihrabına koyarken
görmüşümdür. O kadının sana
içtenlikle ve şefkatle baktığınıi
görünce de kendi kendime, 'Yaşasın, bu
adamın yalnızlığını silen ve
yüreğini bir başka yürekle birleşiren Sevgi'
demişimdir.
Buna karşin, sana bir kez daha baktığımda, senin sevgi
dolu yüreğinin
içinde, sırlarını bir kadina açıklayabilmek
için boşuna hıçkıran yapayalnız
bir yüreğin daha durduğunu; ve sevgiyle dolu ruhunun
ardında, sevgilinin
gözlerinden yaş olup akabilmek için boşuna
çırpınan bir bulut gibi dolanan
yalnız bir ruhun daha bulunduğunu gördüm.
Ey kardeşim, yaşamın, diğer insanların
konakladıkları yerlerden ayrık, ıssız
bir konaklama yeridir. Hiç bir komşunun, içine
gözatamayacağı bir yuvadır.
Karanlığa gömülecek olsa, komşunun kandili onu
aydınlatamaz. Erzağı tükense,
komşunun ambarları onu dolduramaz. Bir çölde olsa,
baskalarının elleriyle
bellenip, çiçeklendirilmiş bahçelere sokamazsın
onu. Bir dağıin doruğu olsa,
başkalarının ayak izleriyle çiğnenmiş olan
bir vadiye indiremezsin onu.
Ey kardeşim, senin ruhunun yaşantısı,
ıssızlıkla çepeçevre
sarılmışır ve
eğer bu ıssızlık ve tek başınalık
olmasa, ne sen SEN, ne de ben BEN
olabilirdik. Eğer bu ıssızlık ve tek
başınalık olmasaydı, senin ağzından
çıkan sözcüklerin benim ağzımdan
çıktıklarına inanır; ya da senin yüzüne
baktığımda aynadan kendi yüzümü seyrediyorum
sanırdım.
(Halil Cibran/Sözler)
____________________
kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en
saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda,
canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur."
www.dostsesi.com
dunyaya acilan pencereniz
Cevap 9
asliyok
Member
Cevaplar: 258
kayıt olmuş: 6/11/2004
Durum: Çevrimdışı
Yazılış Tarihi: 15/3/2008 Saat 10:21
Durmaksızın yürüyorum bu kıyılarda,
kumla köpüğün arasında.
Yükselen deniz ayak izlerimi silecek,
rüzgar köpüğü önüne katacak,
ama denizle kıyı daima kalacak.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Bugünün acısı, dünün hazzının
anısıdır.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Anımsamak bir tür buluşmadır.
Unutmak ise bir tür özgürlük.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Yüreğimdeki mühür
kalbim kırılmadan çözülebilir mi?
---------------------------------------------------------------------------
-----
Sevgililer birbirlerinden çok
aralarındakini kucaklarlar.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Arkadaşlık her zaman için
tatlı bir sorumluluktur,
asla bir fırsat değil.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Ancak büyük bir acı veya büyük bir sevinç
senin gerçeğini açığa çıkarabilir.
İşe böyle bir anda
ya güneş altında çıplak danset,
ya da çarmıhını taşı.
---------------------------------------------------------------------------
-----
İnsanlık, sonsuzluğun dışından
sonsuzluğa akan bir ışık nehridir.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Şafağa ancak
gecenin yolunu izleyerek ulaşılabilir.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Gariptir ki,
kimi zevklerin tutkusudur,
acılarımızın bir kısmını
oluşuran.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Kişinin hayal gücüyle,
düşlerinin gerçeklesmesi arasındaki mesafe,
yalnızca onun yoğun isteğiyle aşılabilir.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Cennet orada,
şu kapının ardında,
hemen yandaki odada;
ama ben anahtarı kaybettim.
Belki de sadece koyduğum yeri unuttum.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Kuş tüyünde uyuyanların düşlerinin,
toprak üzerinde uyuyanlarınkinden
daha güzel olmadığı gerçeğinde,
yaşamın adaletine olan inancımı
yitirmem mümkün mü?
---------------------------------------------------------------------------
-----
Bana kulak ver ki,
sana ses verebileyim.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Karşindakinin gerçeği
sana açıkladıklarında değil,
açıklayamadıklarındadır.
Bu yüzden onu anlamak istiyorsan,
söylediklerine değil,
söylemediklerine kulak ver.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Söylediklerimin yarısı beş para etmez;
ama ola ki diğer yarısı sana ulaşabilir
diye konuşuyorum.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Yalnızlığım, insanlar geveze hatalarımı
övüp,
sessiz erdemlerimi eleşirmeye
başladığında doğdu.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Bir gerçek her zaman bilinmek,
ama ara sıra söylenmek içindir.
---------------------------------------------------------------------------
-----
İçimizdeki gerçek olan sessiz,
edinilmiş olan ise gevezedir.
---------------------------------------------------------------------------
-----
İçimdeki yaşamın sesi,
senin içindeki yaşamın
kulağına ulaşamaz.
Yine de kendimizi yalnız
hissetmemek için konuşalım.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Sözcüklerin dalgası
hep üstümüzde olsa da,
derinliklerimiz daima dinginliğini korur.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Yaşam kalbini okuyacak
bir şarkıcı bulamazsa,
aklını konusacak
bir filozof yaratır.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Zihnimiz bir süngerdir,
yüreğimizse bir nehir.
Çoğumuzun akmak yerine,
sünger gibi emmeyi seçmesi ne garip!
---------------------------------------------------------------------------
-----
Eger kış,
"Baharı yüreğimde saklıyorum"
deseydi, ona kim inanırdı?
---------------------------------------------------------------------------
-----
Her tohum bir özlemdir.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Öğretilerin çoğu pencere camı gibidir.
Arkasındaki gerçeği görürsün,
ama cam seni gerçekten ayırır.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Haydi seninle saklambaç oynayalım.
Yüreğime saklanırsan eğer,
seni bulmak zor olmaz.
Ancak kendi kabuğunun
ardına gizlenirsen,
seni bulmaya çalışmak
bir işe yaramaz.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Neşeli yüreklerle birlikte
neşeli şarkılar söyleyen
kederli bir kalp ne kadar yücedir.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Yürüyenlerle birlikte yürümeyi yeğlerim,
durup yürüyenlerin geçişini seyretmek değil.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Hayır, boşuna yaşamadık biz!
Kemiklerimizden kuleler yapmadılar mı?
---------------------------------------------------------------------------
-----
Özel ve ayrımcı olmayalım.
Unutmayalım ki, şairin aklı da,
akrebin kuyruğu da gururla
aynı yeryüzünden yükselir.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Evim der ki, "Beni bırakma,
çünkü burada senin geçmişin yaşıyor."
Yolum der ki, " Gel ve beni izle,
çünkü ben senin geleceğinim."
Ve ben hem eve, hem de yola derim ki,
"Benim ne geçmişim,
ne de geleceğim var.
Eger kalırsam,
kalışımda bir ayrılış vardır;
gidersem,
ayrılışımda bir kalış.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Yalnızca sevgi ve ölüm
her şeyi değişirebilir."
---------------------------------------------------------------------------
-----
Daha dün, yaşam küresi içinde
uyumsuzca titreşen bir kırıntı
olduğumu düşünürdüm.
Şimdi biliyorum ki,
ben kürenin ta kendisiyim,
ve uyumlu kırıntılar halinde
tüm yaşam içimde devinmekte.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Adlandıramadığın nimetleri özlediğinde,
ve nedenini bilmeden kederlendiğinde,
işe o zaman büyüyen her şeyle
beraber büyüyecek, ve
üst benliğine uzanacaksın.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Ağaçlar yeryüzünün
gökkubbeye yazdığı şiirlerdir.
Ama biz onları devirir ve
boşluğumuzu kaydedebilmek için
kağıda dönüşürürüz.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Güzelliğin şarkısını söylersen
eğer,
çölün ortasında tek başına olsan bile
bir dinleyicin olacaktır.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Esin daima şarkı söyler;
asla açıklamaya çalışmaz.
---------------------------------------------------------------------------
-----
En büyük sarkıcı,
sessizliğimizin şarkısını söyleyendir.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Eğer ağzın yemekle doluysa
nasıl şarkı söyleyebilirsin?
Ve eğer elin altınla yüklüyse,
şükretmek için nasıl kaldırabilirsin?
---------------------------------------------------------------------------
-----
Sözler zamansızdır.
Onları zamansızlıklarını bilerek
söylemeli ya da yazmalısın.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Şiir bir düşüncenin ifadesi değildir.
O, kanayan bir yaradan
veya gülümseyen bir ağızdan
yükselen bir şarkıdır.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Güneşe arkanı dönersen,
ancak kendi gölgeni görürsün.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Dünlerimizin borçlarını ödemek için
yarınlarımızdan ödünç alırız
çoğunlukla.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Yüreğin bir volkansa eğer,
avuçlarında çiçekler açmasını
nasıl umabilirsin?
---------------------------------------------------------------------------
-----
Bana "seni anlamıyorum" demen,
haketmediğim bir övgü,
haketmediğin bir yergidir.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Yanlışlarımızı doğrularımızdan
daha büyük bir coşkuyla
savunmamız ne gariptir!
---------------------------------------------------------------------------
-----
Kaplumbağalar yollar hakkında
tavşanlardan çok daha fazla şey anlatabilirler.
---------------------------------------------------------------------------
-----
İnanç, düşünce karavanıyla
ulaşılması
imkansız bir vahadır.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Kendimi senin bildiklerinle doldurmuş olsaydım,
bilmediklerini hangi odama yerleşirirdim?
---------------------------------------------------------------------------
-----
Suskunluğu gevezeden,
hoşgörüyü hoşgörüsüzden
ve kibarlığı kaba olandan öğrendim.
Ne garip ki, tüm bu öğretmenlerime
karşı oldukça nankörüm.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Bilmen gerekenlerin sonuna ulaşığında,
duyumsaman gerekenlerin başında olacaksın.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Her insan iki insandır;
biri karanlıkta uyanık,
diğeri ise aydınlıkta uykudadır.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Ben hem alev,
hem de kuru çalıyım
ve benim bir yanım
diğer yanımı yok etmekte.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Anlayışlı olan beni anlayışlı,
aptal olan ise aptal bulur.
Bence ikisi de haklıdır.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Bir anlaşmazlık, iki zihin
arasındaki en kestirme yol olabilir.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Utangaç bir başarısızlık,
gururlu bir başarıdan daha yücedir.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Hüzün iki bahçe arasındaki
bir duvardır ancak.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Sevincin ya da
kederin büyüdüğünde,
dünya küçülür.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Sevinç ve kederlerimizi
onları deneyimlemeden
çok daha önce seçeriz.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Dostum, sen ve ben
yaşama yabanci kalacağız;
ve birimiz diğerine
ve her birimiz kendine,
ta ki senin konuşup
benim dinleyeceğim güne dek
senin sesini kendi sesim sayarak,
ve senin önünde dikileceğim ana dek,
bir aynanın önünde durduğumu düşünerek.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Cömertlik, bana senden daha çok gereksindiğimi
değil,
benden daha çok gereksindiğini vermendedir.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Eğer insanlara boş elimi uzatır
ve bir şey alamazsam çok üzücü;
ama asıl ümitsiz durum, dolu elimi uzatıp
kabul edecek kimseyi bulamamamdır.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Sadece bir aptal ve bir dahi
insanların koyduğu kuralları çiğner,
ki onlar Tanrı' nın kalbine en yakın olanlardır.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Düzenbazlık bazen başarılı olur,
ama her zaman kendini öldürür.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Şeytan sen doğduğun gün öldü.
Artık bir melekle karşılaşmak için
cehennem azabı çekmek zorunda değilsin.
---------------------------------------------------------------------------
-----
En özgür ruh bile
fiziksel gereksinimlerden kaçamaz.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Diğer yanımla hiç bir zaman
tam bir uyum içinde olamadım.
Görünen o ki maddenin özü
aramızda uzanmakta.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Diğer yanın daima senin için üzülür.
Ama o zaten acıyla beslendiği için bir sorun yok.
---------------------------------------------------------------------------
-----
İyi ve kötü hakkında söylenen her şey
doğruysa,
benim yaşamım uzun bir suçtan ibaret olmalı.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Gözlerindeki kini dudaklarındaki gülümsemeyle
örtmeye çalişan biri ne kadar da aptaldır.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Yalnız benden aşağı olan
beni kıskanabilir veya nefret eder.
Ne kıskanıldım, ne de nefret edildim;
çünkü kimseden üstün değilim.
Yalnız benden üstün olan
beni övebilir, ya da hor görür.
Ne övüldüm, ne de hor görüldüm;
çünkü kimseden aşağı değilim.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Yaşam bana altın sunarken
sana gümüş verdiğimde
kendimi cömert sayıyorsam
ne kadar cimri olmalıyım.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Eğer sırrını rüzgara açarsan,
sırrını ağaçlara söyledi diye
rüzgarı suçlayamazsın.
---------------------------------------------------------------------------
-----
İnsanın kürsüsü
suskun yüreğindedir;
geveze aklında değil.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Gerçeğe kulak veren
gerçeği dile getirenden
daha az değerli değildir.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Gerçekte biz kendi kendimizle konuşuruz;
ama ara sıra diğerleri de bizi işitebilsin
diye sesimizi yükseltiriz.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Sonsuzluğu özlüyorum,
çünkü orada yazılmamış şiirlerim
ve boyanmamış resimlerimle buluşacağım.
---------------------------------------------------------------------------
-----
En acınacak kişi, düşlerini
altın ve gümüşe
dönüşürmüş olandır.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Ölüm de, tıpkı yaşam gibi, yaşlıya
yeni doğandan daha yakın değildir.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Evet, bir Nirvana var;
o, koyunlarını yeşil
bir otlağa yaymanda,
çocuğunu uyutmanda ve
şiirinin son dizesini yazmandadır.
---------------------------------------------------------------------------
-----
____________________
kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en
saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda,
canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur."
www.dostsesi.com
dunyaya acilan pencereniz
Cevap 10
Samyelim
Ziyaretçi
Yazılış Tarihi: 15/3/2008 Saat 14:01
Seni kutluyorum Aslıyok! Halil Cibran'ı dostsesinde tekrar okumak
çok güzel!
Cevap 11
Bence68
Site kurucusu
Cevaplar: 356
kayıt olmuş: 23/11/2007
Durum: Çevrimiçi
Cinsiyet:
Yazılış Tarihi: 15/3/2008 Saat 15:45
HAZ
Şehri yılda bir ziyaret eden bir münzevi
şöyle dedi: "Bize hazdan bahset."
O, konuşmaya başladı:
"Haz bir özgürlük şarkısıdır,
Ama özgürlük değil...
Haz, arzuların tomurcuğudur,
Ama meyvesi değil...
Yükselişi çağıran bir derinliktir,
Ama ne derin, ne de yüksek olandır...
Kafestekinin kanatlanışıdır,
Mekanla sınırlanmış değildir...
Haz, aslında bir özgürlük
şarkısıdır...
Bu şarkıyı tüm kalbinizle söyleyin,
Ama şarkıda kalbinizi yitirmeden...
Gençliğin büyük bölümü hazzı
arar,
sanki haz herşey gibi; ama yargılanır
ve azarlanırlar.
Ben onları ne yargılar, ne azarlarım. Bırakın
arasınlar...
Çünkü onlar arayışlarındayalnızca
hazzı bulmayacaklar.
Hazzın yedi kızkardeşi vardır ve en
küçükleri
bile hazdan daha muhteşemdir.
Bitki kökleri için toprağı kazarken hazine bulan
adamın hikayesini duymadınız mı?
Aranızda daha olgun olan bazıları geçmişe
yaşadıkları hazları,
sarhoşken işlenen yanlışlar misali,
pişmanlıkla hatırlar.
Fakat pişmanlık aklın
bulutlandırılmasıdır, uslandırılması
değil.
Onlar hazlarını minnetle anmalıdırlar,
bir yazın sonundaki hasat gibi.
Yine de onları unutmak rahatlatıyorsa,
bırakın rahat kalsınlar.
Arayanlar kadar genç, hatırlayanlar kadar yaşlı
olmayanlar ise, ruhun gereklerini ihmal etmek veya
kabahat işlemek korkusuyla hazdan sakınırlar.
Fakat onları da yönlendiren hazdır;
bitki kökleri için toprağı titreyen ellerle
kazsalar bile onlar da hazineyi bulurlar.
Söyleyin bana, onlar kim ki ruhu gücendirsinler?
Bülbül gecenin sessizliğini veya ateş
böceği
yıldızları gücendirebilir mi?
Ve sizin ateşiniz veya dumanınız rüzgara yük olur
mu?
Nasıl olur da ruhu, bir çomakla
karışırabileceğiniz
sakin bir havuz gibi algılayabilirsiniz?
Çoğunlukla, hazzı reddettiğinizde asıl
yaptığınız,
varlığınızın gizli yerlerinde arzuyu depolamak
olacaktır.
Bugün ihmal edilenin yarını beklemediğini kim
bilebilir?
Ve bedeniniz, ruhunuzun müzik aletidir.
Ve güzel müzik veya anlaşılmaz
sesler çıkarmak size kalmışır.
Şimdi kalbinize sorun:
'Bizim için iyi olan hazla zararlı hazzı nasıl
ayırabiliriz?'
Kırlara, bahçelere çıkın; öğreneceksiniz
ki çiçeklerden
bal toplamak arının hazzıdır; balını sunmak
ise çiçeğin...
Çünkü arıya göre çiçek yaşamın
kaynağıdır.
Ve çiçek için arı sevginin ulağıdır.
Ve ikisi için ise, hazzın verilmesi ve alınması
bir gereksinim ve bir vecddir...
Hazlarınızda arılar ve çiçekler gibi olun..."
Ermiş'den
____________________
İnsan sevincin ürünüdür.
Kötülüklerin, karamsarlıkların
ürünü olamazki...
Cevap 12
Bence68
Site kurucusu
Cevaplar: 356
kayıt olmuş: 23/11/2007
Durum: Çevrimiçi
Cinsiyet:
Yazılış Tarihi: 15/3/2008 Saat 15:48
İYİLİK ve KÖTüLüK
Ve şehrin yaşlılarından biri,
"Bize iyilik ve kötülükten bahset." dedi.
Ve o cevap verdi:
"Yalnızca içinizdeki iyilikten bahsedebilirim,
kötülükten değil.
Çünkü kötülük, kendi açlık ve
susuzluğu içinde
azap çeken iyilikten başka ne olabilir ki?
Gerçekten de iyilik, acıktığında en karanlık
mağaralarda bile
yiyecek arar ve susadığında kirli, durgun sulardan bile
içer.
Siz, kendinizle bir olduğunuzda iyisiniz; bununla birlikte,
kendinizle bir olmadığınızda, kötü
değilsiniz.
Çünkü parçalanmış bir aile
eşkiyaların ini değildir;
sadece parçalanmış bir ailedir.
Ve dümensiz bir gemi, tehlikeli adalar