Feyzullah Çınar 1937 yılında Sivas Çamşıhı'nın Çamağa Köyü'nde doğmuş; tam
beş yaşındayken almış eline bağlamayı... Şeyh Ahmet Yasevi'nin soyundan
gelen ozan. Pir Sultan Abdal'ı, Kaygusuz'u, Virani'yi dinleyerek büyür;
14-15 yaşlarında ise iyi saz çalip, türkü söyleyen bir kişidir artık.
Anadolu'nun o aman vermez çileli yaşamından büyük kente, İstanbul'a
gelmesiyle başlayan zorlu yaşam öyküsü O'nu sazıyla daha da
yakınlaştırmıştır. İstanbul'da girdiği işler doyurmaz aşığı, O gönlündeki
aşkı. toplumsal çelişkileri paylaşmak ister diğer insanlarla. Tam da bu
sırada birlikte olduğu dostları Feyzullah Çınar'a bir plak yapmak isterler.
Plağın bir yüzü Agahî Baba'nın "Fazilet" adlı deyişi, diğer yüzü
Malatyalı Esirî'nin Şah Hüseyin'e mersiyesi... Yıl 1966; o yıllarda Alevi
deyişlerini çalıp söylemek pek çok açıdan zor. Ama koca Çınar durur mu?
Aldı mı sazı eline, vurdu mu sazın teline söyler Pir Sultan'dan,
Viranî'den, Kul Himmet'ten... işte o gün bu gündür ait olduğu kültürün o
güzel ürünlerini altmıştan fazla plağa okumuştur ozan.
1969 yılında Fransa'ya giden Çınar, Alevi-Bektaşi kültürü ve müziği
üzerine Irene Melikoff'la birlikte konferanslara katılır, konserler verir.
Bir çok Avrupa ülkesinde radyo programlarına katılır. Ozanın Fransa Radyo
Televizyoncu ve Unesco tarafından iki long-play'i yayınlanır.
Feyzullah Çınar, Alevi-Bektaşi ozanlarının içinde kırsaldan kente
göçmüş, ancak geleneksel kültüründen hiç bir şey yitirmeden sanatını
uygulamış ender kişilerden biridir. O geleneksel kültürünü yaşatarak içinde
bulunduğu toplumun sorunlarını dile getiren bir ozandır. O'nun sanat
yaşamına baktığımızda koca Çınar'ın yine bir başka çınarın izinden
gittiğini görürüz... Bu kişi Pir Sultan Abdal'dan başkası değildir. Pir
Sultan'ı ve Pir Sultan geleneğini kendine kılavuz seçmiştir. O sazının
telinden dökülen melodiler bin yıllık geleneğin sözcüsü gibidir. Pir Sultan
deyişlerini sanki Çınar seslendirsin diye yazmıştır. Çınar deyişleri,
öylesine yüksek bir sanat gücüyle icra eder, ve dilinden dökülen her sözün
anlamı müzikle öylesine bütünleşir ki, yüzlerce yıllık Alevi kültürü ile
binlerce yıllık Anadolu kültürlerinin sentezinden doğan bir ses çakılır
kulaklarımıza. Feyzullah Çınar usta malı söyler deyişlerini. Yedi
kutuplardan en çok Pir Sultan Abdal, Virani, Kul Himmet ve Hatayi'nin
deyişlerini çalar ve okur. Geçmişle günümüz arasındaki köprü görevini
üstlenmiş o ozanların işlevini Çınar'da da görürüz. Bu bakımdan günümüz
ozanlarının deyişleri de O'nun için diğerleri kadar önemli, hatta
kutsaldır. Kul Ahmet, Sefil İbrahim, Celalî kendi döneminin toplumcu
ozanlarıdır ve bunların deyişleri Çınar'ın dilinde ve telinde ustaca
yorumlanır. Feyzullah Çınar 1960'lı ve 70'li yılların toplumsal açıdan
çileli, karamsar, tehlikeli ortamı içinde ozanlık yapmaya çabalar.
Türkiye'yi bir uçtan diğer uca dört kez dolaşır. Halkına umut verir,
yüreklendirir onları. Toplumcu deyişleri seslendirdiği için hapse atılır.
Ancak yine söyler, yine çalar sazım...
1983 yılında daha 46 yaşındayken Çınar yaşama gözlerini kapatır. Ancak
onun sesi bu toprağa gönül vermiş dostlarının kulağında yaşamaya devam
ediyor.
Bazı türküleri : Siyah saçlarından hatem yüzlerin, Bu yıl bu
dağların karı erimez, Geldim şu alemi ıslah edeyim....
____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.