Site kurucusu   Cevaplar: 987 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 16/6/2009 Saat 15:13 |
|
|
İçimizde keşke koskocaman bir çöp sepeti olsaydı. Üzüntüleri,
kırgınlıkları, sahtekarlıkları, düş kırıklarını hiç düşünmeden buruşturup
atabilseydik; kokuşmuş ilişkileri, öfkeyi, nefreti, pişmanlıkları,
hatırlamak
istemediklerimizi, yanlışlarımızı tıkıştırıp kapağını kapatabilseydik,
onları orada unutabilseydik; sadece güzellikler, hoşgörü, paylaşma kalsaydı
benliğimizde. Ruhumuzu hiç tanıştırmasaydık çirkinliklerle.
Bazen istemediğimiz hâlde, çöp sepetimizin kapağı aralanır, pislikler
saçılır, kötü kokular dağılır etrafa. Başa çıkamayacağımız,
temizleyemeyeceğimiz kadar çok.
Buruşturup atabilseydik, bir kalemde silebilseydik bizi incitenleri. Sonra
dört gözle bekleseydik, çöp toplayıcılarını. Boşaltıverseydik hesapsızca
biriktirdiklerimizi, arkalarından bakmadan dönebilseydik içimize...
Alıp götürsünler çöplerimizi dağların tepesine, gömsünler zirveye. Sıkışıp
bir gün patlasalar bile, çok uzaktalar... Hani diyorum, rüzgâr sadece
kokularını getirse arada. Her nefes aldığımızda, tütsülenmiş yanık sevgi
kokuları gelmese burnumuza acı acı...
Ya da dost olsaydık kederlerimizle, duygu yıkıntılarımızla. Onlarla
yaşamayı öğrenseydik, yaralanmasaydık. Keşke üstlerine karşı
yürüyebilseydik. Yolumuzu değiştirmeden karşı durabilseydik.
Bir yanımız yaralıyken, diğer yanımızla kendimizi sarmayı başarabilseydik;
kimselere göstermeden, söylemeden, kendi içimizde çözebilseydik
sorunlarımızı, çizebilseydik doğru yolumuzu, kendimize yetebilseydik;
herkesi bizim gibi düzgün sanmasaydık, kanmasaydık.
Sırrımızı saklayamıyorsak, başkalarından saklamayı beklemeseydik. İnsanız
ya, paylaşmak dedik ya, bazen boş bulunuruz. Ancak ekmeğini paylaşırsın,
sırrını asla.
Ekmeğini paylaşan kaldıysa tabii. (Kırıntılara razıyız) Keşke “eksik
yanımız” hiç olmasaydı, hep “tam” olsaydık.
Dilerim; sözümüzün bittiği son noktada olmayalım kendimizle. Bugün size
güzel bir tablo çizmedim, farkındayım. Ama gerçekleri gözardı edemeyiz.
Yaşama bu pencereden bakalım istedim.
Mekeselina
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Site kurucusu   Cevaplar: 987 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 16/6/2009 Saat 19:35 |
|
|
Bazı insanlar çok ileri görüşlüdür.
Gelecek hakkında güçlü tahminleri falan vardır.
Düşünürler, yorumlarlar, söylerler, belki de
sallarlar. Ama tutar. Mesela taa Karanlık çağ’dan
insanlar Orta çağ’ı görebilmişir bence.
Hatta aralarında da şöyle bir muhabbet geçmişir.
A-Bakın ne buldum, böyle sürtünce oluyor! (Amcam
ateşi bulmuşur.)
B-Büyücü bu, yakalım…
C- Ne dedi?
D-Yakalım. dedi.
C- B ağabey, çağın çok ötesindesin valla.
Bazı insanlar da okurlar, okurlar, okurlar, Allah vermemişir ya,
bir bok olamazlar. Atarlar, tutarlar, bir türlü tutturamazlar.
İleri görüşlüdürler de gözleri bozuktur.
Felaket tellalıdırlar aynı zamanda. Ne ABD’nin
yıkıldığı kalır ne de Türkiye’nin
İran olduğu. Onlara göre dünyada bir şey bir
ülkede bir kere olduysa hep ondan olacaktır. Bir ülke
yenilirse hepsi yenilecek, bir ülke yenerse hepsi yenecektir.
İşe böyle paradoksal insanlardır. Bu insanlar ileride
ölüp cehenneme gittiklerinde bile “Cehennemin sonu geldi.
Hepimiz şey olacağız.” diyeceklerdir.
Bazısı vardır, geleceği hiç konuşmaz, ama
bugünü o kadar iyi bilir ki, ağzınız
açık dinlersiniz. Adamın ağzından bal damlar, ne
de olsa hayat tecrübesi vardır be. Konya’yı da
Kenya’yı da görmüşür. Her konu hakkında
en azından bir fikri vardır. Feleğin çemberinden
geçmişir. O kadar görmüş geçirmişir ki,
çölde kutup ayısına rastlayıp, ayıyı
sigaraya alışırıp gelivermişir. Seveni kadar
sevmeyeni de boldur. Bir gün yanında otururken sevmeyenleri
ellerinde silahlarla baskın verse bile korkmamanız gerekmektedir.
O yerden kocaman bir taş alıp fırlatarak
düşmanının dikkatini başka yöne çeker ve
siz de eli silahlının kafasına okkalısından bir
yumruk atarsınız, olur biter.
Bazısı çok zekidir. Onun okumaya da, geleceği
yorumlamaya da ihtiyacı yoktur. Ona hayat tecrübesi falan da
gerekmez. Neyle karşılaşırsa
karşılaşsın, zekası sayesinde üstesinden
gelmesi hiç de zor olmayacaktır. çünkü pratik
zekalıdır adam. Yanında BELL cep telefonunu bulsa, “Bu
sağda solda unutulur, kaybolur. Sen bunun masanın
üstünde duranından yap.” diyecek kadar da
akılcıdır.
İnsanoğlunun bir de cesur versiyonu vardır. Bunlar her
çağın adamıdır, ne zaman yaşarlarsa
yaşasınlar, sevilirler, sayılırlar. ölünce de
saygıyla anılırlar. İlk çağ’da
yaşayanı bir aslanı elleriyle boğacak kadar
atılgandır, çeviktir. Orta çağ’da
yaşayanı da gerekirse elçi olarak gittiği krala
“Kralımız sizin elçinin kafasını
gönderdi. Şimdi ne yapacaksınız, şahsen çok
merak ediyorum.” diyerek postasını da koyar.
Bazısının hayata değişik bir bakış
açısı vardır. “Diğerleri”nin
gördüğü gibi görmez hayatı. Aç
kalınca daha önceki günlerde fazladan yediğine sayar,
takımı maç kaybetse “önündeki
maçlara” bakar, karısı ölse
“Olsun.”dur, “Sofradan bir boğaz daha
eksildi.”dir. Hepsinin kısa adı Pollyanna’dır.
Bunlar, kuyumcuya gittiklerinde “Ne kadar bilezik varsa istiyorum.
Para mühim değil.” diyeceklerdir. çünkü
onlar için paranın gerçekten de önemi yoktur.
İnsan bu ya, patavatsızı da vardır. İçinden
geçeni söyler, tutamaz. Kimseye “eyvallah”ı
yoktur. Herkes onun gibi olmak istediğinden,
kıskanıldığından, kimse tarafından da
sevilmez. Birisine gıcık oldu mu, gıcık olduğu
kişinin fakir, zengin, polis, çöpçü, avukat, hatta
zebani bile olması bir şey değişirmeyecektir.
Bazısı saftır. çalışır, çabalar,
gününü kurtarır. Daha fazlası yoktur
çünkü, ona verilen günü kurtarmalık
verilmişir. Kötülük düşünmez ama, hata
yaptığı da olur. Hata yaptığının da
farkına varır hemen. Ne yapsın,
alışmışır hata yapmaya. Aşağıdaki
diyalogların adamıdır:
İnsanların içinde çok önemli bir grup vardır:
Türkler. Pratik zekalıdırlar, her şeyin en iyisini
bilirler. Her esnafla yaptığı iş hakkında sohbet
edecek kadar bilgi sahibidirler. Şöyle bir baktıktan sonra
gittikleri konserin sanatçıya ne kadar para
kazandıracağını kestirebilirler. Etrafla o kadar
ilgilidirler ki, cennete de gitseler, cehenneme de gitseler, her gün
Tanrı’nın cebinden ne kadar para
çıkacağını hesaplayacaklardır.
Bir de maymunlar vardır. çoğu şeyleri insanlara benzer.
O kadar benzer ki, bazı insanlar kendisinin maymun kökenli
olduğunu iddia edecek kadar maymunlaşmışır.
Konuşmak hariç, maymunlar da insanların
yaratılışan gelen “teknolojisini”
yakalayabilmişlerdir. İnsanın teknolojisinden
faydalanmayı da bilirler. Mesela, insandan önce uzaya
gitmişlerdir. Ancak, iki maymun arasında geçen şu
muhabbet insan olmanın önemini anlatmak bakımından
önemlidir:
M: Gen haritamızın %99’u insanlarınkinin
aynısıymış.
M: Ne farkeder ki, ben hala maymun gibi hissediyorum…
İşe bütün bu ahval ve şerait içinde dahi
çıkarılabilecek bir şeyler vardır. Gerçekten
de önemli olan insan olabilmektir ve Selanikli birisinin de
dediği gibi 'Ey Türk istikbalinin evladı! İşe; bu
ahval ve şerait içinde dahi, vazifen, Türk istiklal ve
cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret,
damarlarındaki asil kanda mevcuttur.'
Sevgiyle
Bence68 paylasimi tskler...
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
|