Uykunun Kapısı......
Dışarıdan kuşların sabah oldu şakımaları doluyor odaya… Yıllardır
aynı saatte uyanıyoruz onlarla, yaz kış. Çoğu insan kuşların kışın ötüşüne
tanık olmaz. Ben bilirim; onlar yaz-kış beraber uyanır, birbirlerini
selamlarlar…
Gece nereye giderler bilir misiniz? Ben de bilmiyorum. Ama sabahları hiç
aksatmadan bir araya toplandıklarını, dünyanın en sade müziğiyle içimi
aydınlattıklarını biliyorum. Bazen, ben, onlar uyandığında daha uyumamış
olurum. Onlar bana bitkin bir gecenin bittiğini haber verir, bezginliğimden
uzaklaştırırlar beni.
Karanlıktan aydınlığa uzanışın sır dolu kapısını aydınlatırlar…
Uyandım…
Perdeyi geçerek içeriye sızmaya çalışan gün ışığını görmek istemiyorum.
Gözlerimi sımsıkı yumdum. Bir süre sonra güneş bu kapanışı umursamadan
odaya dolacak biliyorum. Perdeleri değiştirmeyi ertelememeliyim.
Çocukluğumda annemin söylediği bir şarkı var kulaklarımda. Sonradan bunu
hiç duymadım. Uzun zamandır da hatırlamam aslında… “Rahattım
sevgili, sen nereden geldin. Gözlerinle beni derbeder ettin. Rahatım ne
kadar yerindeydi; sen çıkana kadar. Sözlerinle beni derbeder
ettin…”
Niye uyandım ki…
Zor bir geceydi. Biraz daha uyusam daha az hatırlarım belki…
Uyuyamıyorum…
Kalktım yataktan; ayakucumda duran aynaya bakamadan… Mahcup
bakışlarımı görmek istemiyorum. Şu bildik üzgün yüzümle karşılaşmak bugün
iyi gelmez bana biliyorum. Suratıma tükürmek isteyebilirim…
Ellerim başıma gidiyor. Başım büyümüş sanki. Gecenin tüm ağırlığı taşlaşmış
başımda toplanmış…
Dün sabah beni büyük bir umutla yataktan fırlatan kalp atışlarım
neredesiniz? Kuşların cıvıltılarına bin bir anlam yükleyen ben neredeyim?
Bu nasıl bir çaresizlik…
Bir alkolik ya da eroinman olsaydım keşke! Ruhumun isyanını durdurabilir
miydim acaba? Ruhum cendereye sıkışmış halinden sıyrılıp bir emir kulu
edasıyla sadakatle eğilir miydi önümde? İçimdeki çelişkiler yerlerini
dinginliğe terk eder miydi?
Gözyaşlarım durun, yapmayın bunu bana. Şimdi olmaz. Ruhum böyle arınmaz.
Taşlaşan başım böyle yumuşamaz.
Kuşlar sustu bile…
Güneş doğacak odaya az sonra.
Duvara bakıyorum istemsizce. Başucumda asılı küçük kukla, sevimli, kırgın,
mutlu, mutsuz gülümsüyor bana. Garip bir duruşu var kuklanın…
Sinirimi bozuyor. Kaldırmalıyım onu oradan.
Banyoya yöneliyor ayaklarım; alışkanlıklarına sadık, tekdüze, sessiz…
“Uyku, ölümün kardeşidir.”* sözü çınlıyor kulaklarımda.
Uyumayı bile beceremiyorum işte…
Esen
____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.