Deprecated: Function set_magic_quotes_runtime() is deprecated in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_system.php on line 22

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 315

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 315

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 1415

  Çarşamba, 07. Mayıs 2025 18:35   User Online: 94 

Üye bilginiz

Üye merkeziniz

Özel Messajiniz

Ziyaretçi defteriniz

Üye lerimiz

Forumda çikiş

Forumlar

Genel

Kültür

Atatürk

Türkiye

Bilgilendirme

Spor

Site ve Radyo

Arsiv II Genel

Arsiv Kultur

Resim
Atatuerk.jpgBebek -5Cok YorulmusBeyazgulManzara -Dostluk 5Bebek BayrakFantazi Resim 7EllerSon BaharDostluk Resimi 1AsterDostluk 1GecesefasiBittiLalelerSevimli 16Sevimli 5Dostluk 8Manzara -15

Portal Menüsü
Bilgiller
Bilgi ekle
Ekart
Pano
Haberler
Takvim
Resimler
Şiir
Fikra
Bizi tavsiye et
Site Anket
Site kural Impressum
Download tavsiyeler
 Link Tavsiyeler
Bize ulaşım

Dostsesi.Com Kültür Forum Sisteme girmen gerek


Aşağı git
« Ön  Diğer »
küçükten büyüğe do;ğru sırala büyükten küçüğe doğru sırala      print
Konuyu açan: Konu: VE SEVDA VARDI
Senior Member
Senior Member


Cevaplar: 884
kayıt olmuş: 26/5/2008
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 23/2/2009 Saat 14:56  
VE SEVDA VARDI


Bir gündü işte öylesine sıradan… Anahtarla kapıyı açtı Helin. Fırlatırcasına çıkartı ayakkabılarını çantasını bıraktı şöyle bir baktı etrafına.’’kim toplayacak şimdi bunları ‘’ diye sızlandı. Kim olabilirdi tabii ki kendisi… Yatak odasına doğru yürüdü telefonun sesine durdu. Koltuğa attı kendini eline ahizeyi alırken en azından az dinlenirim dedi.’’ alo’’ dedi sigarasını yaktı. Tanıyamadığı bir sesti telefondaki…
— Helin hanımı aramıştım.
— Buyurun benim siz kimsiniz?
— Ben Hakan. Dedi telefondaki yabancı.
Şimdi kimdi bu hakan simalar geçti gözlerinin önünden…
— Pardon hatırlayamadım dedi
— Hakan Seçkin
Kadın dondu bu isim evet bu isim oydu. Ne kadar olmuştu on yedi yıl mı?
— Nasıl nereden anlamadım… Diye kekeledi o değildi konuşan sanki. İçinden olamaz diyordu o olamaz.
— Haklısın şaşırdın anlıyorum seni dedi telefondaki ses ve devam etti;
— Seni tüm bu süre zarfında yeni bulabildim. Çok aradım inanamayacağın kadar çok…
— Peki, neden şimdi? Diye sordu Helin
— Çünkü… Eğer vaktin varsa anlatmak isterim sana
Saat kaçtı acaba çocukların gelmesine bir saat vardı yetiştirirdi işlerini dinlemek zorundaydı Hakanı…
— Evet, var seni dinliyorum
— İlk yıllarda sana çok öfkeliydim. Zaten evlenmiştim de. Bunu biliyorsun. Sonra dar gelmeye başladı bana buralar her yerde sen nereye baksam bir anı. Her seferinde sana kızıyor sayıyor döküyordum. İçimden bir ses seni bulmam gerektiğini söyleyip duruyordu. Okulun bitmiş olmalıydı. Evlenmiş miydin acaba soyadın neydi hiç birini bilmiyordum ki. Seni eskiden tanıyan Selimle Hülya ya sordum evlendiğini soyadını bilmediklerini söylediler. Umutsuzluk çok kötü canımı yakıyordu. Ama bir mucize oldu o pazar günü evde tembel tembel televizyon seyrederken seni gördüm televizyondaydın. Spiker adını soyadını ve yaşadığın yeri söyledi. Sonrası çok zor olmadı… Devlet memuru olduğunu biliyordum nasılsa sicilinden sana ulaşmak kolaydı… Fakat sen o arada tayin oldun yani edindiğim telefon numarası işe yaramadı. Gittiğin yerde bulmaya çalıştım. Dün arkadaşım aradı buldum dedi çalıştığın yeri ve ev telefonunu verdi. Bu gün kaçıncı arayışım bilemezsin… Dedi ve sustu.
Helin hala inanamıyordu duyduklarına kendisine hayal mi görüyorum diye sorup duruyordu
— Ben evliyim dedi
— Biliyorum niyetim sadece sesini duymak. İyi olduğunu bilmek bana bu kadarı yeter. Başka bir amacım yok olamazda zaten… Sana hiç zarar verebilir miyim sence ya da seni üzebilir miyim?
— Hayır yapmazsın
— O halde… Sessizlik oldu Hakan devam etti.
— İyi misin, mutlu musun, çocukların var mı? Hepsini bilmek istiyorum susma konuş lütfen dedi Hakan.
— Evet, iki çocuğum var. Mutluyum sorun yok dedi. Hakana nasıl derdi berbat gidiyor her şey diye. O sadece telefondaki sesti. Zaten onun sesini hiç telefonda duymamıştı ki O muydu gerçekten…
— Sanırım huzursuzsun tamam kapatacağım telefonu sadece bir şey sormak istiyorum.
— Evet dedi Helin
— Seni tekrar arayabilir miyim?
Tekrar mı ama neden… Neden evliyim ben iyi gitmese de bir düzenim var onunla görüşmek doğru değil yok aramamalı bir daha içindeki sesle savaştaydı Helin sürekli tekrarlıyordu ses olmaz aramamalı diye
— Evet, arayabilirsin dedi
— Çok teşekkür ederim. Dedi Hakan sanki kuşlar cıvıldıyordu sesinde ve devam etti.
— Sen ne zamanlar müsait olursun. O zamanlar arayayım seni
— Bu saatler uygun. Bu saatlerde ara lütfen dedi Helin.
— Yarın… Yarın gene arayacağım dedi Hakan
— Pekala, yarın görüşürüz sevgi ile kal
— Kendine iyi bak olur mu dedi Hakan. Helin ahizeyi yerine koydu. Bir türlü yerinden kalkamıyordu bu oydu Hakan ilk aşkı tertemiz sevdası… Birden yüzüne gülücükler oturdu fırladı yerinden işe koyuldu içinden durmadan yarın gene arayacak gene arayacak diye tekrarlıyordu. İçindeki ses hiç durmadan konuşuyordu.
— Sen evli bir kadınsın bu yaptığın kocana ihanettir. Yapmayacaksın yapmamalısın.
— Ben ihanet etmiyorum ki evimdeyim onların yanındayım
— Olsun buda bir ihanettir
— Evet, bu ihanet yarın söyleyeceğim beni arama diye. Kesinlikle söyleyeceğim. Omuzları düştü aniden içi karardı sönmüştü tüm ışıkları yeni baştan… Yarın bu saatlerde O tekrar ellerimde kayıp gidecek. O on yedi yıl önce elini uzattığında tutmadığım gibi şimdide arama diyeceğim.
— Olsun o hala beni seviyor unutmamış bunca yıl yüreğinde sımsıcak ben varım yüreğimden hiç çıkmadığı gibi. Bu bile çok güzel hem de çok… Bağırarak söylemişti bunları farkında olmadan.
Döndü yatak odasına doğru yürüdü etrafına baktı. Gerçekten O mu aramıştı. Yoksa bir düş müydü gördüğü. Saatine baktı geleli bir saat olmuştu.
Hayıııır düş değildi… Bir daha sesini duyamayacak hiç göremeyecek de olsa şu kısacık an için ölebilirdi…

4 Ağustos 2008

Hamiyet Göz


____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
Profiline gir Bu üyenin tüm mesajlarını göster
Senior Member
Senior Member


Cevaplar: 884
kayıt olmuş: 26/5/2008
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 23/2/2009 Saat 14:57  
VE SEVDA VARDI -2-


Zaman ne kadar da acımazsızdır beklenen varsa. Saniyeler asır gibi gelir uzarda uzar. Dün akşamdan beri rüya aleminde sürüklendi Helin kah anılar da kah konuşuklarının büyüsünde..
Kolay değil di ki yaşadığı on yedi yıl sonra onun sesini duymak hala sevildiğini bilmek kimin başına gelebilirdi böylesi bir mucize ve yine arayacaktı bu akşam yine duyacaktı sesini… O günler aklında dans ediyordu sanki…
Ağustos ayıydı Helinlerin onun şehrine taşınmaları. Babasının tayini o şehre çıkmışı. Küçük bir Anadolu kasabasıydı işe. Yeni bir yeri tanımanın heyecanı çabuk bitivermişi alışığı birçok şey yoktu burada özlüyordu geldiği yeri Ankara’yı. Okullar açıldığında çok sevinmişi artık arkadaşları da olacaktı…
Ne güzeldi yepyeni yüzler tanımak bir sürü arkadaşı olmuşu. Teneffüslerde öğle aralarında pinpon oynuyorlardı acemiydi daha ama olsun öğrenecekti nasılsa… Gene pinpon oynamaya gitmişlerdi spor salonuna ama tek masa boşu ve onlar kalabalıktı. Sıra ile oynamaya başladılar buda çok sıkıcı oluyordu. Yan masaya göz diktiler orada üç kişi vardı ve değişmeli oynuyorlardı. Emel
— Cesareti olan var mı? Yan masadakilerden masayı isteyecek diye gruptakileri kızdırıyordu. Helin yan masaya baktı
— Neden olmasın dedi. Emel işi iddiaya sokmaya çalışıyordu. Helin çabuk gaza geldi.
— Ben alırım diye kalktı yerinden yan masaya doğru yürüdü.
— Pardon saatlerdir bakıyorum hep bu masadasınız. Oysa biz kalabalığız ve oynayamıyoruz. Neden birazda masayı bize bırakmıyorsunuz? Bir çırpıda söylemişi hepsini masadakiler şaşkın baktılar. Erkeklerden biri raketi bıraktı diğeri eliyle buyurun işareti yaptı.
— Yok, yok ben sizinle oynayamam acemiyim. Ben sadece arkadaşlarım ile bu masada oynayalım diye söylemişim.
— Olsun buyurun bende acemi gibi oynarım dedi karşındaki
— Pekala dedi aldı raketi eline. Oyun başladı hiç fena gitmiyordu aslında. Oynadığı kişinin adının Hakan, diğerinin Hasan ve bayanın adının da Semra olduğunu öğrendi. Son sınıf öğrencileriydi üçü de onun yeni olduğunu zaten anlamışlardı. Oyun bitti yenilmişi teşekkür etti. Ayrıldı oradan iddiayı kazanmışı şimdi gidip kolasını içebilirdi…
İşe yirmi iki yıl önce böyle tanışmışı Hakan’la dile kolay yirmi iki yıl. Hatırlıyordu da şimdi o oyundan sonra karşılaşmamışlardı okulun içinde hiç ta ki o matematik dersine girmeden önceki zamana kadar.
Öğretmen zili çalmışı kapıdan yeni giren Emel avazı çıktığı kadar bağırıyordu Helin seni biri çağırıyor kapıya gel diye. Helin kalktı yerinden acele ile kapıda onu bekleyen Hakan’dı
— Ne oldu bir şey mi vardı dedi Helin.
— Seninle biraz konuşabilir miyiz dedi Hakan
— Olmaz öğretmen gelecek
— Pekala teneffüs de arka bahçeye gelir misin dedi Hakan
— Tamam gelirim
— Söz mü?
— Söz dedi Helin
Teneffüs de tabii ki gitti. Olay olmuşu zaten Hakanın kapıya gelmesi Nedense okulun en yakışıklısıymış da… Falan filan…
Hakan onu bekliyordu arka bahçede
— Bak Helin ben seninle arkadaş olmak istiyorum. Sen başka kızlara benzemiyorsun ama sakın yanlış anlama sadece arkadaş o kadar.
— Peki dedi Helin dediğine kendi bile inanmıyordu ve devam etti Hakan
— Çok sevindim işe buna

Bu günden sonra ayrılmaz ikili oldu Hakan ile Helin her yerde beraberlerdi ama sevgili falan da değillerdi. Hakan ona her şeyini anlatır hatta beğendiği kızları gösterir Helin o olmaz bu daha güzel derdi. Hep yanında Hakan olduğundan hiçbir erkek Heline yaklaşamazdı. Ama ne zaman Hakan bir kızla çıksa aralarını bozmaya çalışırlardı Hakan la Helinin. Bir türlü onların arkadaşlığını anlamazlardı. Bir ders yıllı hep böyle geçti hiç kimse aralarındaki dostluğu bozamadı onların.
Sene sonunda Hakanın mezuniyet gecesi vardı. Helin biraz hüzünlüydü artık o olmayacaktı okulda… Tören sonunda Hakan geldi seni biri ile tanışıracağım dedi Heline kalabalığın arasından geçtiler Hakan
— Annem, babam ve teyzem buda Helin dedi. Ailesi ile tanışırdı Helini. Çok şaşırmışı sadece memnun oldum diyebildi. Eve dönmesi gerekiyordu izin istedi evine döndü. O sabah dedesinin vefat haberi geldi köye gitmek zorunda kaldı Helin. On beş gün sonra dönebildi şehre okula uğradı herkes ona nerelerdesin diye soruyordu Emel
— Kızım sen yandın Hakan sana ateş püskürüyor dedi
— Neden dedi Helin
— Bilemem kantinde git kendin sor dedi
Kantine koşarak gitti Helin. Hakan oradaydı onu görünce yerinden fırladı adeta, koluna yapışı
— Nerelerdesin sen. Sende burada olursun diye ikmal kurslarına katıldım dedi Hakan. Helin olanları anlattı. Hakan pişman olmuşu çıkışmasına. Konuşmak istediğini söyledi Hakan Oturdular tenha bir köşeye
— Bak Helin yoktun ya seni öyle çok aradım ki… Şunu anladım sen benim için çok değerlisin ve seni kaybettim korkusu çok kötü bundan sonra hiç ayrılmayalım olur mu? Yani sen ve ben hayat boyu birlikte olalım.
İşe böyle başlamışı onların hikayesi. Birbirlerinden zorla koparılana kadar beş sene hiç ayrılamadılar kavga bile etmediler neredeyse…
Az sonra arayacaktı Hakan onunla ilgili hiçbir şeyi unutmamışı onunda unutmadığına emindi. Peki, nasıl söyleyecekti beni bir daha arama diye. Bu şu anki eşlerimize ihanet diye.
Araması gerekmiyor muydu şimdiye kadar saat baya olmuşu belki de aramayacaktı Hakan kim bilir…

Hamiyet Göz


____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
Profiline gir Bu üyenin tüm mesajlarını göster Cevap 1
Senior Member
Senior Member


Cevaplar: 884
kayıt olmuş: 26/5/2008
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 23/2/2009 Saat 14:57  
VE SEVDA VARDI -3-


Sevmek, kuş gibi çırpınması yüreğin… Yaşamı anlamlı kılan, gülücükler açtıran. Nasılda özlemişi hissetmeyi, hatıralarda gezinmeyi… Dalıp gittiği anılardan telefonun sesiyle sıyrıldı. O olmalıydı… Titreyerek açtı telefonu ama konuşamıyordu. Fısıldadı adeta…
— Alo
— Merhabalar… Nasıl bakalım benim gülüm.
— İyiyim teşekkürler. Sen nasılsın.
— Uzun zamandır hiç bu kadar iyi olmamışım akşamın olmasını nasıl bekledim bilemezsin.
Ben de diyemedi Helin boğazında düğümlendi kelimeler. Sessizliği gene Hakan bozdu
— Nasıl geçti günün?
— Sıradan bir gün işe…
— Hım… Peki, benim aramam renk katmadı mı gününe.
— O başka tabii ki kattı hatta eskilere gittim bugün.
— Nerelere mesela
— Tanışmamıza. Okul günlerine işe…
— Bende çok düşündüm ve iyi ki yaşamışım o günleri dedim hep kendime. Evet, haklısın güzel günlerdi. Hiç beni düşündün mü bunca zaman.
— Tabii ki…
— Anlatmak ister misin?
— Hakan bunları konuşmanın ne anlamı var. Eskiyi sorgulamanın anlamı var mı? Ya da şimdiyi… Çok güzel günler di o günler ama şimdi öyle uzak kentlerde öyle uzak hayatların parçasıyız ki… Ne dün önemli ne de yarın… Yollarımız çizildi artık dönüşü de yok üstelik… Şu an yaptığımız doğru mu dünden beri bunu düşünüyorum ve hiç huzurlu değilim…
— Dur bir saniye dur… Ne yapıyoruz ki huzursuzsun
— Ne mi yapıyoruz… Hakan sende bende evliyiz şu an konuşuğumuzu bilseler ne olurdu sence…
— Bilmeleri gerekiyor mu?
— Gerekmiyor… Yinede yalanla örüyoruz dünyamızı… Her gün daha derine batmak olmaz mı bu…
— Peki, ne yapmamızı istiyorsun?
— Görüşmemiz doğru değil…
— Sakın bunu söyleme… Seni o kadar aradıktan ve bulduktan sonra kaybedemem. Bunu isteme benden…
— İstemek zorundayım… üzgünüm…
Sustu… Sessizlik sanki günlerce sürdü. Koca bir acı ezdi yüreğini kendisimiydi bu kelimeleri bir çırpıda döken. Ne çok söyleyecek sözü vardı oysa. Gecen onca yılın acıları avuçlarında dökülmek için parmaklarından nasılda kıvranıyordu…
O yaz nasıl geçmişi..küçük bir şehirdi dedikodu çoktu ikisi de biliyordu bunu onun içindi her gün öğlen saat on beş de caddeden geçerdi Hakan hiç aksatmadan saniye sektirmeden.o saatte hep camda olurdu Helin çıkabilecekse dışarıya işaret ederdi.Hakan onu az ilerdeki pastanede beklerdi pastane dekiler artık onlara alışmışlardı en arkadaki masaya otururlardı. Bazen tam arkada küçük bir dere boyu vardı orada buluşurlardı… Ahh o dere boyu hatırlıyordu da… Hani bir gün yan yana yürürken elleri değmişi nasıl titremişi tüm bedeni durup bakmışı yüzüme kıpkırmızıydı mutlaka sonra yeniden yürümeye başladığımızda elimi tutuvermişi dünya, zaman durmuşu her şey o andı yoktu daha güzel an…
— Beni bir kez daha terk etmeyeceksin değil mi?
Hakanın sesi ile sıyrıldı Helin anılardan…
— Ben seni hiç terk etmedim ki dedi
— Ne olur yapma arama deme neresi kötü bunun arada konuşsak sesini duysam sadece iyi olduğunu bilsem… İnan inan ki bu bana yaşama gücü verecek. Şimdiye kadar seni bulma umudu ile ayakta kaldım. Bunu benden isteyemezsin…
Öyle kötüydü ki Hakanın seni ne diyeceğini bilemiyordu… İçinden hep ara demek geçerken dili hep yalan söylüyordu. Var mıydı başka çaresi bu nasıl bir acıydı…
— Ne olur zorlaşırma…
— O halde bırak kendini bir kere olsun yüreğine lütfen…
— Hakan olmaz ben yapamam… Şimdi kapatacağım telefonu ve bir kez daha görüşmeyeceğiz… Bunu benim için yap lütfen
— Senin için ben ölümü göze almışım her şeyi yaparım biliyorsun ama bu ölümden beter
— Biliyorum ama böylesi de…
Devam edemedi Helin boğazına düğümlendi her şey… Güçlü olmalıydı oysa
Ağlamamalıydı…
— Hakan kapatmalıyım telefonu. Kendine iyi bak olur mu? Olmayacak dua ya amin demek bizimkisi beni anla ve ne olur affet…
— Peki, Helin sende çok iyi bak…
Telefonu kapattı. Şimdi ağlayabilirdi işe tüm acımasız yıllara lanet okuyabilirdi… Onu kendisinden koparanlara lanet olsun diyebilirdi. Hayata şansa ne varsa her şeye…
Bir kez daha avuçlarından kaymışı aşk… Bir kez daha ona arkasını dönmüşü… Bir kez daha ruhuna kurşunu sıkmışı. İçinde keşkeler kol geziyordu. Pişmanlığın zehir zemberek tadı yakıyordu genzini. Şimdi arasa özür dilese ondan hep ara diyebilse.
Karanlık çökmeye başlamışı iyice saatte baktı daha on dakika olmamışı konuşalı oysa ne kadar uzak geliyordu şimdi… Son iki günde yaşadığı hayal ötesi değil miydi yaşadığı sevgi ötesi değimliydi. Hissetmek bile güzeldi. Ah keşke tekrar arasaydı… Arasaydı
Telefonun sesiyle irkildi birden… O muydu acaba. Arar mıydı yeniden…
Keşke…

13 Ağustos 2008

Hamiyet Göz


____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
Profiline gir Bu üyenin tüm mesajlarını göster Cevap 2
Senior Member
Senior Member


Cevaplar: 884
kayıt olmuş: 26/5/2008
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 23/2/2009 Saat 14:58  
VE SEVDA VARDI -4-


Keşkeler ne kadar çoktur… Geri dönülebilse gene aynı yaşanmışlık olur muydu keşke siz yaşanır mıydı acaba…
Elleri titreyerek açtı telefonu Helin ‘alo’ dedi
— Seni sadece özel günlerde arayabilir miyim? Mesela doğum gününde, mesela yılbaşında bayramlarda birde sevgililer gününde…
—Peki dedi Helin sadece ve devam etti Hakan
—Sana uzun bir mektup yazmak istiyorum ve senden de uzun bir mektup bekliyorum. Bana on yedi yılı anlatmanı istiyorum. En önemlisi o son üç ayı seni görmeyi başaramadığım tamamıyla kopmadan önceki üç ayı.
—Olur yazacağım.
—İş adresine yollayabilir miyim? Gelince sana benim adresimde yazılı olacak yollarsın olur mu? Bana söz ver yazacağına
—Söz yazacağım.
—Peki… Kendine iyi bak olur mu? Ama bil ki bu yaptığını hiç anlamayacağım.
—Anlaman lazım. Bak nasılsa arayacaksın arada böyle kalsın her şey ne olur.
—Son bir şey ben senin şehrine Ankara ya geleceğim bana bir saatini ayırabilir misin?
—Hayır... Olmaz... Yapamam
—Birlikte bir çay içmenin ne zararı olabilir ki. Say ki ben iş arkadaşınım. sayki çok eski bir tanıdık. Öyle olsa bir çayı çok görmezdin değil mi işe öyle kabul et.
—Lütfen zorlama.
—Buna da peki…
—Kendine iyi bak
—Sevgimle kal her zaman gülüm. Dedi Hakan.
Kapadı telefonu. Ne olmuşu şimdi… Bu sefer yapamamışı. Hayır deseydi çok kırılacaktı diyememiş tiki… O son üç ay demişi… Ne kadar çok şey olmuşu o son üç ayda…
Helin liseyi bitireli 2 yıl olmuşu son bir defa daha üniversite imtihanına girecekti. Ailede üniversite okuyan olmadığından tüm büyükler kazandığı her okula bir kulp buluyorlardı. Bu sefer beş tercih yapmışı. Beşinci tercih bulundukları şehirdeki eğitim enstitüsü idi diğerlerinden umutlu değildi onlar geldiği şehir Ankara’daydı. Ne garip bu şehre ilk geldiği günlerde ne çok özlüyordu Ankara’yı oysa şimdi gitmek hiç istemiyordu.
Aslında heyecanı üniversite imtihanı değildi. Hakan la karar vermişlerdi imtihanın hemen ertesi günü istemeye geleceklerdi Helin’i. Aileye haber yollanmış kabul edilmişlerdi. Zaten herkes bilmiyor muydu ikisini babası hariç. Böylece oda öğrenecek resmiyete dökülecekti her şey. İmtihanda ne yaptı hiç bilmiyordu. Evet, asıl gün gelmişi. O öğleden sonra görücüler gelecekti. Helin babasını bir odaya çekti anlattı her şeyi Hakanı sevdiğini. Kızacağını sanıyordu babasının ama hayır sessiz karşılamışı…
Evet, gelmişlerdi istemişlerdi ve Helinin ailesi düşünmek için zaman istemişi. Buda neydi şimdi olur deseler olmaz mıydı yok olmazmış kız evi naz eviymiş…
Her şey mükemmel giderken kabusa dönmüşü Helin’in babası hayır olmaz vermeyeceğim diye haber yollamışı. Helin’in se hiçbir şeyden haberi yoktu. Evden çıkması yasaklanmış hatta camdan bile bakması yasaktı. Dört gün sonra öğlen gibi Hakanın annesi gelmişi çok kötüydü babası yoktu içeri buyur ettiler. Ağlıyordu Hakan hayır haberi gelince intihara kalkışmış son anda kurtarılmışı. ‘ona bir şey olursa yaşayamam’ diyordu annesi ya Helin yaşayabilir miydi Ne yapacaktı ne yapmalıydı. Onun düşünmesine gerek yoktu ki babası karar vermişi bile Helin doğruca köye yollandı. Hayatı boyunca büyük amcasının sözlerini unutmamışı.
Helin’in nüfus cüzdanı elindeydi üstüne tabanca koydu ve ‘Bu nüfus cüzdanı bende eğer rızam olmadan gidilirse bunu tabanca temizler’.tabanca çok sevdiği kendinden dokuz ay büyük olan diğer amcaoğlunun eline verildi. Hakan gelirse köye ya da Helin izinsiz ona gitmeye kalkarsa acımadan vurmasını söylediler. Süleyman yüzüne baktı Helin’in tabancayı beline koydu. Oysa Süleyman tanıyordu Hakan’ı tanışırmışı onları Helin yapabilir miydi acaba… Kim bilir…
İki ay kadar kaldı köyde Helin. Şehre döndüğünün ertesi günü üniversite sonucu geldi zarf acıktı. Postacı
—Sana güzel haber getirdim dedi kazanmışsın.
—İyide bu niye acık.
—Evet, az ilerdeki pastaneye bir zarf bıraktım orda bir genç açtı. Ben izin vermeyecektim ama pastanedekiler çok yakını açsın dediler sizin bir şey demeyeceğinizi söylediler.
Postacıya bahşişi verip kapadı kapıyı Helin hiç bakmak istemiyordu zarfa. Hakan açmışı demek ki. Kazandığını da öğrenmişir o zaman. Zarfı birden hızla açtı ‘eğitim enstitüsüdür inşallah’ diyerek. Her şey mi onlara karşıydı. İlk tercihi Ankara’yı kazanmışı.
O gün öğleden sonra Hakan’la Helin’in ortak ve evli olan arkadaşı geldi. Annesi onları yalnız bırakınca Ayşe:
— Helin olanlar çok kötü. Razı olmayacak baban. Geçen yolda karşılaşmışlar arabasını üzerine sürmüş Hakanın baban ve ‘sakın seni görmeyeyim’ demiş
— Ne yapabilirim sen söyle Ayşe dedi Helin
—Yapacak tek şey var. Kacaçaksınız
—Nasıl. Yapamam
—Bak biz her şeyi ayarladık. Sen ve ben benim Abdullah’ın köyüne gideceğiz. Hakan burada kalacak. Orda evlilik için başvuracağız. Nikaha kadar Hakan gelmeyecek yanımıza. Nikah günü gelecek.
—Bilmiyorum. Dedi Helin
—Tamam. Sen düşün yarın gene geleceğim ben
Tüm gece uyumadı Helin. Yapamazdı bunu annesine ve kız kardeşlerine. Kendi gider mutlu olur ya da olmazdı ama ya onlar. Küçük şehirde ne derlerdi kardeşleri için ‘kaçan kızın kardeşleri’ Ya babası neler yapardı onlara okuma şansları tümden yok olurdu. Mümkün değil yapamazdı. Bu bencillik olurdu. Yapamazdı, yapmayacaktı… Yapamadı da zaten
Hani üniversitede okuması için bin bir mazeret gösteren ailesi ilk defa heves içinde okula kaydolması okuması gerektiğine karar verdiler Helin’in. Neden mi çünkü öyle sıklaşmışı ki gelen görücüler… eee küçük şehir lise bitmiş artık evlenmeli bir kız. Helin her geleni evden kovuyordu bir şekilde yanlarına çıkmıyordu. Hayırlı kısmet dediklerinin bile… Olacak gibi değildi o zaman okuması en doğrusu kararı verilmişi yoksa böyle herkesi kovarsa evde kalacaktı…
Ankara ve okul günlerine sürüklendi Helin… On beş gün sonra onu ziyarette Ayşe’nin eşi geldi. Hakan’ı anlattı ona kötüymüş hem de çok. Ankara’ya gelecekmiş bir iki gün içinde Helin’i görmeye. Helin
—Sakın gelmesin. O iş bitti artık ben onu unuttum bile şu an başkası var hayatımda dedi
Abdullah inanamadı. İnanmadı da zaten. Yoktu ki kimse hayatında Helin’in ama yeniden onu göremezdi… Eğer görürse biliyordu ki ayrılamazdı bir daha…
Sınıfındaki samimi olduğu bir erkek arkadaşına durumu anlattı yardım istedi Helin bir hafta kadar onu hep eve bırakmasını rica etti. O günden sonra hep birlikte çıktılar okuldan ikisi. üç gün sonra okuldan çıkarken gördü Hakan’ı okulun karşı köşesindeydi. Çakıldı kaldı Helin olduğu yere yürüyemiyordu. İçindeki sesle savaş halindeydi yüreği ‘koş git sarıl boynuna’
Mantığı ’hayır… Asla… Yürü evine git. Hatta yanındakinin elini tut’ diyorlardı. Yolun kenarında ki ağacın arkasına saklandı, oturdu. Arkadaşı
— Ne oldu? Diye sordu.
—O burada dedi Helin
—Madem bu kadar seviyorsun neden işkence ediyorsun hem kendine hem ona dedi arkadaşı
—Bilmiyorum. Bilemiyorum. Hiç bir şey düşünemiyorum…
Birden kalktı Helin kararlıydı artık. Bahçe kapısına yöneldi…

9 Eylül 2008

Hamiyet Göz


____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
Profiline gir Bu üyenin tüm mesajlarını göster Cevap 3
Senior Member
Senior Member


Cevaplar: 884
kayıt olmuş: 26/5/2008
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 23/2/2009 Saat 14:58  
VE SEVDA VARDI -5-


Kader ördü mü ağlarını çırpınırsın kırılır kolun kanadın eksilir bir yanın ama bileklerinden bağlanmışsın çözemez kaçamazsın…
Helin kararlıydı ayağa kalktığında arkadaşı Bülent koşarak yetişi ona Helin durdu ona baktı, elini tuttu birden gözlerinde damlaları hapsetmiş dudaklarına bir gülücük asıvermişi bile. Öylece yürüdü sanki hiç görmemişi Hakan’ı geçti gitti karşı kaldırımdan. Dönüp arkasına bakmamak için farkında olmadan Bülent’in elini öyle sıkmışı ki Bülent’in ‘Helin yavaşla biraz’ dediğinde anca geldi kendine…
O günden sonra yaza kadar Hakan’ın adını hiç ağzına almadı Helin. Arada Bülent takılsa da aldırmadı. Ama o yaz evine onun kentine gittiğinde kabus yeniden başladı… Aslında o Ankara’da iken ev değişirmişi ailesi bu sorun değildi ki Hakan için… Camdan bakamıyordu Helin O hep oralardaydı arabasının içinde çarşıya çıkamıyordu mutlaka bir şekilde karşısına çıkıyordu. Yanına gelip konuşamıyordu çünkü Helin hiç yalnız olmuyordu. Buna rağmen tam yanına kadar sokulup geçerken ‘Bana bir cevap borçlusun’ dedi. Helin baktı sadece hayır anlamında kafasını salladı. Ayşe’de sık sık geliyordu Helin’lere ama Helin ondan hiç bahsettirmiyordu Ayşe’ye…
— Helin yeter artık susmayacağım. Bu mesajı sana ileteceğime söz verdim Hakan’a
Helin susturmak için ona parmakları ile dudaklarını kapadı Ayşe’nin. O ise çekti parmaklarını devam etti.
— Kendine gel artık bir hafta sonra Hakan evleniyor buna izin mi vereceksin dedi Ayşe. Helin ilk defa görüyormuş gibi baktı ona ama hiçbir şey demedi. Ayşe susmadı…
— Bak bunu sana yazdı. Mutlaka okumanı istedi. Elindeki zarfı uzattı Helin’e. Almak istemedi Helin. Zarfı açtı Ayşe uzattı tekrar.
‘Neden kaçtığını hala anlamış değilim bana bir cevap borçlu değil misin? Ankara’da gördüklerim. Ben o kadar kolay unutulacak insan mıydım? Seni öyle neşe içinde elinde başka el göreceğime keşke ölseydim dedim ölseydim anlıyor musun? İnanmak istemedim gördüklerime, hala inanamıyorum, hep kendime başka bir açıklaması vardır diyorum. Ama bana pahalıya mal oluyor o gördüklerim. Buraya döndükten sonra annemin isteklerine evet dedim buldukları kızla evlenmeye razı oldum. Evleniyorum Helin engel ol bana. Son defa gel diyorum sana gel…
Eğer gelmezsen, aradan yıllar da geçse, kırk tane çocuğum da olsa bir gün bana 'gel' demeni bekleyeceğim. O gün sana her şeyi bırakıp gelirim bunu bil olmaz mı?
İlk defa sana nasıl hitap edeceğimi bilemedim. Bilemedim Gülüm. Yüzyıllar da geçse sen hep gülüm kalacaksın.
GEL BE GüLüM.’
Helin’in gözyaşları ıslattı kağıdı. Katladı geriye verdi Ayşe’ye
— Ona söyle gördükleri gercekti. İnanması gerekiyor. Eskiden yapmadıysam şimdi yapar mıyım sanıyor ona gider miyim sanıyor. üstelik şimdi bir genç kızın hayalleri de girmişken araya.
Ayşe gitti. Hiç bir şey demedi. Bir hafta sonra takvim yaprakları 30 ağustosu gösteriyordu akşamüstü caddeden bir düğün alayı geçiyordu kavşaktan geri döndü Helin’lerin caddesine girdi. Gelin arabasını damat kullanıyordu tam evin karşısında durdu damat indi arabadan arkadaki arabaya yürüdü ve geri döndü cama baktı göz göze geldiler. Kızgın mıydı bakışları ona mı öyle gelmişi. Arabaya binerken bir daha baktı. Bu Hakan’ın vedası mıydı? Yoksa 'yaptığını gördün mü? ' müydü yoksa 'işe istediğin oldu, gidiyorum' muydu? Hangisiyse biriydi işe…
Anılar ne kadar da peşindeydi bırakmıyorlardı hiç ardını Helin’in o günden sonra bir daha görmüş müydü onu hafızasını yokladı evet bir kez daha karşılaşmışlardı.
Ertesi yazdı Helin’in babası Ankara’ya tümden taşınmaya karar vermişi zaten emeklide olmuşu burada kalmaya gerek yoktu aile büyükleri de destekliyordu. Helin Ankara’da yalnız olamazdı. Ev topluyorlardı veda ziyaretleri yapılıyordu. Çok yakın bir arkadaşının evi olunca Helin de gitmek istemişi oysa buraya geldiğinden beri hiç dışarıya çıkmamışı evden.
Gittikleri evde küçük kız kardeşi sokağa çıkmışı yemek yiyeceklerdi kardeşini almak için dışarıya çıktı ona seslendi. Birden içinden bir his caddeye doğru döndürdü onu caddenin ortasında donmuş kalmışı göz göze geldiler. Fren sesi geldi birden hızla gelen bir araba Hakan’a çarpmamak için durmaya çalışıyordu Hakan karşı kaldırımdaki arabadan yükselen annesinin çığlığı ile kendine geldi son anda kendini kaldırıma attı. Arabasına yürüdü elindeki paketleri bıraktı geri döndü. Helin olduğu yerde çakılmışı hareket bile edemiyordu. Annesi Helin’i görmüşü oğlunun kolunu tuttu Helin kendine geldi döndü eve koşu. Tülün arkasından baktı annesi kolunu bırakmamışı Hakan’ın o ise hala o apartmana doğru bakıyordu. Annesi bırakmadı arabaya binip gittiler.
İşe bu onu son görüşü idi on yedi yıl önce. Şimdi yıllar sonra nasıldı acaba çok değişmiş miydi karşılaşsalar tanır mıydı onu gene ya Hakan onu tanır mıydı? Eskisi gibi beğenir miydi acaba… Ne kadar soru vardı kafasında. Peki, mektup yazacak mıydı? Mektup gelince cevap ne yazacaktı ona…
Her gün mektubu bekledi Helin. Gelmedi maalesef. Ne olmuşu neden yazmıyordu neredeyse on beş gün olmuşu aramamışı da… Pişman mı olmuşu acaba Hakan… Pişman olduysa neden aramışı peki. Bu düşünceler beynini kemiriyordu Helin’in… Ta ki o akşamüstüne kadar.
Telefon çalmışı ve karşıdaki ses Hakan’dı.
— Nasılsın gülüm. Kızgın mısın bana?
— Hayır değilim kızmaya hakkım var mı ki… Merak ettim diyelim sadece…
— Bak buna sevindim. Hoşuma gitti beni merak etmen. Ben kaç defa yazmaya çalışım sana yazamadım anlatmak istediklerim çok kuru kaldı. Nerden başlayacağımı bilemedim kaç defa yırttım attım ve sonunda karar verdim böyle olmayacak. Ben Ankara’ya gelmeliyim karşılıklı konuşmalıyız gözlerine bakarak anlatmalıyım.
— Hayır olmaz.
— Hayır, cevabını artık kabul etmiyorum. Hatırlıyormusun ilk üniversite imtihanına girdiğini bende gelmişim Ankara’ya seninle bir yerde buluşmuşuk. Sonra bir yerde oturmuşuk. Yarın öğleden sonra saat üç gibi orda olacağım ve sen gelene kadar orda bekleyeceğim seni…
— Olmaz yapma gelemem
— Peki, gelme bu sefer inat ediyorum. Sen gelene kadar orda olacağım
Kapı çaldı. İçinden tamda zamanıydı dedi…
— Kapamam lazım. Kapı dedi
— Beklediğimi unutma sakın dedi Hakan.
— Gelemem dedi Helin. Kapadı telefonu.
O gece hiç uyumadı. Kendi ile savaş verdi hep. Sabah olduğunda kararını vermişi. Gitmeyecekti. Kalktı giyindi işe gitti. Gözleri hep saatteydi zaman alabildiğine geçiyor ama o hep içinden gitmeyeceğim diyordu… İşe nihayet saat üç olmuşu ve Helin gitmeyecekti.

12 Eylül 2008




Hamiyet Göz


____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
Profiline gir Bu üyenin tüm mesajlarını göster Cevap 4
Senior Member
Senior Member


Cevaplar: 884
kayıt olmuş: 26/5/2008
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 23/2/2009 Saat 14:59  
VE SEVDA VARDI -6-


Bir ucundan yakalayıvermek düşleri, kabuk bağlamış yarayı kanatıvermek. Zamanın bir yerinde asılı kalmışken zamanı durduruvermek mümkün müdür ki?
Saat asılı kalmışı sanki üç de duramadı ayakları o tanıdık sokakları geçti. Oradaydı işe uzaktan gördü onu durdu biraz baktı hiç değişmemişi. Sadece saçlarına kırlar düşmüşü. Öyle bir noktadaydı ki dönüp gidebilirdi ya da devam edebilirdi bu sefer hayır seni dinlemeyeceğim diyordu içindeki sese… Dinlemedi de…
Masaya yaklaşığında oda onu görmüşü, ayağa kalktı hemen tanımışı onu…
— Hoş geldin gülüm. Sesi titriyordu Hakan’ın
— Hoş buldum. Sanki Helin ondan farklıydı. Nasıl anlatılır ki o an hissettikleri.
Konuşamıyorlardı sadece birbirlerine bakıyorlardı ne söyleyeceklerini nerden başlayacaklarını bilemeden. Ne söylenebilirdi ki bunca yıl sonra. Yine Hakan bozdu sessizliği.
— Hiç değişmemişsin hala aynısın dedi
— Sende değişmemişsin.
— Aklarım dışında
— Olsun onlar çok daha yakışmış sana dedi Helin ve gene sessizlik
— Bak neredeyse unutuyordum sana bir şey getirdim. Küçük bir kutu çıkarttı Hakan cebinden Helin’e uzattı. Açtı ve şaşkınlıkla baktı Helin Hakan’a
— Hatırladın mı?
Nasıl hatırlamazdı bu yüzük yıllarca önce ona doğum gününde Hakan’ın aldığı yüzüktü. Hani tayini çıkmışı Sivas’a sırf Helin’in doğum günü için izin almış gece yola çıkmış o gün bir kaç saat Helin’i görmüş sonra geri dönmüşü. Sivas neresiydi bu ege şehri neresiydi on iki saat yol hatta daha fazla. Ama bilirdi Helin’in özel günlere çok önem verdiğini. Bilirdi gitmezse kırılacağını üzüleceğini. Hakan Helin’i hiç üzmemişi ki zaten.
— Bu nasıl? Saklıyor muydun bunu.
— Bir gün mutlaka geri verecektim sana çok iyi biliyordum o yüzden sakladım ama
Mektuplarımız hani üniversiteye gitmeden önce Ayşe ile bana yolladığın tüm her şey parçaladım bir buna dokunamadım. Şimdi sana geri veriyorum bunu sende kalacak istersen takma ama sende olması lazım sana ait bu. Sende olduğu sürece bileceğim ki benden bir parça senin yanı başında. Sakın almam deme burada bu masada kalır.
Gülümsüyordu Hakan aldı Helin yüzüğü takmadı çantasına koydu. Sonra geçmişe kafasına takılanları soramadan Hakan ondan sonra ki yıllara dalıp gittiler. Yaşadıkları, çocukları sığdırabildikleri her şeyi o zaman aralığına. Zaman akıp gitmişi ayrılık vakti gelmişi bile ne çok şey konuşmuşlar ve ne çok şey vardı konuşacak. Helin
— Gitmeliyim artık. Dedi
— Peki, zor duruma düşmeni istemem. Bir daha ne zaman görüşürüz bilmem. Lütfen izin
ver arada da olsa seni arayayım sesini duyayım. Söz sana bir daha sen izin vermedikçe gelmeyeceğim buraya seni zorlamayacağım hiçbir zaman ama arama deme. Bu gece hemen dönüyorum geriye. Sana çok teşekkür ederim geldiğin için. Artık gözlerimi kapadığımda nasıldır acaba demeyeceğim bu halin gelecek gözlerimin önüne.
Helin elini uzattı tokalaşılar. Hakan bırakmadı Helin’in elini
— Ben seni sevmekten hiç vazgeçmedim
— Biliyorum. Tamam, beni arayabilirsin. Dedi Helin hızla çekti elini huzursuz olmuşu…
Evine doğru yola çıktı Helin tüm konuşuklarını düşünüyordu bir şey onu rahatsız ediyordu ama neydi bir türlü isimlendiremiyordu…
Ardından gelen günlerde hatta aylarda hatta yıllarda sadece telefonla görüşüler. Ne zaman gelmek istese Hakan Helin bir mazeret çıkartıyor ona engel oluyordu.
Helin’in hayatında depremler oluyordu hiç birini söylemiyordu Hakan’a, zor kararlar alıyordu yaşamının gidişatı değişiyordu paylaşamıyordu bir türlü onunla neden kendide bilmiyordu.
O gün Hakan aramışı nasılsın sorularından sonra
— Nerelerdesin yürüyorsun sanırım.
— Adliyeden geliyorum. Dedi Helin
— Neden ne oldu ki?
— Bir dilekçe verdim.
— Neden ne oldu anlatsana lütfen
— Boşanıyorum onun için dilekçe verdim. Anlaşmalı iki ay sonra ya gün verdiler.
— Buna ne zaman karar verdin bana niye söylemedin neler yaşıyorsun ama hiç birinden haberin yok neden… Neden?
— Sorunlarımla seni boğmak istemedim sanırım zaten bir yıldır ayrı yaşıyorduk ki biz.
— Şimdi beni çok üzdüğünün farkında mısın?
— Niyetim seni üzmemekti ama.
İki ay sonra adliyeden çıktığında gene aradı Hakan
— Nasılsın gülüm
— İyi bitti boşandım dedi Helin
— Hımm. Sen paylaşmadın ama ben hemen söyleyeyim sana avukatıma vekalet verdim bu gün boşanma davamı açıyor.
— Anlamadım. Ne dedin sen. Boşanmak sen ama neden?
— Neden mi tek hayalim bu değil mi benim hep demedim mi sana bir gün mutlaka diye. Sen ve ben özgürsün artık ve benimde özgür olma zamanım geldi.
— Özgür olmak neden yapıyorsun bunu açıkça söyler misin?
— Helin benimle evlenir misin?
— Sen ne diyorsun Allahını seversen. Bunu yapmayacaksın. Yuva yıkanın yuvası olmaz unutma bunu sen ayrılacaksın ve biz mutlu olacağız öylemi. Çocuklarına ne diyeceksin. Bebek gibi davrandığının farkında mısın? Şimdi hemen telefon ediyorsun ve iptal ediyorsun ve bilesin ki eğer böyle bir şey yaparsan benim asla sesimi bile duyamazsın.
— Hayır yapmayacağım. Bir kez elime geçirdiğim bu fırsatı kaçıramam.
— Ben çok ciddiyim dediğimi yaparım. Şimdi telefonu kapatıyorum o vekaleti geri almadan sakın beni arama…
— Dur kapama.
Dinlemedi kapadı telefonu o gün aramadı. Merakdan ölüyordu Helin yapmamış olsun diyordu içinden hep. Arayamıyordu da… Ne yapmışı acaba. üç gün geçmişi hala ses yoktu. Yarın arayacaktı mutlaka ama korkuyordu duyacaklarından. Ara artık Hakan ara…

14 Eylül 2008

Hamiyet Göz


____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
Profiline gir Bu üyenin tüm mesajlarını göster Cevap 5
Senior Member
Senior Member


Cevaplar: 884
kayıt olmuş: 26/5/2008
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 23/2/2009 Saat 14:59  
VE SEVDA VARDI -7-
***SONA BİR KALA…



Ve zaman kelepçelerde bileklerinden beklersin öylece çaresizce susarak. Belki de hayal kırıklığıdır sakladı girdaplarında savrulursun kurtulamazsın. Savaşın mıdır bu kendinle kazanan meçhul.
Aradı sonunda kırgındı sesi çok düşündüğünü ve onun haklı olduğuna karar verdiğini söyledi. Onu kaybetmeyi göze alamamış. Olsun bu bile bir şeydi hani derdi ya anası ‘yuva yıkanın yuvası olmaz’ en azından bu yönden içi rahatlamışı. Hadi oldu kendisi hazır mıydı acaba böyle bir olaya kendine bile söyleyemediği bu hayalle evliliğe hayır yıllardır hiç bunun hayalini kurmamışı ki…
Günler hep telefon görüşmeleri ile geçiyordu. O yaz çocukları ile tatile gidecekti annesini de yanına alarak. Hakan nereye gideceklerini biliyordu. Antalya’ya geldiklerinin ikinci günü Hakan’ da üç arkadaşı ile çıkıp geldi. Şaşkındı Helin. Belki de bir fırsattı onu gözlemlemek için ve öylede oldu O beş günlüğüne gelmişi ilk günler çocukları ile haşır neşir olmakla geçti ve hep izledi Helin onu her davranışını. Hele bir gece çocukları yatırmışı ve balkonda çay içiyorlardı annesi ve O beraber bir ara içeri gitmişi uzun süre gelmemişi Helin kalktı baktı. Çocukları seyrediyordu gözlerinde yaşlar vardı. Onu fark edince arkasını döndü ve balkona döndü. Helin’in kulağına
— Onlar benim çocuklarım olabilirdi. Dedi
— Ama değiller
Yüzü asıldı ama bu gerçekti onun çocukları değillerdi ki… Ertesi gün gidecekler di konuşmak istediğini söyledi baş başa kabul etti Helin. Sakin bir yerde oturdular. Şimdi O ikisinin sorgulamasına girmişi. Bu kaçınılmazdı sanırım olacaktı bir gün geç bile kalmışı sorgulamakta belkide.
— Beni sadece dinler misin hiçbir şey demeden. Bunca yıl tek hayalle yaşadım ve sen bu hayali bile elimden alıyorsun. Her şeye tamam dedim ama neden yaptın bunu. Sen ne dersen de bir gün mutlaka… Mutlaka seninle birlikte olacağız sonsuza kadar. Şimdi senden düşünmeni istediğim bir şey var ve düşünme sürende çok az. Yarın ben gidene kadar düşün. Ben yarın gitmeye bilirim bana gitme dersen. Ölene kadar da seninle kalırım. Bunu ben çok istiyorum seninde istediğini biliyorum ama o sözcükleri bırak artık söyle yüreğini dinle ne olursun bir kez olsun dinle.
Helin’in yüzü allak bullaktı baktığında ne anlaması gerektiğini bulamıyordu. O ise söylemek istediklerini nasıl sıralaması gerektiğini düşünüyordu aslında. Nerden başlamalıydı.
— Sana bir soru sorabilir miyim?
— Tabii ki
— Senin eşin senden izinsiz annesine gidebilir mi?
— Mutlaka söylemesi lazım. Gülümsedi Helin
— Biliyor musun ben evli iken iş arkadaşlarım ile yemeğe giderdim gece gündüz fark etmez. Eşime telefon ederdim ben şuradayım şunlarla istersen gel diye ve yemeğe gittiklerim erkek kadın fark etmez tek erkek bile olabilirdi. Eşim isterse gelir isterse gelmezdi aynı şekilde oda arkadaşları ile giderdi arardı. Sen böyle bir durumda ne yapardın?
— Bensiz gidemezdin.
— Anlatmak istediğimi anladın mı acaba
— Bunlar aşılamayacak şeyler değil ki. Değişirim senin için
— Değişir misin yapamazsın. Anlasana sen ve ben diye bir şey yok artık. Güzel bir sevdaydı ayrı düşük değişik o kişiler değiliz artık.
— Hayır, o sevda hala var. Bunun için direnmeye kararlıyım sen bana aitsin hep öyleydin ve öyle kalacaksın
— Ben sana mı aittim. Hiç sana ait olmadım ki hiç de olmayacağım. Benim bir hayatım olacak sadece bana ait
Eline uzandı. Helin elini çekti.
— Bana bak gözlerimin içine ve beni sevmediğini söyle bana
— Neden yapıyorsun bunu bana. Sen benim için çok özelsin senin kırılmanı üzülmeni asla istemiyorum
— O zaman bana kal de
— Bunu asla demeyeceğimi biliyorsun
— Ya karşına senin gibi özgür dikilirsem
— O zaman seni hiç affetmem. Beni tamamıyla kaybedersin
— Beni çıkmazlara sürüklüyorsun farkında mısın?
— Çıkarı yok ki çıkmazı olsun
Var mıydı ki çıkar yolu. Yoktu hem de hiç… O gece hep birlikte canlı müzik kısmına geçtiler ilk defa koca bir masa olmuşlardı. Hep beraber oyun havalarına kalkıyorlar şarkılar söylüyorlar eğlenceye katılıyorlardı ve bu son geceleriydi. Romantik bir parça çaldığında Hakan dansa kaldırdı bu onların ilk dansıydı. Arkadaşları resimlerini çekiyorlardı durmadan. Birden oğlu geldi Helin’in aralarına girdi annesi ile dans etmek istedi belki de bir tür kıskançlıktı yaptığı. Helin ’görüyorsun değil mi’ dedi gülümsedi. Dansı oğlu ile bitirdi. Gece yarısını çoktan geçmiş nerdeyse sabah olacaktı. Yatmaya giderlerken son kez düşün dedi Hakan. Hiç bir söylemeden odalarına gittiler.
Son günleri gelmişi işe. Kahvaltıya gittiğinde Hakan’ın birlikte geldiği arkadaşlarından biri geldi yanına.
— Neden yapıyorsun bunu
— Ne yapıyorum anlamadım dedi
— Bu adamın yıllardır neler çektiğini bilirim seni bulduğundaki sevincini sen ayrıldığında ki o mutluluğunu. Şimdi onu bir kez daha terk ediyorsun. Neden yapıyorsun bunu. Sana bende yalvarıyorum kal de yoksa ölecek kahrından. Sabaha kadar uyumadık sen nerden bileceksin hep ağladı. Bu kadar mı taş senin yüreğin hiç mi sevmedin onu. Seven insan bunu yapamaz. Hoş sevmedin hiç onu sevseydin yıllar önce sana gel dediğinde gelirdin.
— Bu konuyu sizinle konuşmak ya da tartışmak niyetinde değilim sonuç da bu onunla benim aramda. Kimseyi de ilgilendirmiyor.
— Ne yapayım senin için sen söyle lütfen kal de nefes almasına izin ver
— Ne sizin nede bir başkasının bir şey yapması gerekmiyor. Bu bizim kararımız ve lütfen bu konuşmayı sonlandırın ve hiç konuşmamış olalım
— Hakan’ın ölesiye sevdiği kişi sen olamazsın bu kadar katı bu kadar yüreksiz. Bu sizin kararınız değil senin kararın. Bana söz verin akşamüstü gideceğiz ona kal deyin yoksa her iki dünya dada ellerim yakanızda olacak. Çünkü siz onun katili olacaksınız. Ona çok değer veririm onun eriyip gitmesine izin veremem.
— Beni anlamak için hiç çaba sarf etmeden beni katil ilan ettiniz. Peki, bunları Hakan duysa ne derdi acaba.
— Sakın onun haberi yok olmasında lütfen. Çok üzülür.
— Ona söylemeyeceğim
— Bir kez daha düşüneceğinizi söyleyin. Susacağım
— Konuyu kapatacaksanız. Peki, bir daha düşüneceğim
Kahvaltılarına devam ettiler.
Annesine anlattı durumu onunda fikrini almak istedi. Uzun uzun konuşular. Olacaklar ve olabileceklerle ilgili senaryolar ürettiler. Bu onun için çok faydalı olmuşu işe artık şimdi zihni açık her şey yerli yerine oturmuşu. Düşüncelerinin birçoğu değişmişi yerli yerindeydi artık duyguları. Camdan baktı arkadaşları ile bahçede oturuyorlardı. Gidişlerine bir iki saat kalmışı toplanmışlardı.
Gülümsedi Helin artık gidip onunla konuşabilirdi. Onunda bunu beklediğini biliyordu. İtina ile giyindi. Özenle makyajını yaptı. Onlara doğru gitti çoktan görmüşlerdi onu. Hakan hemen kalktı yerinden Helin’in yüzündeki gülümseme onun da yüzüne yansımışı gülümsüyordu…


25 Eylül 2008


____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
Profiline gir Bu üyenin tüm mesajlarını göster Cevap 6
Senior Member
Senior Member


Cevaplar: 884
kayıt olmuş: 26/5/2008
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 23/2/2009 Saat 15:00  
VE SEVDA VARDI -8-
***BAŞLANGIÇDAKİ SON…



Bazen sahtedir gülümsemeler ardında saklıdır tüm acılar asılıvermişir dudağın ucuna eğreti… Dokunsan yağmurlara gebedir… Dokunsan savrulursun. Onun yüzündeki o gülümsemede öyle bir şeydi işe… Az sonra kopacak fırtına öncesi sessizliği…
— Ne zaman geliyor servis. Sizleri yolcu etmeye geldim.
Gülümsemesi dondu Hakan’ın beklediği bu değildi farkındaydı ama başkası da gelmiyordu ki elinden.
— Zahmet etmeseydin biz giderdik. üç beş dakikaya gelir zaten. Anladığım kadarı ile düşünmüş kararını vermişsin.
— Karar vermek mi verilecek bir karar var mı ki… Ben sizlerin düşündüğünüz gibi duygusuz kalpsiz değilim sadece sizlerden farklı olarak gerçekleri görüyorum. Beni anlamaya hiç çalışmadınız ki. Bir gün mutlaka demek istediğimi anlayacaksın. Lütfen öyle bakma bana doğru olan bu gitmelisin.
Kolundan tuttu az ileriye aldı onu.
— Seni hiçbir zaman anlamayacağım ve bu yaptığını asla affetmeyeceğim.
— Şu an kızgınsın anlayacağını sanmıyorum zaten ama bir gün haklıymış diyeceksin… Sen ve ben yok olmayacak bunu sakın unutma
— Sen bana aitsin sende bunu unutma
Helin artık patlama noktasındaydı. Şu an onu daha fazla kırmamak için dudaklarını ısırdı dökülecek sözleri yuttu.
— Ben kimseye ait değilim. Olmayacağımda sende bunu aklında tut olur mu?
Servis gelmişi bile. Arkadaşları eşyaları koydular vedalaşılar. Hakan döndü anlına bir öpücük kondurdu. O ilk ve son öpücüğü…
Servis hareket etti el salladı. Uzaklaşırlarken o bakışını hiç unutamayacaktı kızgın küskün hani yıllarca önce o gelin arabasından inip göz göze geldikleri anki bakışlar. Hiç değişmemişi ama hiç…
Peki, neydi kendisini durduran. Neydi ona kal diyememesinin sebebi… Bu onca yıldan sonra ilk karşılaşmalarından ayrılırken hissettiği huzursuzluktu. Sahile indi kah deniz yaladı ayaklarını kah kumlara gömüldü yürüdü alabildiğince ne kadar yürüdü saat kaçtı farkına varmadan. Kendini sorgulamaları hiç bitmiyordu ki… Evet, o hiç değişmemişi belki de sorun buydu kendisi zamanın içinde değişmiş özgürlüğü hiç kısıtlanmamış hiçbir erkeğe dayanmadan yaşamış ayakları yere basan başı dik bir kadın olup çıkmışı. Onun şehrinden ayrıldığındaki o babasına boyun eğen kız değildi ki artık. Zaten o günden birkaç yıl sonra da babasına rest çekmemişmiydi. Değişmişi hem de çok…
Tatil dönüşü bir süre aramadı onu Hakan. Bir ay dayanabildi sonunda gene başladı telefonla görüşmeleri. Sıradan görüşmelere dönüşmüşü nasılsınlar dan oluşan.
Helin hayatını düzene koymuşu çocukları dışında bir beklentisi de yoktu mutluydu ta ki o güne hayatının ortasına birden giriveren Metin’e kadar. Oysa ne kadar direnmişi ona. Hayatı altüst oluvermişi sevda diyordu bunun adına… Hiç yoktan yere acı çekiyordu aklına Hakan’ın o küskün bakışı geliyordu şimdi onu daha iyi anlıyordu. Şiirler de yazıyordu üstelik. Hatta kendine site bile oluşurmuş yayınlıyordu.
Hala Hakan’la görüşüyorlardı bir telefonunda
— Senin bir şiirine rastladım sen yazıyorsun değil mi?
— Evet, o sitedeki şiirler bana ait. Ama nasıl buldun onları?
— Zor olmadı googleden ismini girince çıkıyor zaten. Şimdi sana bir sorum var ama geçişirmeyeceksin mutlaka cevap vermeni istiyorum
— Sor bakalım
— Seni seviyorum isimli bir şiirin var. O şiiri bana mı yazdın?
Cevap veremedi. Sustu
— Anladım bana değil. Sen bana hiç şiir yazmadın ki zaten. Bendeki de saçmalık affedersin. O zaman şiir birisine mi yazıldı?
— Evet. Hayatımda biri var. Bunu söylemek istedim sana ama üzülmemen ve zaten hiç böyle bir konuya da girmediğimiz için söyleyemedim.
Sessizlik sırası Hakan’a geçmişi…
— Yalan mı söylememi tercih ederdin.
— Hayır. Tabii ki doğruyu söyleyeceksin. Ama şaşkınım ne diyeceğimi bilemedim. Seni aramam rahatsız eder mi seni.
— Görüşmesek daha iyi olacak çünkü ben huzursuz oluyorum.
— Ben bu kişi ile uzun süreceğini sanmıyorum. Neden mi çünkü kimse hiç kimse seni benim kadar sevemez.
— Dur lütfen… Gene başlamayalım aynı şeylere. Herşey olduğu gibi kalsın olmaz mı?
— Tamam, nasıl istersen ama seni arayacağım bundan vazgeçmeyeceğim belki bu kadar sık aramam rahatsız etmemek adına.
— Sen bilirsin.
Dediğini yaptı Hakan özel günler de aradı hiç unutmadan doğum gününü. Bir gün mail adresine ulaşı. Ekledi bazı geceler msn den hal hatır sormaya da başladı. Sürekli ilgi bekliyordu sadece onunla konuşmasını sade onun olmasını. Helin boğuluyordu. Kaç kez mailindeki kişilerden biri olduğunu anlatmaya çalışı. Olmadı… Olmadı… Olmadı…
Metin’in varlığını kabul edemiyordu ki bir türlü. Her yazdığı şiirde kendini arıyor ve her seferinde üzülüyordu. Helin nihayet onu yasakladı listesinde başka çaresi de kalmamışı ki… Onunla görüşmesinin Metin’e saygısızlık olduğunu düşünüyordu. Bunu ona yapamazdı hak etmiyordu çünkü.
Takvimler Temmuz 2008 i gösteriyordu Canı çok sıkkındı bir süredir Metin’le araları gereksiz yere bozuktu. Her çalan telefona o diye bakıyordu ama değildi arayan Hakan’dı. Sürekli arıyordu açmadı. Düşündü bu kadar ısrara bir şey mi olmuşu acaba. Merakı galip geldi
— Nihayet. Neredesin duymuyor musun telefonu.
— Bir şey mi oldu çok aramışsın
— Evet, bir şey oldu
— Ne oldu?
— Bu gece yolla çıkıyorum
— Nereye
— Ankara’ya geliyorum
— İyi de neden söyler misin neden?
— Seni görmem lazım artık. Çok uzun zaman oldu hem de çok uzun. İhtiyacım var buna
— Benim için geliyorsan gelme. Çünkü beni göremezsin.
— Geleceğim sen ne dersen de ve seni de göreceğim.
— Tekrar söylüyorum ben olmayacağım başka bir iş için geliyorsan bilmem ama benim için gelme.
— Yarın saat on gibi orda seninle görüşüğümüz yerde olacağım. Şimdilik sevgimle kal gülüm. Kapatıyorum yarın görüşmek üzere.
— Dur. Gelme…
Sözleri havada kalmışı kapamışı bile. Gene yapmışı yapacağını. Kaç kez görüşmüşlerdi ilk onu bulduğundan beri Antalya hariç bir yok ikiydi. üçüncüsü olmayacaktı. Şu an kırgın hatta aylardır görüşmüyor da olabilirlerdi ama yüreği Metin’e aitti ve bunu ona yapamazdı. Çünkü elini tutmaya çalışacaktı elleri kendine ait değildi ki. İlk karşılaşıkları gibi olmayacaktı bu sefer gelişi…
Gece yatarken telefonunu sessize aldı Helin Çantasının en dibine koydu. O gün akşam kadarda bakmadı telefona. Akşam saat yedi gibi baktı kaç kez aramışı. Birde mesaj vardı. Mesajı okudu ‘Az sonra gidiyorum en azından telefonlarıma cevap verebilirdin. Söyleyecek kelime bulamıyorum sana’ bu kadardı işe.
Ertesi gece msn açar açmaz Hakan da açtı…
— Onu benden çok mu sevdin.
— Bunu neden soruyorsun bana. Buna cevap vermeyeceğimi biliyorsun.
— O olduğu için gelmedin. Onu bana tercih ettin
— Ben bir tercih yapmadım ki. Zaten tek seçenek vardı. Bana çıkar yol bırakmadın. Hep seni kırmamaya çalışım ama sen üzülmek için hep bir yol buldun
Her kelimesi sitem doluydu. Onu kendisine ihanetle suçluyordu. Anlatamıyordu hala… İhanet etmesi için ona ait olması gerekiyordu hiç ona ait olmamışı ki… Bir şeyler kopuyordu farkındaydı. Keşke hiç gelmeye kalkmasaydı. Öylece kalsaydı her şey olduğu gibi. Hatırladığında hani eskiden olduğu gibi bir sızı olsaydı yüreğinde…
— Sen özgür kadın nasıl oldu da birine köle oldun izinsiz gelemedin. Hani kimseye ait olmayacaktın. Seni bir daha rahtsız etmeyeceğim. Kim bilir telefonlarına da yasak koyar.
— Ben kimseden izin almam. Telefonuma da kimse karışamaz. Kimseye de köle değilim. Beni hiç anlamayacaksın değil mi?
— Evet anlamayacağım. Asla seni aramayacağım. Bir gün senin aramanı bekleyeceğim. Kendine iyi bak gülüm. Hep söyledim sana son defa söylüyorum Yüreğinin sesini dinle hayatında bir kez olsun yap bunu.

Yüreğinin sesini dinlemek… Tüm çektiği üzüntülere rağmen… Kendinle yaptığı acımasız kavgalara rağmen… Kalarak gitmelere rağmen Metin vardı…

Ve belki de ilk defa yüreğinin sesini dinliyordu…


27 Eylül 2008

Hamiyet Göz


____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
Profiline gir Bu üyenin tüm mesajlarını göster Cevap 7
« Ön  Diğer »        print
Yukarı git


mxBoard, © 2006 by pragmaMx.org, based on eBoard, XMB and XForum

Giriş

Kullanıcı Adı:

Şifre:

Sprache
Arabirim Dilini Seçin:

Almanca Fransızca Türkçe İngilizce
Son 5 Bilgi
Happy Birthday


Bugün hiçbir kullanıcımızın doğumgünü yok!
Etkinlik Takvimi
Mayıs 2025
  1 2 3 4
5 6 7 8 9 10 11
12 13 14 15 16 17 18
19 20 21 22 23 24 25
26 27 28 29 30 31  

Fuarlar
Toplantilar
Konserler
Festivaller
Kültür Sanat
Anma Günleri
Dogum günü
Dini Bayramlar
Özel Günler
Resmi Bayramlar
üye Puani
  1. Rojin: 10 976 Puanlar
  2. asliyok: 4 432 Puanlar
  3. HarmanYeli: 4 396 Puanlar
  4. KizilZora: 2 048 Puanlar
  5. life23: 1 675 Puanlar
  6. gokkiz: 1 657 Puanlar
  7. BirNefes: 1 048 Puanlar
  8. Erasmus: 984 Puanlar
  9. -Pozan-: 785 Puanlar
  10. Siyahinci: 623 Puanlar
Son Şiirler
SAKLI SEVDAM
(8317 okuma)
Hatırlarmısın .!
(11432 okuma)
Mektup......
(12257 okuma)
ANADOLU GARIBI
(12237 okuma)
SALKIMSÖĞÜT
(11961 okuma)
YAŞAMAYA DAİR
(12221 okuma)
SALKIMSÖĞÜT
(12408 okuma)
TOP Download
  1. AntiVir Personal - Free Antivirus
       [Hits: 1 020 x]
Link ler
  1. VOLKAN KONAK
  2. Yusuf Hayaloglu
  3. Full dizi izle

Bu sitedeki tüm logo ve markalar sahiplerinin malıdır. Diğer detayları Künye bölümünde bulabilirsiniz .

Haberlerimizi RSS kullanarak yayınlayabilirsiniz.

Bu site pragmaMx 0.1.11 tabanlıdır.

Yorumlar yazarların sorumluluğu altındadır,
geri kalan her şey © 2004 - 2025 by Dostsesi - Stimme der Freundschaft