Deprecated: Function set_magic_quotes_runtime() is deprecated in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_system.php on line 22

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 315

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 315

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 1415

  Çarşamba, 07. Mayıs 2025 19:08   User Online: 66 

Üye bilginiz

Üye merkeziniz

Özel Messajiniz

Ziyaretçi defteriniz

Üye lerimiz

Forumda çikiş

Forumlar

Genel

Kültür

Atatürk

Türkiye

Bilgilendirme

Spor

Site ve Radyo

Arsiv II Genel

Arsiv Kultur

Resim
Sevimli 16SarikardelenlerManzara -3Fantazi Resim 9Sevimli 9Manzara -16Bayrak2Manzara -18Sevimli 12SelalePembesakayikDostluk Resimi 10Manzara -15Fantazi Resim 2Kardelenates_guel.jpgFantazi Resim 10Firat nehiriBebek -10Tatli Hanimlar

Portal Menüsü
Bilgiller
Bilgi ekle
Ekart
Pano
Haberler
Takvim
Resimler
Şiir
Fikra
Bizi tavsiye et
Site Anket
Site kural Impressum
Download tavsiyeler
 Link Tavsiyeler
Bize ulaşım

Dostsesi.Com Kültür Forum Sisteme girmen gerek


Aşağı git
« Ön  Diğer »
küçükten büyüğe do;ğru sırala büyükten küçüğe doğru sırala      print
Konuyu açan: Konu: Geceyi Yürüyen Adam
Senior Member
Senior Member


Cevaplar: 884
kayıt olmuş: 26/5/2008
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 23/2/2009 Saat 14:48  
Geceyi Yürüyen Adam (düz yazı)

Geceyi yürüyen adam, ruhu acıkınca, ilk molayı çocukluğunda verdi. Oturup bir ilkokul sırasına, öğretmenlerinin ilk öğretilerini anımsamaya çalıştı. Aklında kalan bir şey yoktu; bir okul şarkısından başka: “ çiçekli bahçemizin yollarında koşarken, bu gün okullu olduk sınıfları doldurduk, neşeliyiz (belki, / sevinçliyiz / di kelime; tam olarak hatırlayamadı) hepimiz, çünkü okullu olduk... “. Böyle bir şeylerdi .
Oysa; ne evin bahçesi koşacak kadar büyüktü ne de çiçekliydi. Okula başladığı için sevinip sevinemediğini de bilemedi. Yeni bir yoldu sadece yürünmesi gereken. o gün başlayıp, bir fakülteden mezun olana kadar sürecek on altı sene. Yedek subay okulunu da sayarsak, de ki onyedi..
Yan sırada oturan adam, “ Sen, kaymakamın oğlu değil misin “ diye sordu.
“ Evet “ dedi, geceyi yürüyen adam. “ Bu benim suçum değil, benim seçimim de.. “
Kalktı sıradan, bahçedeki çocukluk seslerini çiğneyerek, dışarı çıktı. Genç bir şair
kardeşinin * çok sevdiği dizeleri geçti aklından : “ En büyük ihaneti çocukluğuma yaptım / Büyüdüm.. “.. Okul bahçesinin bittiği yerde bulutlar başlıyordu. Bu yüzden nerede olduğunu anlayamadı, ilk bulutun içine yürüdü. Güneşi göremese de terlediğini farketti. Biraz ferahlayabilmek için, okul yıllarını silkeledi üstünden, bir kaç eski sevdanın tozu kaçtı gözüne, yaşardı. Yanaklarından süzülen gözyaşını alıp, yüreğinin tavan arasındaki çeyiz sandığına koydu.
Bir sokağı andırır gibi, birbirine yanaşık duran iki bulutun üstünde solmuş resimler asılıydı. Hepsinin altında, isim çerçeveleri içinde “ özlem “ yazıyordu, nedense. Pek bir anlam veremedi ama cız etti bir yerleri, farketti. Sokağın ismi var mı diye bakındı, yoktu. Adına bakılmadan geçilen sokaklardan biri gibiydi işte, o kadardı. “ Bizi nereye götürdüğünü bilemediğimiz sokaklardan biri.. “ dedi. Solmuş resimlerdeki yüzler de pek tanımış gibi bakmıyorlardı zaten. Belli ki kendileri de çekip gitmişlerdi çoktan; bir yerlere ve birilerine.
Bulutlar kayboldu birden, yerini, dört bir yanı dikenli tel tel örgülerle çevrili tozlu ovalara bıraktı. Yelkovan dikenleri * uçuşup duruyordu etrafta. Bazıları gelip, orasına burasına çarpıp acıtıyordu , kaçamıyordu hepsinden. Kaçmak istemediğini farketti, üstelik. Dikenlerle birlikte yuvarlandı uzun süre. “ Gerekirse hepinizle yüzleşirim gene. Çekinecek bir şeyim yok benim..” diye söylenip durdu, yuvarlanırken.. “ Pek farkımız yok, rüzgarlarımız farklı sadece. Ben de hepiniz kadar iyi, hepiniz kadar kötüyüm...”
Tozlu ovanın bitimindeki tel örgüye, birlikte takılıp durduklarında, geceyi yürüyen adam; kendini, üstüne yığılmış yelkovan dikenlerinden ayırabilmek için kimliğini çıkardı cebinden. Kimliğin üstünde farklı bir resim vardı, aldırmadan yürüdü. Tel örgünün bir yerlerde bitiyor olacağını var sayarak.
Kimliğini cebine koyarken, cebinin değişik kimlik fotokopileri ve ikametgah ilmühaberleriyle dolu olduğunu farketti. Kimbilir, kaç il ve ilçede, mahallede, kaç değişik muhtardan kimlik sureti ve ikametgah almıştı bu güne kadar. Böyle birisi, aynı kişi olabilir miydi? ! . “ Beni ilgilendirmez.. “ dedi, kendi kendine.. “ Ben kimim ki? .. “
Tel örgü, biteceğe benzemiyordu. Zaman zaman iyice daralıyor, bazen biraz genişliyor ama bu fazla uzun sürmüyordu. Bir ara, hapishane parmaklıklarına döndü tel örgüler, neyseki bu da uzun sürmedi.. En dar yerlerinin birinde bir nikah dairesi, onun yanında doğum evi vardı ve inanılmaz kalabalıklar vardı girişlerinde, her ikisinin de.
İçerdekilerse, çıkış kapısını bulma telaşında içindeydiler.
Bir yerlerde, bir dere çıktı karşısına. yumuşak bir toprağın içinden kaynıyor, giderek genişliyordu. Suları sığdı. ayakkabılarını çıkarıp derenin içinden yürümeye başladı, ferahlamıştı biraz. Tel örgüler mi bitmişti yoksa? . Sağına soluna bakındı, duruyorlardı, araları ıramışlardı birbirlerinden. Yürüdükçe, tek tük ağaçlar görünmeye başladı, birbirinden değişik ağaçlar. Kimi en ufak bir esintide bütün yapraklarını kaybeden, kimi en acımasız fırtınalara direnen, kimi; ötekinin gölgesinde kalmış, gelişememiş, kimi; köksüz, kimi hastalıklı, kırılgan, böceklenmiş, bodur.. Başka çaresi yoktu, geçilecekti bu ormanın içinden..
Ormanın ve derenin içinden yürümeye devam etti. Diz kapaklarını bile bulmayan su, akıp gidiyordu sessizce.. Suyun verdiği ferahlık da akıp gidiyordu birlikte. Adam yürüdükçe, su bulanıyordu geçtiği yerlerde.. “ Sığ sular çabuk bulanır..” dedi, kendi kendine.. “ Bu yüzdendir benim denizlere sevdalanmam...”

Bir keresinde, sessiz bir koya demirlemişti teknesini, rüzgar , denizin yanağını oynaştıran orta güçte bir karayel olsa da teknenin demirlediği yere ulaşamıyordu. Koy, yanındaki küçük tepelere el vermiş, soyutlamıştı kendini hoyrat kuzey rüzgarlardan. Dingindi. Adam gibi.
Güzel bir siyah zeytin, üzerine güzel bir zeytinyağı gezdirilip, güzel bir kekik ve kırmızı pul biberle harmanlanınca; güzel bir rakı mezesi olmuştur hep. Koyun kumsalından toplanan beş on tane cikcik * de varsa hele, değme rakının keyfine.
Cikcikleri bıçağıyla açıp, ufak bir tabağın içine topladı, biraz zeytinyağı döktü üzerlerine, biraz da karabiber. Rakıdan bir yudum aldı. Etrafına bakındı. Koyu çevreleyen tepeler, mutsuz insan yüzleriyle doluydu. Onlara seslenir gibi “ Hayat, bu işte.. “ dedi.
“ Kendinle barışıksan ve yalnızsan, ne problemi olur ki insanın.. “. Tepelerdeki yüzlerin çoğunluğu, başlarını sallayarak onayladı adamı.
Devam etti: “.. Bir çoban düşünün, ne kadardır bir çobanın dünyası? Azığı, kepeneği ve kavalı yanındaysa, kurt girmemişse sürüsüne, ne ister başka, çoban? ! ! . Otlağını, dağlarını, yaylarını bilir, o.. Az bilir.. Bu yüzdendir huzurlu ve mutlu oluşu..
Bu yüzdendir benim, bildiğim her şeyi unutmak isteyişim.. “. Gene, baş sallandı tepelerden, azdı karayel..

Dere aniden bitti. Önünde, ikiye ayrılan bir yol belirdi. Yolun biri, çiçeklerle bezeli, rengarenk çiçeklerle süslü, uçuşan ezgilerin , tek tük çiftlerin gezindiği güzel ama kısa bir yoldu. Olduğu yerden bile sonunu görebiliyordu yolun. Keçiboynuzunun içine serpiştirilmiş bal kadar bir şeydi bu yol.
Öbür yol, tozlu, zorlu, inişli çıkışlı, sarp geçitler olmasına rağmen daha kalabalık ve daha uzundu. Yürüyenler, pek hoşnut görünmese de, zamanla içlerinden bir kaçı yere düşüp kalsa da, gene de yürüyorlardı durmadan. Her atılan adımdan sonra, yolun arkada kalan kısmı siliniyor ve asla geri dönülemiyordu. Zaman zaman yollarına çıkan – büyük olasılıkla, öbür yoldan karışan – çiçek kokularını, notaları fazla önemsemeden, fazla uzun sürmeyeceğini bilerek ama kabullenerek , asık yüzle ama nedense hem mutsuz görünüp hem de fazla acele etmeden, ağır ağır yürüyorlardı.

“ Geri dönmek..” dedi, geceyi yürüyen adam; “... bir tek klavyenin tuşlarında mümkün.. “. Sonra, yolun sonunda görülen parlak ışıklara bakmamaya çalışarak, kalabalığa karıştı..
Ayakkabıların da dereye girdiği yerde unutmuştu, üstelik.. 30.03.05 *


* murat köse, istemsiz ihanet, hayal dergisi, sayı 1, sayfa 56
* cikcik: beyaz, yuvarlak; kum midyesi de denilen bir çeşit midye.
* yelkovan dikeni: yel önünde uçuşan dikenler.
* 30.03.05 (doğum günüm) )

Orhun Basat


____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
Profiline gir Bu üyenin tüm mesajlarını göster
« Ön  Diğer »        print
Yukarı git


mxBoard, © 2006 by pragmaMx.org, based on eBoard, XMB and XForum

Giriş

Kullanıcı Adı:

Şifre:

Sprache
Arabirim Dilini Seçin:

Almanca Fransızca Türkçe İngilizce
Son 5 Bilgi
Happy Birthday


Bugün hiçbir kullanıcımızın doğumgünü yok!
Etkinlik Takvimi
Mayıs 2025
  1 2 3 4
5 6 7 8 9 10 11
12 13 14 15 16 17 18
19 20 21 22 23 24 25
26 27 28 29 30 31  

Fuarlar
Toplantilar
Konserler
Festivaller
Kültür Sanat
Anma Günleri
Dogum günü
Dini Bayramlar
Özel Günler
Resmi Bayramlar
üye Puani
  1. Rojin: 10 976 Puanlar
  2. asliyok: 4 432 Puanlar
  3. HarmanYeli: 4 396 Puanlar
  4. KizilZora: 2 048 Puanlar
  5. life23: 1 675 Puanlar
  6. gokkiz: 1 657 Puanlar
  7. BirNefes: 1 048 Puanlar
  8. Erasmus: 984 Puanlar
  9. -Pozan-: 785 Puanlar
  10. Siyahinci: 623 Puanlar
Son Şiirler
SAKLI SEVDAM
(8317 okuma)
Hatırlarmısın .!
(11432 okuma)
Mektup......
(12257 okuma)
ANADOLU GARIBI
(12237 okuma)
SALKIMSÖĞÜT
(11961 okuma)
YAŞAMAYA DAİR
(12221 okuma)
SALKIMSÖĞÜT
(12408 okuma)
TOP Download
  1. AntiVir Personal - Free Antivirus
       [Hits: 1 020 x]
Link ler
  1. VOLKAN KONAK
  2. Yusuf Hayaloglu
  3. Full dizi izle

Bu sitedeki tüm logo ve markalar sahiplerinin malıdır. Diğer detayları Künye bölümünde bulabilirsiniz .

Haberlerimizi RSS kullanarak yayınlayabilirsiniz.

Bu site pragmaMx 0.1.11 tabanlıdır.

Yorumlar yazarların sorumluluğu altındadır,
geri kalan her şey © 2004 - 2025 by Dostsesi - Stimme der Freundschaft