İnsan, yaratılıştan sevilmeye layık bir mahluktur. Nitekim Yaratıcısı
mahlukat içinde en çok onu seviyor ki; kainatta ne varsa ona musahhar
kılmış ve kâinattaki toprak, su, atmosferden Ay ve Güneş'in hareketlerine
ve mesafelerine kadar her şeyi insana göre ayarlamıştır .
Tabir caizse Allah'a göre "her şey insan içindir" . Yine onu sevdiğinin bir
emaresidir ki; onu en güzel biçimde yaratmış ve onu yeryüzünün halifesi
kılmıştır .
İnsanlığın rehberi, büyük insan Hz Muhammed (sav) insanı seviyor ki ;
onların imanını kurtarabilmek için kendisini heder edercesine çırpınıyor ve
" iman etmeyecekler diye kendini öldürecek misin ? " itabına maruz kalıyor
.
O'nun Habib’i Hz Sıddık-ı Ekber'in "Ya Rab vücudumu o kadar büyük kıl
ki, cehennemi ben doldurayım, başkalarına yer kalmasın" niyazı insana olan
muhabbetten nebean eden bir söz değil midir ?
‘’ Bozmuş olsan yine de gel ‘’ çağrısı Mevlana'daki
insana olan derin muhabbetin şefkat derecesine çıktığını gösteriyor ki;
çocuğunu kurtarmak için çırpınan bir anne gibi çırpınıyor, O'nu
kurtarabilmek için adeta yalvartıyor .
O dertliler zincirinin son halkası, asrımızın gönül mimarının;
"milletimizin imanını selamette görürsem cehennemin alevleri İçinde yanmaya
razıyım, Kur'ân'ımız yeryüzünde cemaat-siz kalırsa cenneti de istemem;
orası da bana zindan olur" sözü de aynı duygular değil midir ?
Hulâsa Allah insanı seviyor, O'nun peygamberi ve peygamberinin vârisleri de
.
Bize gelince; değil hıristiyan, mecusi, putpereste el uzatıp kucak açmak,
eli Kur'ân'lı, alnı secdeli Müslüman’ı dahi sevemiyor ve daha kötüsü
sevmemek için adeta bahaneler arıyoruz .
Nasıl oluyor ki ; 20 asrın fitne-fesat asrı olduğunu, içindeki
Müslüman’ların da peygamber ve melek olmadıklarını bildiğimiz halde
onların kusursuz ve hatasız olmasını istiyoruz .
Her halde Müjdeci Peygamber'in (sav) " siz günah işlemeseniz, Allah sizi
yok eder, yerinize, günah işleyip tövbe edecek bir kavim yaratır "
buyurduğunu unutuyoruz .
Nasıl oluyor ki ; merhamet-kani mürşidin en büyük dayanağı sevgili amcası
Hz Hamza (ra)-nın katili Vahşi’yi dahi İslam’a davetini, daha
enteresanı Vahşi'nin cevabi mektubunda " Ben içki içtim, zina ettim,
Allah'ın aslanını şehit ettim, ben Müslüman olsam bile bu günahlar nasıl
affolunur ki ? "
Demesine mukabil ; içki içmiş olsan da gel, zina yapmış olsan da gel,
Allah'ın aslanını parçalasan, ciğergahımı dağlasan da gel, gel manasında ''
Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz, Allah (dilerse) bütün günahları
afveder, muhakkak Allah Gafurdur, Rahimdir " mealindeki ayeti yazdırıp
göndererek ona dahi kucak açtığını unutuyoruz .
Ve yine biz O Rahmet Peygamberi'nin yüz insan katili bir şahsın dahi
tövbesinin kabul buyrulduğunu haber vermesini hatırlamıyor, hep hatasız
dost arıyoruz .
Ve yine biz Mutlak Adalet sahibinin (cc) Mizan-ı Ekser’in de
kullarının amellerini tartar, iyilerle kötüleri ayıkırken hasenatının
seyyiatına galibiyeti mağlubiyeti noktasında hükmedeceğini, binaenaleyh;
sevabı azıcık fazla gelenlerin bir ömür boyu işledikleri günahlarını
affederek onları Salihlerle beraber Cennetine koyacağını düşünemiyor,
Müslüman kardeşlerimizin üç-beş hatasına göz yumamıyoruz .
Ve yine nasıl oluyor da çeşitli İnsanlarla bir arada kalmak mecburi y eli n
de " olduğumuz yerlerde Rabbimize, Efendimize, Kitabımıza ve nice
mukaddesatımıza dil uzatıldığını, hakaretler savrulduğunu duyup, görüp ve
ciğerimiz yanarak meğer Müslümanların en kötüsü dahi bunların en iyisi imiş
" dediğimizi, namaz kılan birini görünce de, burnumuzun direği sızlayarak
boynuna sarıldığımızı ne kadar çabuk unutuyoruz ?
Evet, unutuyoruz . Rabbimizin, Peygamberimizin, Kitabımızın, Kıblemizin,
Vatanımızın bir olması gibi aramızda muhabbete vesile olacak binlerce
vahdet rabıtaları bulunduğunu Müminin iyilikleri için sevilmeye,
kötülükleri için ise adavete değil, acınmaya lâyık olduğunu ve en mühimi
Cenabı Hakk'ın muvaffak kılması, aramızdaki muhabbet ve ittifaka bağlı
olduğunu .
Bütün bunları nazar-ı itibara alarak muhabbet duygularıyla dolmamız,
birbirimize daha müsamahakâr, daha merhametli olmamız rica ve niyazıyla
...
selam , sevgi ve saygılarımla ...
saklı düşlerim ...
anonim
____________________
Taşı delen suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir.