Bir garip sevdaydı bizimkisi,
Bir sarı yaprakla bir dalın hikayesi.
Günün birinde
Bir taze yaprak bağlanmış
Dalın birine.
Yaprak güçsüz, yaprak çaresiz, yaprak sarı.
Bir yel esecek,
Bir yaprak kopacak yerinden.
Yaprak sonbaharda,
Daha yaşamamışken ilkbaharı.
Dal ise ilkbahardaymış,
Yaşıyorken sonbaharı.
Yaprak Salı,
Dal yaprağı sevmiş ta derinden,
Kasırgalara meydan okurcasına.
Dal öfkeli; dal umutlu; dal üzgün.
Kabul etmemiş çaresizliği.
Dal ağlamış,
Toprak emmiş,
Kök içmiş.
Dal, köklerinden aldığı özsuyunu
Olduğu gibi yaprağa vermiş,
Yaprak yeşermiş.
Bu sevdanın adına mucize denmiş.
Rüzgarla düşecek sanılan,
Fırtınalara direnirken kahraman,
Ne boranın uğultusu,
Ne tipinin soğuğu,
Dost bildiklerinin
Ayak sesleriymiş duyulan.
Bir balta inmiş dala.
Düşmek isterken yaprak,
Dala ağır gelmiş taşımak.
Yaprak sararmış… sararmış…
Tam düşerken son bir hamle gelmiş daldan.
Sevda nihayetsiz,
Zaman kifayetsiz,
Dal çaresiz kalmış.
Çünkü böyle buyurmuş Yaradan.
Derler ki:
Asla dalın eline geçmeyecek olan
Bir mektup varmış yapraktan.
El koymuş dost görünümlü düşman.
Bu masalın sonunda
Gökten düşen elmalar yokmuş.
Diğer yarısını bekleyen
Bir yarım elma varmış.
O günden beri dal,
Yaprağın bahtsızlığına
Gizli gizli ağlarmış.
Her sonbaharda,
Gözyaşlarının döküldüğü yerde,
Boynu bükük bir kırmızı gül,
Bir de beyaz gül açarmış.
Kenan Aydın
____________________
Taşı delen suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir.