Fransız bilim adamı Dr. Jacques Benveniste, araştırmalarda DNA hücrelerinin
belli bir frekansta foton (ışık) yaydığını, farklı hücrelerin farklı
frekansta titreştiğini, farklı titreşimdeki iki hücre yan yana geldiğinde
yeni bir frekans oluşturup birlikte bu frekansta titreşmeye başladıklarını
ve elektro manyetik dalgalar ile bir çağlayan yaratıp ışık hızında yolculuk
ettiğini keşfetmiş.1980'lerde başlattığı çalışmalarında suyun hafızası
olduğunu anlamış. Suya bir madde ekleyerek bunu 1 milyon kez sulandırmış ve
özel bir alet ile aşırı hızda karıştırarak o maddenin yok olacağını tahmin
etmiş ama hala maddenin suda mevcut olduğunu görünce deneylere defalarca
milyonlarca kez daha sulandırarak devam etmiş. Ancak ne kadar sulandırsa da
suyun içine en başta eklenmiş olan maddenin yok olmadığını tespit etmiş. O
zaman suyun yüklenen maddeyi bir şekilde hafızaya kaydettiğini anlamış. Bir
başka deneyinde suya bir zehir yerine sadece zehirin frekansını yüklemiş ve
aynen zehirin kendisi eklenmiş gibi içine koyulan sinekleri öldürdüğünü
tespit etmiş.
Benvenistenin araştırmalarını şüphe ile karşılayan Queens Belfast
üniversitesi Profesörü Madeleine Ennis Avrupa ülkelerinde yelpazelenen bir
araştırma grubuna katılmış. Fransa, İtalya, Belçika ve Hollanda'dan oluşan
ekip Profesör M. Roberfroid tarafından koordine edilmiş. Belçika Katolik
Üniversitesinde, Benvenistenin kullandığı orijinal deneyin daha rafine
edilmişini kullanarak, yapılan uygulamayla ilgili her dört laboratuardaki
bilim adamları deney solüsyonlarının içinde ne olduğunu bilmeden
çalışmışlar. Hatta tüplerin bazılarında sadece saf su varmış. Tüm deney
bağımsız bir bilim adamı tarafından koordine ediliyormuş. Bu kişi tüm
solüsyonları kodluyor ve bilgiyi topluyormuş ama deneylerde bil-fiil
çalışmıyormuş, bu yüzden yalan ve dolana yer kalmamış. Yapılan tüm deneyler
Benveniste'nin sonuçlarını desteklemiş. Benveniste buna karşılık "12 sene
önceye, bizim başladığımız noktaya gittiler" demiş. Benveniste ayrıca
"Biyokimyevi maddelerin yaydığı sinyal kaydedilip internet aracılığı ile
dünyaya yayılabilir ve bu sinyal biyolojik hücreleri sanki gerçekte o madde
varmış gibi etkileyip değişim yaratır" demiş.
Unutmayalım ki; insan bedeninin %85'i sudur. Düşüncelerimiz ve
konuştuklarımız bedenimizdeki suya kaydedilir ve o kalitede yaşarız.
Şeklimizi, sağlığımızı ve hayatımızı biz oluştururuz. Yaşam muhteşem bir
enerjisel danstır, frekansların uyumu, birleşmesi, çatışması, iç içe
geçmesi, aşağı-yukarı, sağa-sola, zıt yönlere dalgalanmasının dansı.
Masaru EMOTO
"İÇİNDE SU OLAN ŞİŞENİN ÜSTÜNE YAZILMIŞ VEYA SÖZEL SÖYLENMİŞ OLAN
SÖZCÜKLER, DÜŞÜNCELER, SUYA ÇALINMIŞ OLAN MÜZİK VEYA OYNATILMIŞ FİLM İLE
SUYUN YAPISAL ÖZELLİĞİ DEĞİŞİR."
Yaratıcı Japon bilim adamı Emoto'nun çalışmasında somut kanıtlarla
insanın titreşimsel enerjisinin, düşüncesinin, kelimelerin, fikir ve
müziğin, hatta son yaptığı çalışmalarda suya oynatılan filmlerin dahi suyun
moleküler yapısını etkilediğini ispat etmiştir. Su bu gezegendeki yaşamın
kaynağıdır. Beden bir sünger gibidir ve hücre denilen, sıvı dolu
trilyonlarca odacıktan oluşur. Yaşamımızın kalitesi sıvımızın kalitesi ile
direk bağlantı halindedir. Su son derece uyumlu bir maddedir. Fiziksel
şekli kolayca bulunduğu ortama adapte olur. Fakat değişen sadece fiziksel
şekli değildir, moleküler şekli de değişir. Çevreden aldığı enerji veya
titreşimler suyun moleküler şeklini değiştirir. Bu anlamda su sadece görsel
olarak çevresel durumu yansıtmaz, aynı zamanda moleküler anlamda da
yansıtır.
Bay Emoto görsel anlamda bu moleküler değişimi belgelemekte. Su
damlacıklarını dondurup fotoğraf çekme kapasitesi olan bir karanlık alan
mikroskobu altında inceliyor. Yapılan çalışmalar çevresel etkilerin suda
yarattığı moleküler değişimi açıkça ortaya koymakta. Bay Emoto dünyanın
değişik kaynaklarından alınan ve değişik durumlarda olan suyun kristalize
şekillerinde birçok büyüleyici farklılıklar keşfetmiş. Akarsulardan ve
kaynaklardan alınan su çok güzel geometrik şekilleri olan kristal desenler
gösterirken, sanayi ve yerleşimin yoğun olduğu yerlerden alınmış kirli ve
toksik su ile su borularında, depolarda bekletilen durgun su damıtılmış
olsa bile kesin olarak şekilsel bozukluk ve rast gele oluşmuş kristal
şekiller oluşturuyor.
____________________