Tayyip’in Serveti = 40 bin çocuğun bakımı
Her dört çocuktan birinin evde doğduğu, saatte beş bebeğin öldüğü, beş
çocuktan birinin yetersiz beslendiği için gelişim bozukluğu yaşadığı, okul
çağındaki çocukların yüzde 5’inin eğitim hakkına erişemediği
Türkiye’de, Başbakan’ın servetiyle 40 bin çocuk tüm temel
gereksinimleri karşılanarak bakılabilir.
Başbakan Erdoğan, gittiği tüm illerde, yaptığı konuşmalarda “nüfusun
korunabilmesi için” üç çocuk yapmanın önemine değinirken,
Türkiye’de her dört çocuktan biri evde doğuyor, her geçen saat içinde
beş bebek yaşamını kaybediyor.
Her beş çocuktan biri yetersiz beslendiği için gelişim bozukluğu yaşıyor.
Orta ve yükseköğretim sırasında sistemin öğüttükleri bir yana, her yüz
çocuktan beşi hiç okul yüzü görmüyor.
Bu sorunların derinleşmesinde AKP iktidarının sağlık ve eğitim sistemini
dönüştürerek hızla paralı hale getirmesinin etkili olduğuna işaret
edilirken, araştırmalar özellikle son yıllarda, tablonun daha da kötüye
gittiğini yansıtıyor.
SGK’daki değişiklik evde doğumları artıracak
Bebek ve anne ölüm oranlarının Avrupa ülkelerine göre oldukça yüksek olduğu
Türkiye’de, her yüz çocuktan 28’inin bir yaşına gelmeden
hayatını kaybettiği belirtiliyor.
Anne ve çocuk ölümlerinin en önemli nedenlerini hamilelik sırasında ve
doğum sonrasında anne ve bebeğin nitelikli sağlık hizmetine erişememesi ile
yetersiz beslenme oluşturuyor.
Uzmanlar, bebek ölümlerinin yüzde 75’inin yetersiz beslenmeden
kaynaklandığına dikkat çekiyor.
Sendikaların 2009 yılı araştırmalarına göre, 0-4 yaş arası bir bebeğin
sağlıklı beslenebilmesi için günde yaklaşık 4,7 TL harcanması gerekiyor.
Bu durumda, Tayyip Erdoğan’ın 2 milyar dolar civarında olduğu bilinen
servetiyle, 437 bin bebek (0-4 yaş arası) ya da 164 bin çocuk (5-16 yaş
arası) dengeli ve sağlıklı beslenebilir.
Birinci basamak sağlık hizmetlerine erişimin zorlaştırılmasının anne ve
bebek sağlığı açısından önemine dikkat çeken uzmanlar, SGK’nın
gerçekleştirdiği bir uygulama değişikliği ile “sosyal güvencesi
bulunmayan annelerin doğum giderlerinin kurum tarafından
karşılanması” uygulamasına son verilmesinin “evde
doğum”ları artıracağının altını çiziyor.
Kentlerde yüzde 25, kırda yüzde 50 civarında seyreden yüksek evde doğum
oranları, anne ve bebek sağlığını tehdit eden önemli faktörler arasında
kabul ediliyor.
Oysa devlet hastanesinde tıbbi donanım ve personel eşliğinde bir doğumun
110 TL olduğu göz önüne alındığında, Tayyip Erdoğan’ın servetiyle
yaklaşık 27 milyon 272 bebeğin devlet hastanesinde doğması sağlanabiliyor.
Halk birini okutamazken, Tayyip 60 bin çocuğu okutabilir
Eğitim–Sen tarafından hazırlanan raporda, 2008-2009 öğretim yılında
okullaşma oranının önceki yıla göre yaklaşık binde dokuz geriye gittiği
ifade ediliyor.
Daha fazla velinin ekonomik nedenlerle çocuğunu okula gönderememesi
anl***** gelen bu gerilemenin temel nedenleri, emekçilerin
yoksullaşmalarına paralel olarak, öğrenci maliyetlerini velilerin sırtına
yükleyen yeni düzenlemeler olarak belirtiliyor.
Rapor, ortaokul düzeyinde ise, okul çağındaki nüfusun yaklaşık yüzde
42’sinin “ailelerin yoksulluğu, çalışmak zorunda bırakılmak ve
devletin gerekli kaynakları ayırarak yeterli ve zamanında yatırım
yapmamasına” bağlı olarak okula devam edemediğini ortaya koyuyor.
Eğitim–Sen tarafından 2009 yılında hazırlanılan rapor, bir çocuğun 17
yıllık eğitim yaşamı boyunca ailesinin 50 bin TL harcadığını ortaya
koyuyor.
Bu rakamlara eğitim sistemindeki çarpıklıklardan kaynaklanan dershane ve
özel ders giderlerinin de dahil edildiği belirtiliyor.
Bu rakam baz alındığında, Başbakan’ın mal varlığıyla 60 bin çocuğu
ilk okuldan başlayarak lise sona dek tüm masraflarını karşılayarak
okutabildiği ortaya çıkıyor.
Eğitim–Sen’in raporu bir öğrencinin devlet açısından maliyetini
de yansıtmakta.
Verilere göre, ilköğretimden yükseköğretime kadar yapılan tüm eğitim
harcamaları açısından bakıldığında Türkiye’de bir öğrenci için
yapılan harcama öğrenci başına 1.527 dolar civarında.
Bu durumda, Erdoğan, 2 milyar doları ile 1 milyon 300 bin öğrencinin
devlete maliyetini karşılayabiliyor.
AKP hükümeti, sağlık ve eğitim hakkını paralı hale getirerek çocukların
eğitim hakkını gasp edip, onları açlığa hatta ölüme mahkûm ederken,
“üç çocuk” siparişinden geri basmayan başbakanın ısrarlı tutumu
emekçilerden çok farklı bir dünyaya ait olduğunu da kanıtlıyor aslında.
Halkımız bir çocuğunu sağlıklı besleyip, okutamazken o, tüm gıda, sağlık,
eğitim giderleriyle 40 bin tanesine bakabilir…