Tespit edilebilen 2132 edebiyatçı üzerinde yapılan araştırma sonucu,
bunların yüzde 55'inin şiir, yüzde 27'sinin öykü, yüzde 26'sının roman,
yüzde 20'sinin çeviri, sadeleştirme ve uyarlama alanında yapıt ortaya
koyduklarını gösterdi. Birden fazla türde ürün veren edebiyatçılar, bu
türlerin her birinde ayrı ayrı sayıldıkları için bu tabloda toplam 100'ü
aşıyor.
En yüksek ve en düşük oranlarda gözünüzü şöyle bir gezdirdiğinizde
tedirginlik hissetmemek mümkün değil. Edebiyatçılarımızın yarısından
fazlası şiirle uğraşıyor. Tür zorlaştıkça ve ürün büyüdükçe sayı küçülüyor.
Bu tablo, ister istemez insanı "acaba edebiyatçılarımız biraz kolaya mı
kaçıyor" diye düşünmeye itiyor.
Esas ürkütücü görüntü ise tablonun sonlarında karşımıza çıkıyor. Eleştiri
gibi önemli bir alan edebiyatçılarımızın sadece ve sadece % 3'ü ile
sınırlanıyor. Hal böyle olunca da "acaba edebiyatçılarımız başkalarını
okumayı ve değerlendirmeyi zaman kaybı olarak mı görüyorlar" diye düşünmeye
başlıyoruz. Yazılan bir sürü şey var ama eleştiride bunun karşılığı yok.
Yani; yazılanların gerçekten edebi değeri olup olmadığı tartışılır durumda.
Biyografi, sözlük, antoloji gibi şeyler de edebiyatçılarımızın ilgisini
çekmeyen alanlar olması edebiyatçılarımızın olmasa bile edebiyatımızın
içler acısı halini gözlerimizin önüne seriyor.
Hele ki % 2'yi bile bulmayan mizah oranıyla, ağlanacak halimize gülmeyi
bile beceremiyoruz...
____________________
Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...