2 Temmuz’da .......de yazmaya başlayalı, tam iki sene
dolacak. Bu gazeteye yazmak, benim için doğruluğuna
inandığım bir derneği desteklemek gibi bir şey
oldu. Yazı yazmak, bütün entelektüel uğraşlar
gibi bir emek işi. Bu emeği de, hiç bir
karşılık beklemeden ve almadan gÖnüllü ve
disiplinli olarak verdim. Artık biraz ara vermek gerekiyor diye,
düşünüyorum. Son
“Çarşamba’nın Yazısını”
yazmadan Önce, fesimi Önüme koydum, şÖyle bir
düşündüm, iki senenin muhasebesini yaptım.
İster istemez yazılarımın birçoğunun hedefi,
AKP oldu. Bu iki sene boyunca, iktidar olduğu için ve bu
süre içinde ikinci bir genel seçim kazandıkları
için, bu kaçınılmazdı. Ama son tahlilde,
Türkiye’de politikanın asıl sorununun CHP olduğu
düşüncem, her zamankinden daha güçlü.
Demokrasiden hukuk devletine, sendikal haklardan insan haklarına kadar
Önem verdiğim ve Türkiye’nin olmazsa olmazları
olması gerektiği her konuda CHP, bu ülkenin milyonlarca
insanını sükûta hayale uğrattı. Memleketin
Önünü açacak ve ufkunu genişletecek alternatifler
üretip sunamadı. Her daim muhalefet kalmak istiyormuş
imajı, parti içi demokrasi eksikliği,
değiştirilemez liderliği AKP’yi alternatifsiz
bıraktı. Altı senelik AKP iktidarından sonra da,
hâlâ Öyle. Bulunduğumuz noktada,
sağlıklı bir demokraside kamuoyu yoklamalarında
oyların yüzde 60-70’ine talip olması gereken
anamuhalefetimiz, iktidar için hâlâ ordu ve
yargıdan medet umuyor gÖrünümünde.
İki senedir yaptığım gazetecilik sürecinde,
birinci hayal kırıklığım anamuhalefet partisi ise,
ondan daha büyük üzüntü kaynağım,
Türkiyeli entelektüeller oldu. Özellikle de
basınımızda kÖşe tutan
yazarlarımızın çok büyük bir kısmı,
ya dürüst değiller ya da yavan bir dünya
gÖrüşüyle yazıyorlar. Türkiye
demokrasisinin(!) asıl sorununun Müslüman basının,
mesela Vakit gazetesi gibi gazetelerin yazarları
olmadığını düşünüyorum.
Çünkü, onlar zaten inanmış bir kitleye aynı
şeyleri temcit pilavı gibi ısıtıp
ısıtıp sunuyorlar. Günümüzde
geçerliliği olan bir dünya gÖrüşleri yok.
Hasan Celal Güzel gibi, Nazlı Ilıcak gibi kÖşe
yazarlarından da bahsetmiyorum, çünkü bu tür
yazarlar koca, ağabey bağlarıyla bulundukları yere
gelmiş her daim iktidar yazarlar. Hedefleri belli; iktidarı
destekleyerek iktidarın parçası olmak ve iktidardan
nemalanmak. Türkiye gibi azgelişmiş ülkelerin ortak
kaderi: “Neyi bildiğin değil, kimi bildiğin
Önemli.” Bugün milliyetçi, yarın
Müslüman, bir dÖnem sonra liberal olabilirler. Sosyalizmin
iktidar olacağını düşünseler, sosyalist
olduklarını iddia etmekten hiç çekinmezler,
çünkü kollanılacak akrabalar, yeğenler, devlet
kademelerinde işe sokulacak yakınlar, oğullar var. Takip
edilecek işler var. İktidar olmak var.
Beni esas sukutu hayale uğratan entelektüeller: Nuray Mert,
Ertuğrul Kürkçü, Ahmet Altan, Etyen Mahçupyan, Ali
Bayramoğlu, Murat Belge (şimdi adları aklıma gelmiyor
ama daha var) gibi yazarlar. Doğru dürüst bir muhalefetin
olmadığı, demokrasi için mücadele veren bir
ülkede, bu tür entelektüellerin daha tutarlı bir
dünya gÖrüşüyle olaylara yaklaşıp
yazmaları gerekir diye, düşünüyorum. Dünyada
hangi tarih diliminde, hangi din, hangi demokratik mücadelenin yolunu
açmıştır? Bu mümkün mü? Dinin,
bütün dinlerin Özünde biat kültürü var.
Biat ederek demokrasi olur mu? Kendi inanç durumları ne olursa
olsun, geçmişte içinde yaşadığımız
ülkenin efendilerinden ne sıkıntılar çekmiş
olurlarsa olsunlar, entelektüel namus, dinin AKP tarafından, en
az daha Önceki iktidarlarda da olduğu gibi
sÖmürüldüğünü gÖrüp ona
gÖre bir duruş almak gerektirmez mi? Arzulanan orijinal ve moda
olmaksa, Adnan Hocacı olsalar ya. Baksanıza, “İsa
20-25 yıl içerisinde yeryüzüne Müslüman
olarak dÖnecek” miş!…
Demokrasinin insan haklarına saygı gÖstermeden
olamayacağını bilip ve insan haklarının da
hiyerarşik bir şey olmadığını bilmek ve bunu
yazılarında gÖstermeleri gerekmez mi? Ah homofobi, sen ne
berbat bir belasın? Yoksa bu mücadele, hep bildiğimiz eski
usul mücadelelerden mi? Yani Önce Türkiye kurtulacak, sonra
da zaten biz kurtulmuş mu olacağız? Orduya karşı,
“Taraf meydan savaşı kazanılacak”, bu zafer
bütün ezilenler gibi, mesela eşcinsellerin de kurtuluşu
mu olacak? Birinci Cumhuriyet miadını doldurdu anladık da,
ikinci Cumhuriyet’i AKP mi kuracak? Son 6 senelik AKP pratiği,
hepinizi bu kadar heyecanlandırıyor demek?
Pazar günü “Gurur Yürüyüşü”
var, onlar gelmeyecek ama sizleri bekleriz.
Bir sene falan Önce kadardı. Medyamızı iyi bilen, ikisi
de editÖrlük yapmış iki arkadaşımla yemek
yiyordum. Türk medyasında hiç bir büyük gazetenin,
bana kÖşe yazarlığı
yaptırmayacağını, yaptıramayacağını
sÖylemişlerdi. İki senedir sıfır müdahaleyle
bana yazı yazmak zevkini veren BirGün’e, teşekkür
ediyorum. Siz okurlarıma gelince, “Benim Yalnız ve
Güzel ülkemin” yegâne umudusunuz. Hoşça
kalın.
BU MAKALE ALINTIDIR