|
deleted   Cevaplar: 337 kayıt olmuş: 9/10/2007 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 1/3/2008 Saat 00:38 |
|
|
Türkiye'nin Kuzey Irak'a yÖnelik kara operasyonunu beklenmedik
şekilde sona erdirmesi kafalarda soru işaretleri yarattı.
Ankara'ya dün gelen ABD Savunma Bakanı Gates'e ağır
birliği içinde verilen yanıtların ardından sabaha
karşı çekilmenin gerçekleşmesi
tartışmalara yolaçtı.
Buna karşılık Genelkurmay
Başkanlığı'ndan bugün yapılan
açıklamada, "Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu
kararına içeriden ya da dışarıdan her hangi bir
etki sÖz konusu değildir" vurgusu Özenle yeraldı.
DüN NELER OLDU?
Türkiye'nin Kuzey Irak'a yÖnelik kara operasyonunu
kısa sürede sona erdirmesini isteyen ABD Savunma Bakanı
Robert Gates'e, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar
Büyükanıt ve Milli Savunma Bakanı Vecdi
GÖnül, ağız birliği içinde, "Operasyon,
hedeflerine ulaşıp bir daha girilmesine gerek kalmayıncaya
kadar sürecek" karşılığını verdi. ABD'li
bakana "kısa süre" ile neyi kastettiğini soran
Büyükanıt, "Gates'e ABD'nin Afganistan'da
yıllardır yürüttüğü mücadeleyi
anlattım, anlayışla karşıladı" dedi.
KİM NE DEDİ?
Recep Tayyip Erdoğan (Başbakan); "Hedeflere
ulaştıktan sonra oradaki askerlerimiz geri dÖnecektir."
*Vecdi GÖnül (Savunma Bakanı :
"Ne kadar gerekirse o kadar kalacağız." *Yaşar
Büyükanıt (Genelkurmay Başkanı :
'Kısa süre izafi bir kavram, bazen bir gün, bazen bir
senedir. Biz 24 senedir terÖrle mücadele ediyoruz. Onun için
bizim terÖrle mücadelemiz devam edecek.''
BUSH DA DEVREYE GİRDİ!
ABD Başkanı George Bush, akşam saatlerinde
düzenlediği basın toplantısında Türkiye'yi
mümkün olan en kısa sürede Irak'tan çıkmaya
davet etmişti.
Bush, Beyaz Saray’da düzenlediği basın
toplantısında operasyona ilişkin bir soru üzerine
şunları sÖylemişti:
"Operasyonun sınırlı ve geçici olması
gerektiğini sÖyleyen Savunma Bakanı Robert Gates ile
aynı fikirdeyim. Başka bir deyişle bu uzun süreli
olmamalı. Türkler, çabuk hareket etmeli, hedeflerine
ulaşmalı ve çıkmalı." Bir gazetecinin "Ne kadar
çabuk" sorusuna Bush, "Mümkün olduğu kadar çabuk"
diye yanıt verdi.
Bush, aynı gazetecinin "Günler mi, haftalar mı" diye
sorması üzerine de yine "Mümkün olduğu kadar
çabuk" yanıtını verdi.
GENELKURMAY AÇIKLAMASINDAKİ VURGU
Harekatın başlangıç ve bitiş zamanı
tamamen askeri gerekçe ve ihtiyaçlara gÖre
tarafımızdan belirlenmiştir. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bu kararına içeriden ya da dışarıdan
her hangi bir etki sÖz konusu değildir. Kaldı ki, bu konuda
bazı haberlerin çıktığı gün, harekata
katılan birliklerin bir kısmı başlangıçtaki
planlama gereği sınırlarımız içine
çekilmiş durumdaydı.
YABANCI BASIN NE DEMİŞTİ?
-TSK’nın sınır Ötesi kara
harekatının süresi konusunda Türkiye ile ABD
arasında ortaya çıkan farklı yaklaşımlar,
dünya medyasınca yakından izlendi.
Bugün yayınlanan gazetelerde “ABD Irak operasyon
konusunda Türklere yaptığı baskıları
artırdı" yorumları yeralmıştı.
Yabancı medya, Türkiye’nin ABD’ye çabucak
geri çekileceği güvencesini vermeyi reddettiğini
yazmıştı.
____________________
|
|
Member  Cevaplar: 274 kayıt olmuş: 27/1/2008 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 1/3/2008 Saat 01:27 |
|
|
Yeryüzündeki en ilahi disiplin Türk askerindedir.
O ne yapilmasi,gerekeni bilir!!!.
Emeginize,yüreginize saglik sevgili kardesim,Kizil.
|
|
Ziyaretçi 
|
 |
Yazılış Tarihi: 1/3/2008 Saat 02:02 |
|
|
Sevgili arkadaşlar bu siyasi konuları fazla anlamam ama bir de
şöyle düşünebilirmiyiz...
Harekat neden bıçakla kesilir gibi kesildi acaba
Hemen dünkü ABD Savunma Bk. nının sözleri, ve
yaklaşık 10 gündür boyalı
basınımızın savaş
çığlıkları ile allayıp
pulladığı haberler gözümüzün
önüne geliyor ve ilk ihtimal sahada kazandık ama siyasette
kaybettik.
ACABA
TSK ilk harekat günü açıklamasında belirli bir
süre için girileceğini açıkladı. Acaba o
yöreyi göreniniz varmı şöyle usta bir terzi
ütüleyebilse 2-3 tane türkiye arazisi oluşur. Kar 1.5-2
metre arasında ve asker 8 gündür arazide. Takdir edersinizki
insanoğlunun belirli bir direnci vardır.
ĞŞimdiden öküz altında buzağı aranmaya
başlandı niye çekildik. Zaten oradaki belirli sayıdaki
teröristi yok etmek için girildi ve giren asker sayısı
10.000 eger, boyalı basının bizlere
yansıttığı gibi bir harekat olsa herhalde TSK bu
sayıda askerle girmez 5-6 kat daha sayıyı
artırırdı.
Halk olarak takip ettiğimiz haberlerde, sınır
dışına dair iletilen haberleri fazla ciddiye alıyoruz.
Ancak sokaktaki vatandaşın tepkilerini, esnafın tepkilerini
iletebilecek olanağa sahip olan medyamız, bir de emekli
paşalarımızın boy boy, TV lere çıkıp biz
şöyle yapmıştık, böyle etmiştik
türünden eski harekatlara yönelik beyanları
dinleyebiliriz. O beyanların düşünebiliyormusunuz
mevcut operasyon ile uzaktan yakından alakası yoktur peşinen
belirteyim.
Saygıyla
|
|
Senior Member  Cevaplar: 683 kayıt olmuş: 6/11/2004 Durum: Çevrimdışı
|
 |
Yazılış Tarihi: 1/3/2008 Saat 06:37 |
|
|
gercek su ki asker emir kuludur.
ve hangi birime baglidir T.S.K. bunu kacimiz bilir.
en nihayet siyasette kaybettik.
yine cikarlar önce geldi  ____________________ kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en
saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda,
canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur."
www.dostsesi.com
dunyaya acilan pencereniz
|
|
Ziyaretçi 
|
 |
Yazılış Tarihi: 1/3/2008 Saat 16:08 |
|
|
Uğur Mumcu 7 ocak 1993 tarihinde bir yazısında aynen
şöyle diyor:
Kürtler sömürgeciliğe karşı
bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne
işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve
MOSSAD antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu
savaşın farkında değil mi?
.........................
Uğur Mumcu'yu 24 ocak 1993 de uğradığı
bombalı saldırıda kaybettik.
.........................
Bir masa var; üstünde PKK. Ya masanın altında neler
var? Hangi hesaplar? Hangi tavizler?
Bu soruların cevapları ve çözümleri siyasilerin
işi değil mi? Hep bize verilen şablon kadar bakıyoruz.
Oysa ki cevaplar; çözümler çerçevenin
dışında.
...........................
PKK nin arkasında ABD ve AB var benim ilkokula giden çocuğum
bile
bunu biliyor.
............................
Bugünü anlamak isteyenler tarih okusun. ĞÖzellikle
Osmanlı'nın Balkanları nasıl kaybettiğini bir daha
bir daha okusun. Yüz yıl önce sahneye konmuş bir oyun
yine sahnede. BĞÖL, PARЇALA ,
SĞÖMĞÅ“R!
...................................
Kapitalizmin enerji coğrafyasına ihtiyacı var. Bu
coğrafyada iplerin kendi elinde olması için her
türlü kartını ortaya sürüyor. Gerekirse
demokrasi (!) bile götürüyor. ĞÂÂnceleyin, okuyun,
bakın.
Alın elinize dünya haritasını.
Afganistan'dan başlayarak Türkiye'ye, Eski Yugoslavya'ya gelin.
Bakın bir daha bakın. Neler olup bitiyor bu coğafyada ???
... Etnik yapıdan dine; mezhepten dünya
görüşüne kadar ne varsa bu topraklarda sahnelenen
oyunları düşünün...
....................
70 lerde Türkiye sağ-sol diye bölündü. 80 lerde
Kürt- Türk diye ve bunun yanında yetmedi laik- antilaik
diye ayrıştık. Kim dindar kim dinsiz diye sorgular olduk
birbirimizi. Sivas 1993 Madımak Yangını yakılan 37
"insan"... Bahriye ĞÅ“çok'tan Uğur Mumcu'ya; Necip
Hablemitoğlu'ndan Abdi ĞÂÂpekçi'ye
öldürülen aydınlar...
ĞÂÂstanbul!daki HSBC Banka ve basına çıkan
çıkmayan birçok bankaya yapılan saldırılar.
Їarşı; otobüs kundaklamaları.
ĞÖldürülen zavallı insanlar... ĞÖyle
çok ki say sayabildiğince.
Biz böyle birbirimize düşmüşken; Tüm kurumlar
devlet eliyle "demokratikleşme adı altında " erozyona
uğratılıken yozlaşmayan yalnızca TSK
kalmışken emperyalistler ellerini oğuşturuyor.
Birbirimizin gözünü
oyarken biz sömürülüyoruz habersiz.
|
|
deleted   Cevaplar: 337 kayıt olmuş: 9/10/2007 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 1/3/2008 Saat 16:39 |
|
|
Yorumlari okurken Aklima Atatürkün Bursa Nutku geldi.
Türk genci, inkilapların ve rejimin sahibi ve bekçisidir.
Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok
inanmıştır; rejimi ve inkĞ®lapları
benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en
küçük veya en büyük bir kıpırtı ve
bir hareket duydu mu, "bu memleketin polisi vardır, jandarması
vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır" demeyecektir. Hemen
müdahale edecektir. Elle, taşla, sopa ve silĞ¢hla, nesi
varsa onunla kendi eserini koruyacaktır.
Polis gelecektir; asıl suçluları bırakıp,
suçlu diye onu yakalayacaktır.
Genç, "polis henüz inkilap ve cumhuriyetin polisi değildir"
diye düşünecek, fakat asla yalvarmayacaktır.
Mahkeme onu mahkum edecektir.
Yine düşünecek: "Demek, adliyeyi de islah etmek, rejime
göre düzenlemek lĞ¢zım!"
Onu hapse atacaklar. Kanun yolundan itirazlarını yapmakla
beraber; bana; ĞÂÂsmet Paşa''ya, Meclis''e telgraflar
yağdırıp haksız ve suçsuz olduğu için
tahliyesine çalışılmasını,
kayrılmasını istemeyecek.
Diyecek ki; "Ben inanç ve kanaatimin icabını yaptım.
Müdahale ve hareketimde haklıyım. Eğer buraya
haksız gelmişsem, bu haksızlığı meydana
getiren sebep ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir!"
ĞÃ‚Âşte benim anladığım Türk genci ve
Türk gençliği!
____________________
|
|
Site kurucusu   Cevaplar: 1061 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 1/3/2008 Saat 17:43 |
|
|
Atatürk böyle bir sözü hangi Sartta söylemis
olabilir? kendisine baglı güvenlik güclerinde bir eksiklik
mi görmüstü?
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Senior Member  Cevaplar: 683 kayıt olmuş: 6/11/2004 Durum: Çevrimdışı
|
 |
Yazılış Tarihi: 1/3/2008 Saat 18:45 |
|
|
bende bu nutkuna rastlamadim :cool:
ama paylasimlariniz icin tskler
sam :t:
zora :t:
____________________ kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en
saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda,
canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur."
www.dostsesi.com
dunyaya acilan pencereniz
|
|
deleted   Cevaplar: 337 kayıt olmuş: 9/10/2007 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 1/3/2008 Saat 20:08 |
|
|
Tahminimce Cogunluk bu nutuktan haberdar degil.Celiskliler var diyemi
bukdar Su istimal edildi bursa nutku.
____________________
|
|
Senior Member  Cevaplar: 683 kayıt olmuş: 6/11/2004 Durum: Çevrimdışı
|
 |
Yazılış Tarihi: 1/3/2008 Saat 22:57 |
|
|
degerli zora
demek celiskileri sende fark ettin '' celiskiler var diyemi'' cumlenden
anlasiliyor.
burda ben bir suiatimal göremiyorum.
suistimal kelimesini dogru kullandigindan eminmisin hmm :redhead:
saygilar :t:
[tarihinde düzeltildi 1/3/2008 Saat 22:59 Yazar asliyok]
____________________ kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en
saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda,
canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur."
www.dostsesi.com
dunyaya acilan pencereniz
|
|
deleted   Cevaplar: 337 kayıt olmuş: 9/10/2007 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 1/3/2008 Saat 23:54 |
|
|
En basta sunu yazmisiniz Asliyok
(bende bu nutkuna rastlamadim )
(suistimal kelimesini dogru kullandigindan eminmisin hmm )
Simdi Size Suistimali yazim önce.
Kullanılmayan bilgi suistimal edilmiş demektir. Ki sizde
rastlamdim diyorsunuz.
Simdi siz Bir kendinize sorun neden okumadiniz??
Kelimye yanlis kulanmadigimi sizde fark etim.
____________________
|
|
Ziyaretçi 
|
 |
Yazılış Tarihi: 2/3/2008 Saat 00:20 |
|
|
Arkadaşlar paylaşımlarınız için
teşekkürler son zamanlarda sadece okuyucu olarak
katılıyordum. Fakat anlamsız gerginlikleri görünce
bende de bulunan bilgileri paylaşmak istedim. Biraz uzun ama okuyunca
Bursa nutku ne için söylendi anlaşılır.
BURSA NUTKU - AЇIKLAMA -
Atatürk’ün “Bursa Nutku”,
günümüzün en ilgi çekici konularından birisi
haline gelmiştir. Zamanın Bornova Savcısı, Bornova
Asliye Mahkemesi’nde, “Nutuk”u okuyanların,
halkı kanunlara karşı gelmeye teşvik iddiası ile
dava açtı. Bu sırada dönemin Yargıtay
Başkanı’nın “Adalet Yılı”
açış konuşmasında, “Nurculuk”
dolayısıyla, Atatürk’ün Bursa Nutku’nu
tekrar etmesi üzerine şiddetlenen tartışma, halen devam
etmektedir. Bu nutkun anarşiyi teşvik ettiği, özellikle
“Atatürk tarafından söylenmediği”
yönünden gazetelerde başlayan tartışmaya, sonunda
dönemin Başbakanı da katılmıştır.
Konu, Senato ve Millet Meclisi kürsülerinde konuşulmuş,
konuşulmaktadır. Nihayet, Atatürk ĞÅ“niversitesi
asistanlarından biri, nutkun Stalin tarafından
söylendiğini iddia edecek kadar kendinden geçmiştir.
Türk tarih Kurumu’nun nutkun Atatürk tarafından
söylendiğini açıklayan kısa bildirisine
rağmen, dönemin Başbakanı nutkun Atatürk’e
nispetini şüpheli olarak ilan ettikten başka, bu nutuk
Atatürk tarafından söylense bile, suç teşkil eder
görüşünü ileri sürmüştür. Yani
Atatürk’ün inkılapları nasıl millete mal
olmuş olanlar ve mal olmamış bulunanlar diye ikiye
ayrılmış ise, şimdi de Atatürk’ün
nutukları veya sözleri suç teşkil edenler veya
etmeyenler diye ayrılmak teşebbüsüne
geçilmiştir.
ĞÃ‚Âşin garip olan tarafı, nutkun ilk defa 1947’de
yayımlandığının bilindiği, bugüne kadar
19 yıl, sayısız yerde yayımlanıp
söylendiğidir. Gene kesin olarak bilinmektedir ki, bu nutuk
1949’da ĞÂÂzmir’de bir DP toplantısında Celal
Bayar tarafından ĞŞeref Balkanlı’ya verilerek
okutulmuştur. O tarihte Demokrat ĞÂÂzmir Gazetesi, bu
olayı ve nutku yayımlamıştır.
O tarihlerde çok partili hayata henüz geçilmiş
olmasına rağmen, herhangi bir takibat
yapılmamıştır.
1954’te bu nutkun ilk cümlesi, Ankara’da Ziraat
Fakültesi’nde taşlar üzerine
kazılmıştır.
Nihayet 1958’de, “gericilik” olayı ile ilgili olarak
Ulus’ta basıldığı zaman Ulus Gazetesi
hakkında, Ankara Savcılığı, takibata
geçmiş ve fakat bizzat Adnan Menderes’in ilgilenmesiyle
Ulus hakkında “ademi takip” (bildiğim kadarıyla
takipsizlik demek) kararı verilmiştir.
Siyasi düşünceler ve hesaplar bizi hiçbir şekilde
ilgilendirmemiştir. Bizim için önemli olan
Atatürk’ün bu nutku söyleyip söylemediğini
ortaya koymaktır. Söylenmemiş bir sözü
söylenmiş gibi göstermeye kimsenin hakkı
olmadığı gibi, söylenmiş bir sözü de,
yok etmeye kimsenin hakkı yoktur. Hele Atatürk’ün
sözlerini yok etmeye, kimsenin gücü yetmez.
1958’de Ulus hakkında takibat yapıldığı
zaman başlayan araştırmalarımın sonucunda bu
nutkun kesin olarak Atatürk tarafından söylendiği
inancına vardım. Bu inancım tanıklar, olaylar ve
belgelere dayanmaktadır. Zaman zaman basın toplantıları
yaparak, kamuoyuna ve araştırıcılara kolaylık
sağlayabilecek bilgiler verdim. Bursa Nutku’nun Atatürk
tarafından söylendiğini ifade ettim.
Tartışmaların cereyan ettiği günlerde,
araştırmalarımın sonuçlarını Ulus
Gazetesi’nde yayımladım.
( 25 Kasım – 3 Aralık 1966 günlü Ulus Gazeteleri)
Tartışma hĞ¢lĞ¢ bitmemiştir.
Araştırmalarımın ana hatlarını
yayımlamanın yararlılığını ve zorunlu
olduğunu uygun gördüm. Karşı iddiaların en
ağır ve en önemlilerini de, diğer bazı
yazılarla birlikte, kitabın sonuna aldım. Böylece
okuyucu, nutkun olmadığını, söylenmediğini,
Stalin’in olduğunu iddia edenlerin görüşlerini de
okumak imkĞ¢nına sahip kılınmıştır.
Ben bir “tarihçi” değilim. Tarihçilerin de,
şu sırada ne ile meşgul olduklarını bilmiyorum.
“Türk genci inkılapların ve rejimin dhip ve
bekçisidir” sözlerine uyarak “nem varsa onunla”
eserimizi korumaya gayret ettim.
Ankara – 4/1/1967
Reşit ĞÅ“lker
ATATĞÅ“RK’ĞÅ“N BURSA NUTKU ve KUĞŞKULAR
Atatürk’ün inkĞ¢r ve yok edilmek istenilen Bursa
Nutku hep bilindiği gibi şöyledir:
"TĞÅ“RK GENCĞ ĞÂÂNKILĞ‚PLARIN VE
REJĞÂÂMĞÂÂN SAHĞÂÂBĞ VE
BEKЇĞÂÂSĞÂÂDĞÂÂR. BUNLARIN
LĞÅ“ZUMUNA, DOĞÂÂRULUĞÂÂUNA HERKESTEN ЇOK
ĞÂÂNANMIĞŞTIR. REJĞÂÂMĞ VE
ĞÂÂNKILĞ‚PLARI
BENĞÂÂMSEMĞÂÂĞŞTĞÂÂR. BUNLARI ZAYIF
DĞÃ…â€œĞŞĞÅ“RECEK EN
KĞœЇĞÅ“K VEYA EN BĞÅ“YĞÅ“K
BĞÂÂR KIPIRTI, BĞÂÂR HAREKET DUYDU MU: BU MEMLEKETĞÂÂN
POLĞÂÂSĞ VARDIR, JANDARMASI VARDIR, ORDUSU VARDIR,
ADLĞÂÂYESĞ VARDIR … DEMEYECEKTĞÂÂR. ELLE,
TAĞŞLA, SOPA VE SĞÂÂLAHLA… NESĞ VARSA
ONUNLA ESERĞÂÂNĞ KORUYACAKTIR.
POLĞÂÂS GELECEKTĞÂÂR, ASIL SUЇLULARI BIRAKIP
SUЇLU DĞÂÂYE ONU YAKALAYACAKTIR. GENЇ,
“POLĞÂÂS HENĞÅ“Z ĞÂÂNKILAP VE
CUMHURĞÂÂYETĞÂÂN POLĞÂÂSĞÂÂ
DEĞÂÂĞÂÂLDĞÂÂR” DĞÂÂYE
DĞÃ…â€œĞŞĞÅ“NCEK FAKAT ASLA YALVARMAYACAKTIR.
MAHKEME ONU MAHKĞ›M EDECEKTĞÂÂR. YĞÂÂNE
DĞÃ…â€œĞŞĞÅ“NECEK: DEMEK ADLĞÂÂYEYĞÂÂ
DE ISLĞ‚H ETMEK, REJĞÂÂME GĞÖRE
DĞÅ“ZENLEMEK LĞ‚ZIM…
ONU HAPSE ATACAKLAR; KANUN YOLUNDAN ĞÂÂTĞÂÂRAZINI YAPMAKLA
BERABER, BANA, ĞÂÂSMET PAĞŞA’YA, MECLĞÂÂSE
TELGRAFLAR YAĞÂÂDIRIP HAKLI VE SUЇSUZ OLDUĞÂÂU
ĞÂÂЇĞÂÂN TAHLĞÂÂYESĞÂÂNE
ЇALIĞŞILMASINI, KAYRILMASINI ĞÂÂSTEMEYECEK,
DĞÂÂYECEK KĞÂÂ: BEN ĞÂÂMAN VE
KANAATĞÂÂMĞÂÂN ĞÂÂCABINI YAPTIM. MĞÅ“DAHALE VE
HAREKETĞÂÂMDE HAKLIYIM. EĞÂÂER BURAYA HAKSIZ OLARAK
GELMĞÂÂĞŞSEM, BU HAKSIZLIĞÂÂI MEYDANA
GETĞÂÂREN SEBEP VE AMĞ®LLERĞ DĞÅ“ZELTMEK DE
BENĞÂÂM VAZĞÂÂFEMDĞÂÂR. ĞÂÂĞŞTE
BENĞÂÂM ANLADIĞÂÂIM TĞÅ“RK GENCĞ VE
TĞÅ“RK GENЇLĞÂÂĞÂÂĞ…"
KORKU ve KUĞŞKUNUN NEDENLERĞÂÂ
Atatürk’ün nutkundan neden korkulmaktadır? Neden
kuşkulanılmaktadır? ĞÖnce bunu
çözümlemek lazımdır. Bu nutuktan korkulduğu,
kuşkulanıldığı içindir ki: Ona hüuuups
edilmekte, inkar edilmekte, hakkında kovuşturma yapılmakta,
hakkında dava açılmakta ve en nihayet onun Stalin
tarafından söylenmiş bir komünist manifestesi
olduğu gibi iğrenç bir iddiaya kadar gidilmektedir.
Їünkü; bu yola sapanlar “inkılapları
ve rejimi” çiğnemek ve çiğnetmekle ayakta
durabilmektedirler.
Dini politikaya alet edenler Türk Milliyetçiliğine,
Türk Milletine, Türk Devrimlerine düşman olanlar.
Halkın egemenliği yerine, halkı egemenlikten yoksun
bırakarak şeriat düzenini getirmek isteyenler.
Atatürk’e “tek gözlü teccal”, “islam
teccali” ; Ziya Gökalp’e “mülhit”
diyenler… ve benzerleri nutukta sözü geçen
“inkılapları ve rejimi” çiğnemek
isteyenlerdir. Bu nutkun kendilerine karşı Atatürk
tarafından söylendiğini bildikleri için ve bir gün
bu nutkun dünyayı başlarına yıkacağına
inandıkları için onu yok etmek istemektedirler
ĞÃ‚Âşte kuşkularının, korkularının
nedenleri budur.
Bu nutuk münhasırsan “inkılaplar ve rejim”
için söylenmiştir. Laikliğe karşı
girişilen bir kımıldanma hali için
söylenmiştir. 1958’de Ulus gene Nurcuların
faaliyetlerine karşı bu nutku basmıştır.
Yargıtay Başkanı Nurculukla ilgili karar
dolayısıyla nututan bahsetmiştir. Kuşkulananlar neden
dolayı kuşkulandıklarını hayet iyi bilmektedirler.
BURSA NUTKU ANARĞŞĞÂÂYĞÂÂ
TEĞŞVĞÂÂK EDEN BĞÂÂR NUTUK MUDUR?
Atatürk’ün Bursa Nutku, memlekette anarşi yaratacak,
halkı kanunlara karşı gelmeye kışkırtacak,
devlet nizamını ihlal edecek bir nitelikte gösterilmekte ve
bütün iddialar bu temele bina edilmektedir. ĞÃ‚Âşte
bundan ötürüdür ki bu nutukun gerçekten halkı
kanunlara karşı gelmeyi, anarşi yaratmayı, devlet
nizamını ihlal etmeyi teşvik eder bir nutuk olup
olmadığında birleşmek lazımdır.
Atatürk nutkunda ne diyor?
"TĞÅ“RK GENCĞ ĞÂÂNKILĞ‚PLARIN VE
REJĞÂÂMĞÂÂN SAHĞÂÂBĞ VE
BEKЇĞÂÂSĞÂÂDĞÂÂR. BUNLARIN
LĞÅ“ZUMUNA, DOĞÂÂRULUĞÂÂUNA HERKESTEN ЇOK
ĞÂÂNANMIĞŞTIR.
BUNLARI ZAYIF DĞÃ…â€œĞŞĞÅ“RECEK EN
KĞœЇĞÅ“K VEYA EN BĞÅ“YĞÅ“K
BĞÂÂR KIPIRTI, BĞÂÂR HAREKET DUYDU MU: BU MEMLEKETĞÂÂN
POLĞÂÂSĞ VARDIR, JANDARMASI VARDIR, ORDUSU VARDIR
DEMEYECEKTĞÂÂR. HEMEN MĞÅ“DAHALE EDECEKTĞÂÂR VE
KENDĞÂÂSĞ ESERĞÂÂNĞ KORUYACAKTIR."
ĞÖnce nutuktan açıkça
anlaşılmaktadır ki: Atatürk’ün verdiği
görev “inkılaplar ve rejim” konusundadır. Rejim,
Türkiye Cumhuriyeti’dir. Atatürk Büyük
Nutku’nda da “Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen,
Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet, muhafaza
ve müdafaa etmektir” demek suretiyle rejimin
korunmasını Türk Gençliğine emanet etmiştir
ve açıklamıştır: "Memleketin dahilinde, iktidara
sahip olanlar gaflet ve delalet ve hatta hıyanet içinde
bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini
müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhid edebilirler" "Ey Türk
istikbalinin evladı; işte bu ahval ve şerait içinde
dahi, vazifen; Türk istiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda, mevcuttur."
Atatürk 15-20 Ekim 1927’de söylemiş olduğu bir
sözü tekrar etmektedir. Atatürk 1927’de rejimi,
Türkiye Cumhuriyeti’ni Türk Gençliğine emanet
etmiştir ve gereğine göre nasıl
korunacağını göstermiştir. 1938’de de Bursa
Nutku’nda aynı esası tekrar etmiştir.
Her konuda her zaman polisi, jandarmayı, adliyeyi dinlemeyin,
istediğiniz gibi hareket edin diye bir emri Atatürk’e
yaraştırmak beyhude bir gayrettir. Atatürk “rejim ve
inkılapları” “zayıf
düşürecek” “bir kıpırtı ve
hareket” ten bahsetmiştir.
ĞÖyleyse önce “rejimi”, inkılapları
tehlikeye düşürecek “bir kıpırtı ve bir
hareket” olacaktır. Bu “kıpırtı ve
hareket”in gerçekten “rejim ve
inkılapları” tehlikeye
düşürdüğü inancına
varılacaktır. Sonra buna müdahale edilecektir.
Esasen polis, jandarma, ordu, adliye zamanında olaya müdahale
etmişse, mesele yoktur. Ama ileride ayrıntılarını
açıklayacağımız gibi 1 şubat 1933’te
Türkçe ezan okunma olayında olduğu şekilde polis,
jandarma, savcı, sulh hakimi, müftü “rejim ve
inkılapların” korunması bakımından
görevlerini yerine getirmemişlerse Türk Genci müdahale
edecek; uygun bütün araçlarla “kendi eserini”
“rejimi ve inkılapları” koruyacaktır. Türk
Gençliğine hitabında da “Memleketin dahilinde,
iktidara sahip olanlar gaflet ve delalet ve hatta hıyanet içinde
bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini
müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhid edebilirler” “Ey
Türk istikbalinin evladı; işte bu ahval ve şerait
içinde dahi, vazifen; Türk istiklal ve Cumhuriyetini
kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil
kanda, mevcuttur.” Sözleriyle, Bursa Nutku arasında öz
bakımından hiçbir fark yoktur.
ATATĞÅ“RK BURSA NUTKU’NU
SĞÖYLEMĞÂÂĞŞTĞÂÂR
1 şubat 1933’te, Burs’da öğlenden sonra otuz
kadar şahıs Ulucami yanında bulunan Evkaf
Müdürlüğü’ne başvurarark ezan ve
kametin ĞÂÂstanbul ve diğer şehirlerde olduğu gibi
Bursa’da da Arapça okunmasını istemişlerdir.
Evkaf müdürünün emrin yukarıdan geldiğini,
kendisinin yapacağı bir şey olmadığını
bildirmesi üzerine, arkalarına daha büyük bir
kalabalık toplayarak valiliğe gitmek istemişlerdir. Fakat bu
isteklerine ulaşamadan polis kuvvetleri tarafından
dağıtılmışlardır. Müşevviklerle;
önayak olanlar yakalanarak tahkikata başlanmıştır.
Bu sırada Atatürk, mevsimin kış olmasına
rağmen 22 gün süren bir yurt gezisi yapmaktadır. Bursa
olayını duyar duymaz olaya büyük bir önem vererek
yola çıkmış, büyük bir hızla 5
şubat 1933 günü saat 5:00’te Bilecik’e
varmış ve sabah olmasını beklemeden otomobille hareket
etmiş ve 9:30’da Bursa’ya varmıştır.
Atatürk ‘ün büyük bir hızla Bursa’ya
gelmesini Cumhuriyet gazetesinde Yusuf Ziya Bey şöyle
anlatmaktadır: “Yirmi iki gündür,
adımlarının izleriyle yurdu bir altın haleye saran
Gazi, Afyon tepelerini aydınlatırken Bursa ovasına
küçük bir irtica gölgesi çöktü. Bir anda
onun bir tepeden bir ovaya karanlıkları yırtan bir
yıldırım hızıyla
düştüğünü gördük” ( 8
şubat 1933, Cumhuriyet Gazetesi).
Atatürk olayla bizzat meşgul olmuş, 6 şubat’ta
Anadolu Ajansı’na şu tebliği vermiştir:
“Bursa’ya geldim. Hadise hakkında alakadarlardan malumat
aldım. Hadise haddizatında fazla ehemmiyeti haiz değildir.
Herhalde, cahil mürteciler adaletin pençesinden
kurtulamayacaklardır. Hadiseye dikkatimizi bilhassa çevirmemizin
sebebi, dini siyaset ve herhangi bir tahrike vesile etmeye asla
müsamaha etmeyeceğimizin bir defa daha
anlaşılmasıdır. Meselenin mahiyeti esasen din
değil, dildir. Kati olarak bilinmelidir ki; Türk milletinin milli
dili ve milli benliği bütün hayatına hĞ¢kim
esas kalacaktır.”
Olayın soruşturması ile Adalet Bakanı Yusuf Kemal
Bey’le, ĞÂÂçişleri Bakanı
ĞŞükrü Kaya Bey görevlendirilmişlerdir.
Olayda görevlerini ihmal eden Bursa Savcısı Sakıp
Bey’e ve Bursa Sulh Ceza Hakimi Hasan Bey’e ve Bursa
Müftüsü Nurettin Bey’e işten el
çektirilmiştir. 15 kişi tevkif edilmiştir.
Bursa’da çıkan Arkadaş Gazetesi sahibi, gazeteci
Rıza Ruşen Yücer 1947’de “Atatürk’e
Ait Birkaç Fıkra ve Hatıra” adlı bir eser
yayımlıyor. Bu kitabında Bursa olayını kısaca
anlattıktan sonra nutkun nasıl söylendiğini
şöyle açıklamaktadır: (Baknız "Birinci
Tanık")
BĞÂÂRĞÂÂNCĞ TANIK
“O akşam Їekirge yolundaki köşkte
Atatürk’e bir yemek verildi. Sofrada 13-14 kişi var. O
günkü hadiseden dolayı Atatürk’ün
gönlünü almak için, bu on dört kişiden
birisi:
- Efendim, diye söze başladı… Bursa gençliği
bu hadiseyi hemen bastıracaktı. Fakat zabıta ve adliyeye oln
güveninden ötürü… devam edemedi. Atatürk bir
işaretle sözünü kesti… Sonra Türk
gençliğinden ne anladığını şöyle
tarif etti:
Türk genci, inkılapların ve rejimin sahibi ve
bekçisidir diye başlayan Bursa Nutku’nu söylemiş
ve şöyle bitirmiştir: ĞÃ‚Âşte benim
anladığım Türk genci ve Türk
gençliği… dedi.”
1958’DE NUTUK ĞÂÂNKĞ‚RA KALKILIYOR
Rıza Ruşen, Bursa Nutku’nu gördüğü ve
işittiği bir olay olarak anlatmaktadır. Bu
küçük kitapta bulunan Nutuk 1947’den 1958’e
kadar hiçbir itiraza uğramamıştır. Fakat 1958
senesi 19 Mayısı’nda nutkun Ulus Gazetesi’nde
yayınlanması üzerine iktidar çevreleri ve telaş ve
endişeye düşmüşler, bir taraftan iktidar
organı olan Zafer Gazetesi “… Atatürk adına
sahte metinler kaleme almak ve kendi uydurması olan bir beyannamenin
altına Atatürk imzasını atmakla siyasi sahtekarlık
ile kalpazanlığı artık üzerinde durulması
lazım bir hududa götürmüştür…”
şeklinde suçlarken Ankara Savcısı Rahmi Ergil de
işe el koymuştur.
19 Mayıs 1958 günü saat 22:30 da Basın
Savcısı Cumhur Oymakoğlu gazeteye telefon ederek nutkun
nereden alındığını sormuştur.
20 Mayıs günü ĞÅ“lkü Arman adliyeye
götürülmüştür. Savcı
Başyardımcısı Ziya ĞÅ“lgener tarafından ve
Başsavcı Rahmi Ergil tarafından sorguya
çekilmiştir. Nutkun kaynağının en kısa
zamanda bulunması istenmiştir.
ĞÃ‚Âşte o sırada Rahmi Ergil:
a) Türk ĞÂÂnkılabı Tarihi
Enstitüsü’nün neşriyatı meyanında
“Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri”
adlı 3 ciltlik kitapta yer almamasına,
b) Rıza Ruşen Yücer’in önsözünde
“Naklettiğim fıkra ve hatıralar gerçekten
olmuş mudur? Bunu kesin olarak temin edemem.
Їünkü: Ben tevsikten ziyade ve sadece
işittiklerimi – duyduğum şekle sadık kalarak
– tespit ve nakle önem verdim” şeklinde
beyanlarına dayanılarak mevsuk bulunmadığı ileri
sürülmüştür.
Her ne kadar ileride de temas edeceğimiz gibi, Menderes’in, 1949
yılında DP’li ĞŞeref Balkanlı’nın
ĞÂÂzmir’de DP erkĞ¢nı önünde Celal
Bayar tarafından eline verilen ve okunan nutuktan dolayı
hakkında takibat yapılmadığını
öğrenmesi üzerine, Ulus hakkındaki takibat
durdurulmuştur. Durdurulmuştur ama bugün yapılan
iddiaların kaynağı oradan gelmektedir.
ĞÂÂKĞÂÂNCĞ TANIK
1958’de Ulus Gazetesi’nde Bursa Nutku’nun
yayımlanmasından ötürü soruşturma
açıldığı zaman olayın bir
tanığı daha ortaya çıkmış ve
tarihçi Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu olaya şöyle
tanıklık etmiştir:
“Bu olay Arapça ezanın
kaldrırıldığı zaman olmuştur. Mustafa Kemal
ĞÂÂzmir’deydi. Bursa’da Ulucamii’de bir
müezzinin ezanı Türkçe okumayıp Arapça
okuduğunu öğrendi. Sofradaydık, derhal hususi trenin
hazırlanmasını emretti. Tren öylesine bir şekilde
geldi ki, Karaköy’e kadar Mustafa Kemal
bağırıyordu. “Yavaş gidiyor daha
süratli” Karaköy’den otomobille gayet bozuk bir
yoldan Bursa’ya varıldı. Paşa’nın oradan
kalkıp Bursa’ya geldiğini haber alınca, Ankara
“Bu telaşa sebep ne” demiş. Bunu Mustafa Kemal
duymuştu. “Bir müezzin Arapça ezan okuyor. Ne vali, ne
müddeimumi, ne polis hadiseyle ilgileniyor. Biz inkılap
yapıyoruz. Bir milletin kaderini elimize aldık, çocuk
oyuncağı mı bu işler? Bu eserin kurucusu benim.
Bursa’da devlet makamları inkılapları korumak
için alakalanmadıklarında benim ne yapmamı
istiyorsunuz? Durmamı mı?” dedi. Ondan sonra verilen
yemekte bu sözleri söyledi. Konuşmanın gazetelerde
neşredilmediğini hatırlıyorum.”
ĞœЇĞÅ“NCĞÅ“ TANIK
Bursalı gazeteci Musa Ataş da Atatürk’ün Bursa
Nutku’nu söylediğine tanıktır. Bu
görüşlerini ölmeden bir süre önce
Bursa’da çıkan HĞ¢kimiyet gazetesinin 5 Mart 1963
HĞ¢kimiyet ve 18 Mart 1963 tarihli nüshalarında
yayımlamıştır. Aynı zamanda Türk
ĞÂÂnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü
Prof. Dr. Afet ĞÂÂnan tarafından verilen ve 23.1.1964’te
Senato’da Milli Eğitim Bakanı ĞÂÂbrahim
ĞÖktem tarafından okunan cevap yazısında da
Atatürk’ün bu nutku söylediği
anlaşılmaktadır. Musa Ataş Atatürk’ün
bu nutku söylediğine tanıktır.
Musa Ataş, 18 Mart 1963 tarihli HĞ¢kimiyet gazetesinde
çıkan yazısında şöyle demektedir:
“Aradan 30 sene geçmiş. Bunları bulmak kolay
değildir. Bursa gazetelerinde çıkanlar ise, sahipleri
öldüklerinden koleksiyonlarının ne olduğunu
bilmiyorum. Yalnız bu vaka üzerine Büyük
Atatürk’ün yaptığı üç
konuşmadan en mühimi olan belediye meclisi salonunda
gençliğe yaptığı hitabesini mealen hafızamda
saklıyorum. Orada Atatürk gençliğe hitaben
demiştir ki:
- Bu hadise mühüm fiili bir hareket değildir.
ĞÂÂrticai bir mahiyeti de yoktur. Fakat size şunu bildireyim
ki, meş’um Menemen irticai hadisesi,
inkılplarımıza karşı yöneltilen bir hareketi
önleyici Türk gençliğinin mevcut olduğunu
göstermiştir. Kubilay gibi genç ve idealist bir ihtiyat
zabiti kendisini bu uğurda feda etmiştir. Onu örnek
alın. Herhangi irticai bir hareket olursa onun
karşısında daima siz bulunacaksınız.
Їünkü inkılaplarımızı ve
Türkiye Cumhuriyeti’ni size emanet ettik. Hangi şartlar
altında olursa olsun hiçbir devlet kuvvetine dhi dayanmadan
bunları siz koruyacaksınız. Alacağınız kuvvet
bütün Türk milletinindir. Böyle hareketlerde sizi
pervasızca daima bunların karşısında görmek
Türk milletinin en büyük inancıdır.”
Bu konuşmadan sonra gençler Atatürk’ü hararetle
alkışladılar. “Yolundayız Paşam”
dediler.
TĞÅ“RK TARĞÂÂH KURUMU’NUN BURSA NUTKU HAKKINDA KARARI
“Türk Tarih Kurumu Yönetim Kurulu’nun 24 Ekim 1966
tarihli toplantısında Bornova Asliye Hukuk Hakimliğinin
27/9/1966 tarih ve 1966/338 sayılı yazısı ve bu
yazıya ekli Atatürk’ün Bursa Nutku ile ilgili
sözlerin üzerine gerekli incelemeler
yapılmıştır. Bu incelemeler sonunda bu sözlerin
Atatürk’ün 1933 şubatı’nda Bursa’da
yaptığı konuşmadan mealen alınmak suretiyle
çeşitli tarihlerde basılmış olduğu kanaatine
oybirliği ile varılmıştır.”
Kaynak : Atatürk’ün Bursa Nutku (Tanık ve
Belgelerle), Reşit ĞÅ“lker, Cumhuriyet Gazetesi Kitapları
[tarihinde düzeltildi 2/3/2008 Saat 11:30 Yazar Bence68]
|
|
Site kurucusu   Cevaplar: 1061 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 2/3/2008 Saat 08:40 |
|
|
Bence68 Tsk iletirim öncelikle bukdar detayli bilgi sundugunuz
icin.
Bir cok Konular aydinlandi okudugum zaman.
Az beni tanirsin okurken dikatimi bir konuya takildim ,Sizden ricam o
konuyada bir aciklma yapa bilirseniz sevinirim.Cünkü Ezananin
Arapca okumasina neden tepki?
Düsündürücü,Aklimda kalan bir söz Din ile
Siyaset Ayridir diye.
“Bu olay Arapça ezanın
kaldrırıldığı zaman olmuştur. Mustafa Kemal
ĞÂÂzmir’deydi. Bursa’da Ulucamii’de bir
müezzinin ezanı Türkçe okumayıp Arapça
okuduğunu öğrendi. Sofradaydık, derhal hususi trenin
hazırlanmasını emretti. Tren öylesine bir şekilde
geldi ki, Karaköy’e kadar Mustafa Kemal
bağırıyordu. “Yavaş gidiyor daha
süratli” Karaköy’den otomobille gayet bozuk bir
yoldan Bursa’ya varıldı. Paşa’nın oradan
kalkıp Bursa’ya geldiğini haber alınca, Ankara
“Bu telaşa sebep ne” demiş. Bunu Mustafa Kemal
duymuştu. “Bir müezzin Arapça ezan okuyor. Ne vali, ne
müddeimumi, ne polis hadiseyle ilgileniyor. Biz inkılap
yapıyoruz. Bir milletin kaderini elimize aldık, çocuk
oyuncağı mı bu işler? Bu eserin kurucusu benim.
Bursa’da devlet makamları inkılapları korumak
için alakalanmadıklarında benim ne yapmamı
istiyorsunuz? Durmamı mı?” dedi. Ondan sonra verilen
yemekte bu sözleri söyledi. Konuşmanın gazetelerde
neşredilmediğini hatırlıyorum.”
Ezanin türkce okunmasi Traftarim"idi
Atatürk?
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Ziyaretçi 
|
 |
Yazılış Tarihi: 2/3/2008 Saat 11:58 |
|
|
Sevgili Rojin ezan konusu beni çok ama çok aşar ama
naçizene fikrimi belirteyim.
Arapça ezandan rahatsızlık duymadım, Türkçe
okunsa da rahatsızlık duymam, ama Türkçe okunması
konusunda kopan kıyametin gerçek nedenini anlamak istiyorum.
Türkçe okunsa nasıl olur denilince neden bir kesim
kıyameti kopartır anlayamadım. Bu konu gündeme gelince,
düşünce özgürlüğünden dem vuranlar
birden bunu unutuyor. Demokrat geçinenler faşist kesiliyor.
Kıyameti kopardıklarına göre, bunda bir menfaatleri
olduğu hissine kapılıyorum. Ortada bir menfaat veya benzer
birşey olmasa, bu kıyameti kopartmazlar
Ezan namaza davet ediyorsa, Türkçe okunsa namaza davet etmeyecek
midir?
Ayrıca ezanın Türkçe okunmasının
Türklere ya da Türkçe'ye ne katkısı
olacakmış onuda anlayamadım...
Sevgiyle
|
|
Site kurucusu   Cevaplar: 1061 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 2/3/2008 Saat 14:31 |
|
|
Ezan metni şöyle
''Tanrı uludur, Tanrı uludur
ĞŞüphesiz bilirim, bildiririm
Tanrı'dan başka yoktur tapacak.
ĞŞüphesiz bilirim, bildiririm
Tanrı'nın elçisidir Muhammed.
Haydin namaza, haydin namaza
Haydin felТha, haydin felТha
Tanrı uludur, Tanrı uludur
Tanrı'dan başka yoktur tapacak"
ĞÃ‚Âşin en enteresan tarafı, tüm Arapça metin
Türkçe'ye çevrilirken, Felah ( anlamı Kurtuluştur)
kelimesi aynen bırakılıyor. Kurtuluş denmemesinin
vardır bir sebebi hikmeti deyip geçelim.
Millet tam 18 sene bu adına ezan denen saçmalığı
çekmek zorunda kalıyor. Ve 1950 yılında iktidara gelen
DP nin ilk işi, bu zorbalığa, bu saçmalığa
son vermek oluyor.
Peki neden laik kesim Türkçe ezan konusunda yanıp
tutuşmaktadır? Bence asıl sorulması ve irdelenmesi
gereken konu budur. Uludağ ĞÅ“niversitesi rektörü
acaba 5 vakit namazını kılmaktamıdır ki,
ezanın Türkçeleşmisini istemektedir? Hadi bu soru kaba
oldu, bu ülkede namazını kılan insanların neden
böyle bir talepleri yoktur? Dindar kesimin böyle bir derdi yok
iken, laikçi kesime ne olmaktadır? Hem namazla işiniz
olmayacak hem de namaza çağrı olan ezana müdahale etme
isteğiniz olacak. Bu acaipliği anlamak mümkün
değil.
Ben Türkiyenin tam anlamıyla laik bir devlet
olamadığını savunurum. Laikliği en kısa
tanımıyla Din ve Devlet ĞÃ‚Âşlerinin birbirinden
ayrılması olarak değerlendiriyor isek, Dinin Devlete
müdahil olmadığı, Devletin de tüm inanç
gruplarına aynı mesafede olduğu ve onların
inançlarına müdahil olmadığı,
olamayacağı bir mekanizmadan bahsediyoruz. Fakat Türkiyede
Din Devlete müdahil olmamakta, ama nedense Devlet her daim dine
müdahale etmeyi kendine bir görev olarak görmekte. Diyanet
ĞÃ‚Âşleri Başkanlığının
varlığı bunun en net kanıtıdır. Ayrıca
Türkçe Ezan ve Türkçe ĞÂÂbadet ile de Din'e
apaçık müdahale sözkonusu olmuştur. 1935
yılından itibaren Kuran okumak, öğrenmek ve
öğretmek yasaklanmış, buna uymayanlarda hapse
atılmıştır. Bir nesil Kuran'dan bihaber
yetişmiştir. Kuran öğrenimi için ahırlar
kullanılmış, anne ve babalar çocuklarına Kuran
öğretmek için gecenin bir vakti evlatlarını
kaldırıp, evin bir yerlerine sakladıkları
Kuranlarını çıkartıp, çocuklarına zor
şartlarda Kuran öğretmişlerdir. Halk Tek Parti
ĞÂÂktidarının bu zulmüne tam 18 sene
katlanmıştır. 1950 de DP, Tek Başına
işbaşına gelince de ilk iş olarak Türkçe Ezan
denen o saçmalıklar dizesini ortadan kaldırmış,
Kuran öğrenimini de serbest bırakmıştır.
Yazımın sonunda bir toparlama yapacak olursam, Dindar kesim asla
ama asla Türkçe Ezan gibi ne idüğü belirsiz bir
saçmalığı arzu etmemiş, bilakis Ezanın asli
şekliyle okunması Yurt sathında büyük sevince
sebep olmuştur. Bir çok insanın Allahu Ekber
nidasını duyunca hüngür hüngür
ağladığı bir çok hatırada mevcuttur. Dini
millileştirme politikasının en önemli adımı
olan Türkçe Ezan, Menderes'in acı şekilde sonuna da
sebebiyet verse ( ki karşı devrim olarak
gösterilmiştir) 1950 de kaldırılmıştır.
Bir çok dönem ısıtılıp
ısıtılıp önümüze konan bu meselede,
namaz kılan insanlara danışılmaksızın,
inançla, ibadetle alakası olmayan kişilerin bu konuda
akıl yorması, kesinlikle iyiniyetten yoksun bir hareket
olduğunun göstergesidir.
Allah bu ülkeye bir daha böyle bir zulmü göstermesin
diyerek bitirelim. Ve ekleyelim, Allah minarelerimizden Allahu Ekber
nidalarını eksik etmesin. Amin.
Alinti
[tarihinde düzeltildi 2/3/2008 Saat 14:33 Yazar Rojin]
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Ziyaretçi 
|
 |
Yazılış Tarihi: 2/3/2008 Saat 15:58 |
|
|
Bilgilendirmeniz için teşekkürler...
Bence ezan sonuçta ibadete davettir. Türkçe veya arapça
olması o kadarda önemli olmamalı diye
düşünmekteyim.
Bakın dün Anadolu Gençlik Vakfı şehitleri anma
günü düzenledi. ĞÂÂstiklal Mahkemesi kararı ile
idam edilen ĞŞeyh Sait te şehit olarak anıldı.
Her nedense biz 60-70 yıl öncesinin olayları ile
ilgilenmekteyiz. Bugün ve yarın kavramımız adeta yok.
|
|
Member  Cevaplar: 274 kayıt olmuş: 27/1/2008 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 2/3/2008 Saat 18:36 |
|
|
Aydinlatici bilgileriniz icin cok tesekkürler!,sevgili Bence
kardesim.
(Hangi konuda,nutuk detayli anlatilmadigi sürece,bazi...? larina
malzeme olur...)
Elinize yüreginize saglik!
Aciklamaniza sevindim!.
|
|
Ziyaretçi 
|
 |
Yazılış Tarihi: 2/3/2008 Saat 21:03 |
|
|

Sevgili Rojin zannedersem Cem Taşkıner e ait 10 Ekim 2007 tarihli
Laiklerin Türkçe Ezan Sevdası yazısından
alıntı idi gönderdiğiniz yazı.
Her ne hikmetse bu yazar yine her zamanki gibi karşıt
düşüncelere ne kadar saygısız bir şekilde
saldırmakta.
Laiklik savunucularını namaz kılmayanlar olarak
tanımlarken, bir yandan da ayrımcılık yapmaktadır.
Yazısını keşke tam yayınlasaydınız o
zaman görülecekti ki laikliği din
karşıtlığı gibi gösterirken, insanları
inananlar ve laikler diye ikiye ayırmaktadır.
Kimin namaz kılıp kılmadığını nasıl
bilebiliyor acaba. ĞÂÂnsanlar bakın ben namaz
kılıyorum diye ilanmı verecekler.
Benim düşüncem de bu ülkede ĞÂÂslamın en
iyi şekilde yaşanmasının tek sebebi laikliktir.
Laiklik sayesinde dinimiz hurafelerden uzaklaşmış,
özgürleşmiştir. Aynı zamanda da din üzerinden
baskı yapılması engellenerek, insanların
özgürce dinlerini yaşamaları
sağlanmıştır.
Türkçe ezan konusundaki şu sözleri de
düşündürücüdür.
"Millet tam 18 sene bu adına ezan denen
saçmalığı çekmek zorunda kalıyor. Ve 1950
yılında iktidara gelen DP nin ilk işi, bu
zorbalığa, bu saçmalığa son vermek oluyor."
Ezanın ilk olarak nasıl okunduğunu bilmediği gibi
ezanın bir çağrının ötesinde dini
açıdan hiçbir özelliğinin
olmadığını da bilmemektedir.
Kelime aralarına sokuşturduğu anti-kemalist
duygularını dışa vururken, Atatürk'ü
kötüleyip Adnan Menderes'i yüceltmektedir.
Bilmediği bir başka şey de bu ülkede hiçbir zaman
Kuran okumanın yasaklanmamış olmasıdır. Bu
ülkede Arapça Kuran okumak yasaklanmıştır, fakat
hiçbir zaman Kuran okumak yasaklanmamıştır. Hatta
bizzat Atatürk'ün her gittiği yerde Kuran-ı Kerim'den
mealler okuttuğu ve özellikle Elmalılı Hamdi
Yazır'ın Kuran-ı Kerim mealini insanlara tavsiye ettiği
bilinir.
Ezanın Türkçe veya Arapça okunmasının ne gibi
bir farkı olduğunu da açıklamamıştır
yazısında. Sadece içindeki kini dökmüş,
yapmaya çalıştığı laf oyunlarıyla
ezanın niçin Arapça okunması gerektiğini
anlatmaktan ziyade laiklik savunucularını kötülemeye
girişmiştir. Bu da Cem Bey'in sadece bir düşünce
etrafında yuvarlanıp gittiğini ve kendi
düşüncesine sahip olmayan insanlara nasıl bir
gözle baktığını göstermektedir.
Senden benden hepimizden
Saygılar
[tarihinde düzeltildi 2/3/2008 Saat 21:10 Yazar Bence68]
|
|
Site kurucusu   Cevaplar: 1061 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 2/3/2008 Saat 23:40 |
|
|
Tsk Bence aydinlatiginiz icin .Kisim kisim bilgileri ekliyorum.
Cünkü takildigim konulara bir aciklik gelemyince bir yorum
olmayinca birde cok uzun yazilrdan bazi üylerimiz siklidigi icin.Ama
su guzel konu icinde bir baska konu bulup fikri alis verisi yapa bilyioruz
Ama benim bildigim kadari ile Ezan ilk Arapca
okunmustu,Tabi buda tam kesin bilgi degil.
Bunlar benim düsüncem alinti yazmama gerek yok
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
|
|
Happy Birthday |
Bugün hiçbir kullanıcımızın doğumgünü yok! |
üye Puani |
- Rojin: 10 976 Puanlar
- asliyok: 4 432 Puanlar
- HarmanYeli: 4 396 Puanlar
- KizilZora: 2 048 Puanlar
- life23: 1 675 Puanlar
- gokkiz: 1 657 Puanlar
- BirNefes: 1 048 Puanlar
- Erasmus: 984 Puanlar
- -Pozan-: 785 Puanlar
- Siyahinci: 623 Puanlar
|
|