Deprecated: Function set_magic_quotes_runtime() is deprecated in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_system.php on line 22

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 315

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 315

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 1415

  Salı, 24. Haziran 2025 23:34   User Online: 67 

Üye bilginiz

Üye merkeziniz

Özel Messajiniz

Ziyaretçi defteriniz

Üye lerimiz

Forumda çikiş

Forumlar

Genel

Kültür

Atatürk

Türkiye

Bilgilendirme

Spor

Site ve Radyo

Arsiv II Genel

Arsiv Kultur

Resim
Cicek -4KaplanManzara -16AglayanBayrak3Bebek -6Tabiat 4Cicek -5Dostluk Resimi 5Fantazi ResimFirat nehiriHepimizin Bu VatanTatli HanimlarDostluk 1Daglardan akan SuTabiat 6Sevimli2Fantazi Resim 6Bebek -5Pembesakayik

Portal Menüsü
Bilgiller
Bilgi ekle
Ekart
Pano
Haberler
Takvim
Resimler
Şiir
Fikra
Bizi tavsiye et
Site Anket
Site kural Impressum
Download tavsiyeler
 Link Tavsiyeler
Bize ulaşım

Serbest Genel - Allgemein - Rätsel Sisteme girmen gerek

En son aktif olan: 24/6/2025 Saat 20:34

Aşağı git
« Ön  Diğer »
küçükten büyüğe do;ğru sırala büyükten küçüğe doğru sırala      print
Konuyu açan: Konu: Akdeniz’i Amerika’ya dar ettiğimiz günler
deleted
Member

KizilZora
Cevaplar: 337
kayıt olmuş: 9/10/2007
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 14/11/2010 Saat 23:43  
"Memâlik-i Müctemi’a-i Amerika Devleti"

Amerika Birleşik Devletleri’nin resmi ismi, Başbakanlık Arşivi’ndeki 1830 tarihli bir belgeye bu ilginç terkiple yansımış.[1] Ve biliyoruz ki, 1830 yılı, Osmanlı-Amerika Birleşik Devletleri ilişkilerinde bir dönüm noktası olmuş, ısrarlı ricaları üzerine ABD, Osmanlı Devleti tarafından “en ziyade müsaadeye mazhar” devletler listesine dahil edilmişti. Bundan sonrasını biliyorsunuz büyük ölçüde.

Ancak bu yazıda sizi biraz daha eskilere götüreceğim; ABD ile Osmanlı Devleti’nin koruyucu şemsiyesi altındaki Cezayir ve Trablus beylikleri arasındaki ilk “terör” savaşının ilginç hikâyesine. Bu savaşta saldıran taraf Amerika’ydı ama kolay lokma zannettiği “Barbar korsanları”ndan bakın nasıl bir “Osmanlı tokadı” yedi. Görelim.



Amerika’nın korsanlarla imtihanı

Malum, Amerika bir İngiliz sömürgesiydi. Bağımsızlığa giden yol, 5 Mart 1770’de İngiliz askerlerinin Boston halkına karşı gerçekleştirdikleri kanlı katliamla yayılma istidadı gösterdi ve 1775 yılında bağımsızlık savaşı patlak verdi; 1783’de imzalanan barış antlaşması ise bağımsızlığın tescili oldu. Tabiatıyla Osmanlı-ABD ilişkileri de ancak bu tarihten itibaren başlamış oluyordu.

O devirde “korsanlar”, denizlerin görünmez hâkimleriydi. Özellikle de otoritenin zayıfladığı dönemler, denizleri korsanların cirit attığı kanunsuz arenalar haline getiriyordu. Onların çöplüklerinde izinleri olmadan gemi yüzdürmek, kelimenin gerçek anlamıyla “kaşınmak” anlamına geliyordu.

Tarih büyük ölçüde Batı-merkezli yazıldığı için korsanlık denildiği zaman yalnız Berberi korsanlarının adları anılır ve ne İspanyol, ne İtalyan, de İngiliz korsanlarından söz edilir. Ancak korsanlık, savaşın tabii bir uzantısıydı o devirlerde; ve Amerikan bağımsızlık savaşında Amerikalı korsanların İngiliz gemilerine verdiği zayiat, öyle unutulur cinsten değildi. Demek ki, korsanlığı o dönemin bir deniz realitesi olarak düşünmekte fayda var. Nitekim tarihçi Fernand Braudel, aşağıdaki sözleriyle korsanlığın bizim bilmezden geldiğimiz bu “yasal” boyutuna güçlü bir ışık tutmaktadır:[2]

"Korsanlık, ya biçimsel bir savaş ilânıyla veya mühürlü mektuplarla, pasaport, görev veya talimatlarla böyle kılınan meşru [bir] savaştır. Bu farkına varışlar bize ne kadar garip görünürse görünsün, korsanlığın “yasaları, kuralları, canlı adet ve gelenekleri” vardır."

İşte bu “yasal” korsanlığı işine geldiği zaman tecviz eden aynı Amerika, tüccarları için yağlı limanlar bulabilmek niyetiyle ufak ufak Akdeniz’e doğru atmaktadır pençesini. Ancak güngörmüş Berberi korsanları, avuçlarının içi gibi bildikleri bu iç denizde yeni misafirlerine görkemli bir ‘hoş geldin’ partisi vermekte gecikmeyeceklerdir.

Nitekim Akdeniz’in acemisi olan Amerikan gemileri, çok geçmeden korsanlarımızın çelik pençelerine düşüverir. Mesela Müslüman korsanlar, 1783’de, “semiz ördek” diye dalga geçtikleri Amerikan gemilerinden yıllık 80 bin dolar haraç istemişler ve söke söke de almışlardı. 1787 yılında 100 kadar Amerikalı denizci, korsanların eline esir düşmüş ve ABD, onları kurtarmak için 40 bin dolar fidye, 25 bin dolar da haraç ödemek zorunda kalmıştı. 1794’e gelince, durum daha da vahimleşmiş ve korsanlar tam 11 Amerikan gemisini ele geçirmişler, 119 kişilik mürettebatını da esir almışlardı.

Hatta bu çekirdekten yetişme korsanlar Akdeniz’le de yetinmiyor, Atlas Okyanusu’na seferler düzenliyor, İrlanda’nın batı sahillerine kadar dehşet saçabiliyorlardı. Velhasıl, Akdeniz’in giriş ve çıkışı onlardan soruluyordu.

O sırada bağımsızlık savaşının barut ve kan kokuları henüz dimağlarından silinmemiş olan Amerikan başkanları, başlarının bu “ırak” diyarda daha fazla derde girmesini istemiyor, korsanların neredeyse bütün isteklerine kuzu kuzu boyun eğiyorlardı. Nitekim Amerikan Kongresi 1795’de, tarihinin en ağır haracını onaylamış, nakit olarak yıllık 642.500 dolar, gerekli mühimmat ve 36 topa sahip bir adet de fırkateyni korsanlara teslim etmeye razı olmuştu. İlaveten yine her yıl, 21.600 dolar değerinde deniz araç gereci de korsanların nasırlı ellerine teslim edilecekti. Buna karşılık Akdeniz, Amerikan gemilerinin huzur içinde seyr ü seferine açılacaktı.
Vaktiyle Amerika’yı haraca kesmiştik!

Amerikan gemilerinde seyahat edenler şu veya bu nedenle esir düşerlerse onlara da bir fiyat biçilmişti bu anlaşmada. ABD Cezayir’e gidecek yolcular için kişi başına 4.000 dolar, kabin görevlileri için de 1.400 dolar para ödeyecekti Cezayir’e. Gerçi Amerikan makamları istenen ücretleri fahiş bularak pazarlık edip indirim yaptırmışlardı ama sonunda kaderlerine razı olmuşlardı. Anlaşma metni yalnız Türkçe yazılmış (ki, ABD’nin bir yabancı ülke ile, yalnızca o ülkenin dilinde yaptığı biricik antlaşma olarak tarihe geçmiştir), Cezayir’de imzalanmış ve 1796 Mart’ında Amerikan Senatosu tarafından da onaylanmıştır. Bu arada belirtelim ki, kaynaklar, anlaşma sonucunda serbest bırakılan rehinelerin anlattığı acıklı esaret hikâyelerinden Amerikan halkının 11 Eylül’ü aratmayacak psikolojik travmalar yaşadığını da nakletmeden geçmiyor. Tam duyamadım, “Pes birader! Bu neredeyse bir hazine!” mi dediniz? Acele etmeyin, zira dahası var.

Amerikan gemilerinde seyahat edenler şu veya bu nedenle esir düşerlerse onlara da bir fiyat biçilmişti bu anlaşmada. ABD Cezayir’e gidecek yolcular için kişi başına 4.000 dolar, kabin görevlileri için de 1.400 dolar para ödeyecekti Cezayir’e. Gerçi Amerikan makamları istenen ücretleri fahiş bularak pazarlık edip indirim yaptırmışlardı ama sonunda kaderlerine razı olmuşlardı. Anlaşma metni yalnız Türkçe yazılmış (ki, ABD’nin bir yabancı ülke ile, yalnızca o ülkenin dilinde yaptığı biricik antlaşma olarak tarihe geçmiştir), Cezayir’de imzalanmış ve 1796 Mart’ında Amerikan Senatosu tarafından da onaylanmıştır. Bu arada belirtelim ki, kaynaklar, anlaşma sonucunda serbest bırakılan rehinelerin anlattığı acıklı esaret hikâyelerinden Amerikan halkının 11 Eylül’ü aratmayacak psikolojik travmalar yaşadığını da nakletmeden geçmiyor.


Ne var ki, 1800 yılında cereyan bir olay, Amerika ile Osmanlı himayesindeki Berberiler arasındaki iplerin kopmasına yol açacaktır. Kaptan William Bainbridge, Cezayir’e Amerika’nın yıllık haracını ödemek için gelmiştir. Limana Amerikan bayrağı çekili gemisiyle giremeyeceği uygun bir lisanla ihtar edilir kendisine; sonuçta ABD bayrağı indirtilir, yerine Osmanlı bayrağı çektirilir.

Haracın, doğrudan doğruya Sultan’a ödenmesi gerekir. Bu yüzden Kaptan Bainbridge kendisine eşlik eden Cezayir gemileriyle birlikte İstanbul’a götürülüp devrin padişahı III. Selim’in huzuruna çıkartılır. Böylece ilk resmi Amerikan yetkilisi İstanbul’a böylece adımını atmış olur.

Osmanlı düzeninin bu sıkı kurallarına istemeye istemeye boyun eğmiş olan Kaptan Bainbridge memleketine dönüşünde bir daha Cezayir’e adım atmamaya tövbe etmiştir. Bu olayın ardından bir tehdit değerlendirmesi yapan Amerika Birleşik Devletleri’nin o zamanki “şer üçgeni” de belli olmuştur: Cezayir, Trablus ve Derne (son ikisi bugün Libya sınırları içindedir).[3]

Öte yandan Amerika’nın Cezayir’e verdiği tavizler, Trablus Paşası Karamanlı Yusuf’un gözünden kaçmayacaktır. O da yükseltir haraç taleplerini. Çünkü kendisiyle anlaşma yapılamamıştır. O sırada Başkan George Washington ölmüştür, yeni Başkan Adams’a bir devlet başkanı öldüğünde yerine geçen başkanın ödemesi gereken özel haraç hatırlatılır. Ne kadar mı? Yusuf Paşa, Washington’un ölümüne kendince bir de değer biçmiştir: 10 bin dolar.

Zamanla istenen haraçlar altından kalkılacak haddi geçer. Bu “Türkler” de çok olmaktadırlar. Düşünün ki, 1800 yılında yıllık haraç miktarı tam toplam 2 milyon dolara ulaşmıştır ve bu miktar, ABD’nin sadece 10 milyon dolar olan yıllık gelirinin beşte birine denktir.

Tam işler yolunda giderken “şahin” cephesinden Thomas Jefferson yeni başkan olarak Beyaz Saray’ın ev sahibi olur ve onun döneminde işler daha da çetrefilleşir: Şahinlerin baskısıyla Amerika, meseleyi kökünden halletmek üzere Osmanlı limanlarına çıkarma yapmaya kadar götürecektir işi. Bunu kolayca başarıp başaramadığı ise upuzun bir hikâyedir.

Bir “metal fırtına”nın ayak sesleri duyulmakta, tarihin mermer tenine gömülmüş bir gölge daha doğrulmaktadır.

O zamanlar Osmanlı’nın Garp Ocakları’nı oluşturan Cezayir, Tunus ve Libya’ya mensup leventlerin ABD filosuyla 5 yıl boyunca başlarımızı öne eğdirmeden nasıl dişe diş cenk ettiklerini görmek için gelecek haftayı beklemeniz gerekecek...
Mustafa Armağan

Kaynaklar:

[1] Başbakanlık Arşivi, Düvel-i Ecnebiye, Amerika Nişan Defteri 1/1, s. 7’den nakleden: Nurdan Şafak, Osmanlı-Amerika İlişkileri, İstanbul 2003, OSAV Yayınları, s. 41.

[2] Fernand Braudel, II. Felipe Döneminde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası, cilt 2, Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay, 2. baskı, İmge Kitabevi, Ankara 1994, s. 251.

[3] Bu çatışmaların büyük ölçüde Amerika açısından değerlendirildiği iki çalışma için bkz. Robert J. Allison, The Crescent Obscured: The United States and the Muslim World, 1776-1815, Oxford University Press: New York ve Oxford, 1995; David Smethurst, Tripoli: The United States’ First War on Terror, New York 2006, Ballantine Books.
Profiline gir Bu üyenin tüm mesajlarını göster
« Ön  Diğer »        print
Yukarı git


mxBoard, © 2006 by pragmaMx.org, based on eBoard, XMB and XForum

Giriş

Kullanıcı Adı:

Şifre:

Sprache
Arabirim Dilini Seçin:

Almanca Fransızca Türkçe İngilizce
Son 5 Bilgi
Happy Birthday


Bugün hiçbir kullanıcımızın doğumgünü yok!
Etkinlik Takvimi
Haziran 2025
  1
2 3 4 5 6 7 8
9 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30  

Fuarlar
Toplantilar
Konserler
Festivaller
Kültür Sanat
Anma Günleri
Dogum günü
Dini Bayramlar
Özel Günler
Resmi Bayramlar
üye Puani
  1. Rojin: 10 976 Puanlar
  2. asliyok: 4 432 Puanlar
  3. HarmanYeli: 4 396 Puanlar
  4. KizilZora: 2 048 Puanlar
  5. life23: 1 675 Puanlar
  6. gokkiz: 1 657 Puanlar
  7. BirNefes: 1 048 Puanlar
  8. Erasmus: 984 Puanlar
  9. -Pozan-: 785 Puanlar
  10. Siyahinci: 623 Puanlar
Son Şiirler
SAKLI SEVDAM
(8395 okuma)
Hatırlarmısın .!
(11498 okuma)
Mektup......
(12333 okuma)
ANADOLU GARIBI
(12303 okuma)
SALKIMSÖĞÜT
(12028 okuma)
YAŞAMAYA DAİR
(12286 okuma)
SALKIMSÖĞÜT
(12485 okuma)
TOP Download
  1. AntiVir Personal - Free Antivirus
       [Hits: 1 036 x]
Link ler
  1. VOLKAN KONAK
  2. Yusuf Hayaloglu
  3. Full dizi izle

Bu sitedeki tüm logo ve markalar sahiplerinin malıdır. Diğer detayları Künye bölümünde bulabilirsiniz .

Haberlerimizi RSS kullanarak yayınlayabilirsiniz.

Bu site pragmaMx 0.1.11 tabanlıdır.

Yorumlar yazarların sorumluluğu altındadır,
geri kalan her şey © 2004 - 2025 by Dostsesi - Stimme der Freundschaft