Ihtiyar adam tapu dairesinden çikarken sevinçliydi. Kendi
kendine düsünüyordu; "-Oh. . be ferahladim. Ölümlü dünya".
Oturdugu evin tapusunu, çocugunun üstüne kaydettirmisti. Tapu
dairesinde çiktiktan sonra bir küçük lokantada ögle yemegini yedi,
vakit geçirmek için parklari dolasti. Bir parkta Cem Karaca'nin
sarkisi çaliniyordu; "Allah Yar! Allah Yar!".
Aksama dogru eve gitmek için yola çikti. Bir yandan düsünceler içindeydi;
-Biz öldükten sonra bir sürü islemle ugrasmasi gerek. Ne
diye eziyet çeksin yavrum.
Oglunun kendisini nerdeyse zorla doktora götürüsü aklina
geldi; "-Kerata amma israr etmisti. Sagligima verdigi önem kadar,
ziyarete gelmeye de önem verse ya. "
Bir an dalginlasti; "-Gerçi, gelin bizle geçinmeye çalismiyor ama..."
derin bir nefes aldi "-Bos ver canim, ne de olsa torunlarimin annesi.
Esine, çocuklarina iyi baksin da..." biraz da kendini teselli etmek
için söylendi ...biz bu gün variz, yarin yoguz. "
Evine yaklasinca yine durgunlasti, "-Bakalim hanim ne
diyecek? Gelin gelip-gitmiyor diye biraz kirgin ama.... " Düsünceler
içinde zili çalarken, güleryüzlü olmaya çalisti; "-Yook, iyi oldu
canim. Biz ölünce oglan rahat edecek, kötü mü?"
Hanimi kapiyi açti. Gülümsemesini bozmamaya çalisarak hanimina;
-Nasilsin hanim bu gün bakalim?
Hanimi elindeki çiçek suladigi kabi gösterdi;
-Ne yapayim, bir iki çiçekle ugrasiyorum yesillik olsun diye.
Eve girerken devam etti;
-Insan sehirde özlüyor çiçegi, yesilligi.
-Eee. . köy gibi olmaz buralar tabii.
Kadinin durgun yüzünde aci bir tebessüm dolasti;
-Köy gibi olmaz dimi? Simdi köyde olsak ne güzel olurdu.
Ihtiyar adam bir an yüzüne bakti haniminin;
-Sen köyü pek sevmezdin! Geçen sene bir ay kalalim demistim de "-Ben
torunlari özlerim. " Diye tutturmustun.
Kadin, yüzünü çiçeklere dogru döndü;
-Ne bileyim ben, düsündükçe bunalir oldum buralarda. Insan
çocuklugunun geçtigi yerleri özlüyor. Agaçlarin altinda, bahçelerde
yürümeyi özlüyor.
-Allah Allah ! Tamam hanim gideriz. Sen iste yeter ki. Hele havalar
isinsin biraz gideriz
-Havalar kim bilir ne zaman isinir. Beklemek sart mi?
-Yahu hanim, bunca yillik esimsin hala seni tam anladim diyemiyorum.
Bir gün köye gitmem diye tutturuyorsun, bir gün de hemen gidelim diye.
Dur da bu gün ne oldu anlatayim.
Kadin endiseyle bakti kocasina;
-Noldu, oglani mi gördün?
-Yok canim, nerden göreyim !
Koltuguna oturdu, koynundaki tapu kagidini çikardi.
-Bu nedir biliyor musun?
-Hayirdir?
-Hanim, yarin ne olacagi belli olmaz, vademiz gelir de ölürsek,
oglumuz kapi kapi ugrasmasin, diye evin tapusunu onun üstüne yaptim.
Haniminin tepkisini beklerken, onun yüzündeki aci gülüsü gülümseme
sandi. Hanimi fisildar gibi söylendi;
-Oglumuz da bu gün buraya gelmisti, ögleden önce.
-Öylemi, vay hayirsiz. Demedin mi, 'uzun zamandir niye gelmiyon' diye.
Seni üzülmesin diye söylemiyordum ama 'bizi unuttu', diye kizmaya
baslamistim. Torunlari da getirdi mi?
-Murat'i getirmis. O da "-Sikildim, gidelim. " Deyip durdu.
-Vay kerata vay. Aksam gelse de ben de görseydim. Neyse, hayirdir,
gündüz vakti niye gelmis ?
Hanimi elindeki kapta suyu bitmis oldugu halde, çiçekleri sular gibi
durarak masadaki kagidi gösterdi;
-Su kagidi getirmis.
Ihtiyar adam, haniminin sesinde bir titreme hissetti ama emin olamadi.
Içindeki sevinci kaybetmemeye çalisarak masadaki kagida uzandi.
Bir mahkeme karari oldugunu gördü. Yasli kadin kizaran gözlerini
kocasinin görmemesine dikkat ederek, esinin kolundan tuttu koltuga
oturmasini sagladi, tekrar çiçeklere dogru uzaklasti.
Ihtiyar adam, yakin gözlügünü çikardi ve içinden yavas yavas okudu. "
Yasi ilerledigi ve akli muhakemesi yerinde olmadigina ve ekonomik
varligini idare ve idame edemeyecegi, ekteki doktor raporuyla da
tespit edildiginden, tasinir ve tasinmaz varliklarinin, resmi varisi
oglu Süleyman tarafindan idaresine karar verilmistir. "
Resmi kagit, yasli adamin elinden yavasça yere kaydi. Basini yere
egdi, kagida bos bos bakmaya basladi. Hanimi, gözlerini sildikten
sonra çiçeklerin basindan ayrilip yanina geldi. Esinin titreyen
ellerini tuttu. Ihtiyar adam, oglunun neden kendini doktora
götürdügünü anlamisti. Yüregindeki siziyi bastirmaya çalisarak;
-Üç senedir ugramadik, köydeki ev ne haldedir?
-Canim ne olacak, bir gün de temizlerim ben.
-O evde, dizlerin üsürdü senin.
Ihtiyar kadin, daralan gögsünü hafifçe bastirdi, "Yüregimin üsümesi
daha kötü diye düsündü".
-Merak etme, üsümem...üsümem...
-Yarin mi gidelim diyordun?
-Sen bilirsin bey.
-Esyalari bir taksiye atarsak, Son otobüse yetisiriz.
-Olur. . Köyde zaten iyi kötü esya var, ben hemen hazirlanirim.
-Hazirlan. Su kagidi da tapuyla beraber masaya koyuver, oglan gelince
aramasin.
Ihtiyar adam, içinden düsünüyordu, "-Dünya fani, Allah Yar"
Ihtiyar kadin, birileri gelmeden gitmek ister gibi telasla
hazirlaniyordu. Giysileri bir çantaya tikistirdi. Fotograflari
duvardan toplarken oglununkine bir an bakti, aldi, bir an düsünüp
çantaya koymaktan vazgeçti. Masadaki kagitlarin üstüne ters olarak
birakti. En son duvardaki bir küçük patigi aldi, öptü. Bu büyük
torununa ördügü ama küçük gelmeye baslayinca hatira olarak sakladigi
mavi patiklerdi. Çantaya, fotograflarin üstüne yerlestirirken, mavi
patiklerin üstüne düsen göz yaslarini yavasça sildi.
Yazar: Sevil Mangir
__________________
Hayal gücümü yerini daynma gücüm koydum.
Düslerimin yerinde irademi koydum...
____________________
Dost kelimesinle Dost olunmaz Dostluk destekle olur