Rojin - 2/4/2008 Saat 01:04
Edebi Akımlar
Dünya Edebiyatında Edebî Akımlar
Klasizm
* Edebiyatta eski Yunan ve Roma sanatını temel alan tarihselci yaklaşım ve
estetik tutumdur. Yeniden doğuş diye adlandırılan Rönesans döneminde
gelişmiştir. Bu akımın izleri bir önceki dönemde Rebelais ve
Montaigne’de, hatta Aristoteles’tedir. Klasizmin temel öğeleri
kendi içinde soyluluk, akılcılık, uyum, açıklık, sınırlılık, evrensellik,
idealizm, denge, ölçülülük, güzellik, görkemliliktir. Yani bir eserin
klasik sayılabilmesi için bu özellikleri barındırması gerekmektedir. Kısaca
klasik bir eser, bir üslubun en yetkin ve en uyumlu ifadesini bulduğu
eserdir. Klasizm temellerini Rönesans aristokrasisinden alır. Klasizm bir
bakıma aristokrasinin akımıdır.
Rojin - 2/4/2008 Saat 01:05
Romantizm
* 18. yüzyılın sonunda başlar ve 19. yüzyılın ortalarına kadar sürer.
Kendisinden önceki klasizme bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Önce
ön-romantizm dönemi denilen gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmelerin en
önemlisi, halkın beğenisinin klasizmin görkemli, katı, soylu, idealize
edilmiş ve yüce anlatım biçiminden, daha yalın ve içten ve doğal anlatım
biçimlerine kaymış olmasıydı. Romantizm, klasizmin düzenlilik, uyumluluk,
dengelilik, akılcılık ve idealleştirme gibi özelliklerine bir başkaldırı
niteliğindedir. Romantizm, doğduğu çağın akılcılığı ve maddeciliğine tepki
olarak bireye, öznelliğe, akıl dışılığa, düş gücüne, kişiselliğe,
kendiliğindenciliğe ve aşkınlığa, yani sınırları zorlayıp geçmeye önem
verir. Tarisel olarak bu dönemde gelişen orta soylu sınıfın, yani
burjuvazinin duygu, düşünce ve yaşam tarzını ön plana çıkarır.
Soyluların zarif sanat biçimlerini yapay ve aşırı incelikli bulan bu
yeni sınıf, duygusal açıdan kendisine yakın hissettiği daha gerçekçi sanat
biçimlerinden yanaydı. Böylece romantizm gelişme ve yaygınlaşma şansı
buldu.
Romantizmin en önemli habercisi Fransız filozof ve yazar Jean
Jacques Rousseau’dur. Ama İngiliz yazarlar William Wordsworth ve
Samuel Taylor Coleridge’nin 1790 yılında birlikte yayınladığı Lirik
Balatlar adlı eser romantizmin bildirgesi sayılır. Yine İngiltere’de
William Blake, Almanya’da Friedrich Hölderlin, Johann Wolfgang von
Goethe, Jean Paul, Novalis, Fransa’da Chateaubriand ve Madame de
Stael romantizmin ilk temsilcileridir. Victor Hugo, Alphonse de Lamartine,
Alfred de Vigny, Nodier, Soumet, Deschamp, Alfred de Musset romantik akımın
önemli yazarlarıdır.
Rojin - 2/4/2008 Saat 01:05
Realizm (Gerçekçilik)
* Bir estetik kavram olarak 19. yüzyıl ortalarında Fransa’da ortaya
çıkmıştır. Nasıl ki romantizm klasizme bir başkaldırı niteliğinde ise
gerçekçilik yani realizm, hem klasizme hem de romantizme bir başkaldırıdır.
Amaç, sanatı klasik ve romantik akımların yapaylığından kurtarmak, çağdaş
eserler üretmek ve konularını öncelikle yüksek sınıflar ve temalarla ilgili
değil, toplumsal sınıflar ve temalar arasından seçmekti. Realizmin amacı,
günlük yaşamın önyargısız, bilimsel bir tutumla incelenmesi ve edebi
eserlerin bir bilim adamının klinik bulgularına benzer nesnel bir bakış
açısıyla ortaya konmasıdır. Örneğin, realizmin iki güçlü temsilcisi Gustave
Flaubert’in Madame Bovary adlı romanı ile Emile Zola’nın Nana
adlı romanında cinsellik ve şiddet edebi bir mikroskop altında incelenerek
olanca çıplaklığıyla ortaya konulmuştur. Realizm felsefesinin altında güçlü
bir felsefi belirlenimcilik yatar. Fransız edebiyatında Flaubert ile
Zola’nın yanısıra Honore de Balzac, Stendhal, Rusya’da Lev
Tolstoy, Ivan Turgenyev, Fyodor Dostoyevski, İngiltere’de Charles
Dickens ve Anthony Trollope, Amerika’da Theodore Dreiser, İrlanda'da
James Joyce realizmin önemli temsilcileridir. Realizm, 20. yüzyıl romanının
gelişimini de önemli ölçüde etkilemiştir.
Rojin - 2/4/2008 Saat 01:05
Parnasizm
* Adını, Louis Xavier de Richard ile Catulle Mendes’in hazırlayıp
Alphonse Lemerre’in bastığı Le Parnasse Contemporain (Çağdaş
Parnasçılık) adlı eserden alır. Klasizm, romantizm ve realizmin bütününe
tepkili bir akımdır. 1830’lu yıllarda ortaya çıkmıştır. Temel kuramı
"sanat sanat içindir" diye özetlenebilir. Aslında realizmin katı
toplumculuğu ve gerçekçiliğine bir karşı çıkıştır. Daha çok şiirde kendini
gösterir. Sanatsal biçim ve sanatsal içerik kaygısı ön plandadır. Bu akımın
etkisindeki edebi eserlerde ölçülü ve nesnel bir anlatım, teknik
kusursuzluk ve kesin betimlemeler kullanılır. Parnas şiir için "biçimciliği
amaçlayan" şiir de denebilir. Parnasizm, bir yönüyle kendisinden sonraki
doğalcılığa kaynak olmuştur. Zengin bir dil, zengin bir biçim, zengin ve
yoğun bir duygusallık işlenir. Theophile Gautier’in şiirlerini,
Theodore de Banville, Leconte de Lisle izlemiştir. Parnasizm, edebiyat
tarihinde Leconte de Lisle ile özdeşleştirilir
|